16 kavram ışığında Ramazan
Ramazan, Kur'an-ı Kerim'de anılan tek aydır. Cennet kapılarının açılıp cehennem kapılarının kapandığı bu mübarek ayı oruçla geçirenlerin bütün günahlarının bağışlanacağı müjdelenir. Peygamber Efendimiz Ramazan için "Bu ayın başı rahmet, ortası mağfiret, sonu da cehennemden kurtuluştur" buyurur. Rahmet ve mağfiret ayı Ramazan, hayatlarımıza dokunarak, dirlik ve heyecan kazandırır. Teravih, mukabele, itikaf, iftar, sahur ve fıtr sadakası gibi önemli sünnetlerin hepsi bu ayda yaşanır. Ramazan'ı daha iyi idrak etmenizi sağlayacak 16 kavramı sizler için derledik.
Giriş Tarihi: 24.04.2020
09:10
Güncelleme Tarihi: 19.04.2022
13:47
🔸 Halk arasında fitre diye bilinen fıtır sadakası, insan olarak yaratılmanın ve Ramazan orucunu tutup bayrama ulaşmanın bir şükrü olarak; dinen zengin olup Ramazan ayının sonuna yetişen Müslümanın, belirli kimselere vermesi vacip olan bir sadakadır. Vacip oluşu, sünnetle sabittir.
🔸 Kişi, kendisinin ve küçük çocuklarının fitrelerini vermekle yükümlüdür. Hz. Peygamber, köle-hür, büyük-küçük, kadın-erkek her Müslümana fitrenin gerektiğini ifade etmiştir (Ebû Dâvûd, Zekât, 20).
🔸 Fıtır sadakasının vacip olma zamanı Ramazan bayramının birinci günü olmakla birlikte, bayramdan önce de verilebilir. Hatta bu daha faziletlidir. Bununla birlikte, bayram günü veya daha sonra da verilebilir. Ancak, bayram namazından önce verilmesi sevap olarak kabul edilmiştir.
🔸 Şâfiî mezhebinde ise; fitreyi, meşru bir mazeret bulunmadıkça bayramın birinci gününün gün batımından sonraya bırakmak haramdır. Fitreyi Ramazan'ın ilk günlerinde vermek de caizdir (Nevevî, el-Mecmû', VI, 128).
VIDEO
🔸 İhtiyarlık ve şifa ümidi kalmamış bir hastalık sebebiyle oruç tutamayan kimse, kazâ etmesi mümkün olmadığı için tutamadığı gün sayısınca ödediği para veya iaşedir.
🔸 Bu durumda olan kişi daha sonra kaza etmeye gücü bulamıyorsa tutamadığı günler sayısınca fidye öder. Oruç fidyesinin tutarı, fıtır sadakasına denktir. Bu kimse fidyesini Ramazan ayının sonunda toptan veya günlük olarak ödeyebileceği gibi Ramazan başında da verebilir. Fidyenin meşruiyet şartı "oruç tutmaya güç yetirememek"tir.
🔸 Temcid, Recep, Şaban ve Ramazan aylarında, müezzinlerin sabah ezanından önce minarelerden okudukları Arapça ilahilerdir. "Tâzim ve senâ etmek" anlamındaki temcid minarelerde ezandan ayrı olarak Allah'a yapılan dua, tazarru ve münâcâtlardır. Temcidler üç aylara mahsustur. Receb'in birinci gecesinde başlar, Ramazan'ın son teravih gecesine kadar devam ederdi.
🔸 Temcid icrasının belli bir kaidesi vardı. Bir kişinin, "Yâ hazreti mevlâm " şeklindeki girişinden sonra üç defa kelime-i tevhid çekilir. Ardından peygamberlerden bazılarının ismi zikredilir ve Peygamber Efendimize salât ü selâm getirilir. Daha sonra Allah'ın isimlerini ihtiva eden Kur'an ayetlerinden biri okunur; bunu bir beyitten ibaret münacat veya na'tın okunması takip eder. Hep birlikte "ve'l-hamdü li'llâhi rabbi'l-âlemîn " denilip ardından bir kişi tarafından fatiha çekildikten sonra yine bir kişinin, "Mâ kâne Muhammedün ebâ ehadin ..." (...) veya "Sübhâne rabbike rabbi'l-izzeti ammâ yasifûn ..." diye başlayan ayeti okumasıyla temcîd sona erer.
