1900'lü yıllarda Ayasofya'da ihya edilen Kadir Gecesi
Fatih Sultan Mehmed zamanından başlayarak müzeye çevrilişine kadar beş asra yakın bir süre Ayasofya Cami'nde Kadir Gecesi'nin ihya edildiğini biliyor muydunuz? Peki, İstanbul'daki sefirlerden başlayarak pek çok yabancının buradaki kutlamaları, caminin üst katından