🔸 Ramazanın ilk on beş gecesinde "merhabâ yâ şehr-i ramazan merhabâ" , son on beş gecesinde "elvedâ dost elved " denirdi.
🔸 "Tervîha" sözcüğünün çoğulu olan teravih, Arapçada "rahatlatmak, dinlendirmek" anlamına gelir. Esasen bu namaz, Hz. Peygamber'in hadislerinde "kıyâmu şehri ramazan " (ramazan ayının namazı) veya "ihyâu leyâlî ramazan" (ramazan gecelerinin ihyası) şeklinde yer alır. İslam alimleri, teravih namazının erkek ve kadın her Müslüman için sünnet olduğu konusunda görüş birliğine varır. Orucun değil Ramazan ayının sünneti olduğundan oruç tutamayanlar da bu namazı kılar.
🔸 Hz. Peygamber ashabını teşvik etmiş ve bu teşviklere uyarak mescitte teravih kılanları tebrik etmişti. Hz. Peygamber, mescitte Übey b. Ka'b'ın imamlığında teravih kılanları görünce onları "güzel yapıyorlar, isabet ediyorlar." diyerek övdüğü rivayet edilir.
🔸 Teravih namazını başlangıçta cemaate bizzat kıldıran Hz. Peygamber ümmetinin yükünü arttırabileceği düşüncesiyle bu uygulamadan vazgeçmiştir. Onun bu namazı iki veya üç gün mescitte kıldırdığı, cemaatin gittikçe çoğaldığını görünce mescide çıkmadığı ve bunu Allah'ın farz kılabileceği endişesiyle yaptığını söylediği rivayet edilir. Resûlullah'ın kıldırdığı teravih namazlarından birini anlatan Ebû Zer el-Gıfârî onun namazı neredeyse sahura kadar uzattığını söyler.
Teravih namazının faziletleri nelerdir?
🔸 Mahya , Ramazan aylarında birden fazla minareli camilerin iki minaresi arasına kurulan ışıklı yazıdır. Farsça mâh "ay" isminden Arapça -iyye ekiyle oluşturulmuş Osmanlıca mâhiyye kelimesinin günümüz Türkçesindeki şeklidir.
🔸 İslam beldelerinde, mübarek günlerde kandil yakma geleneği eskiden beri bulunurdu. Fakat minareler arasına gerilen ipler üzerinde kandillerle yazılar yazılması veya çeşitli şekiller tasvir edilmesi geleneği Osmanlı'ya özgüdür. Mahyacılık sanatı İstanbul'da ortaya çıkmıştır.
🔸 Osmanlı'da mahyaları yakmakla görevlendirilen kişi , saraydan gönderilen incilerle yeşil veya kırmızı atlas üzerine kuracağı mahyanın küçük bir örneğini çizerdi. Bu örnek beğenilirse kendisine iade edilip aynı şekilde kurması istenirdi.
🔸 Mahyanın önce kareli bir kâğıt üzerinde iki minare arasına gerilecek ipi temsil eden yatay bir doğrunun altına istenilen yazı yazılarak veya tasvir yapılarak bir modeli hazırlanır, bu model üzerinde kandillerin asılacağı noktalar ve bu noktalardan sarkıtılacak uçlarında kandil bulunan düşey iplerin boyu belirlenirdi.
🔸 Mahyanın kurulması sırasında taşıyıcı ip minareler arasına gerildikten sonra birbirine olan mesafeleri ve uzunlukları önceden belirlenen ve bir uçlarına bir makara, diğer uçlarına kandil bağlanan düşey ipler uzun bir ipe tespit edilerek taşıyıcıya bindirilir ve uzun ipin ucu diğer minaredeki bir makaradan geçirilip çekilmek suretiyle gerginleştirilirdi. Bu düzene göre hareket ettirilen kandillerin yağı her akşam tazelenir ve ortalama 5 okka zeytinyağı tüketilirdi.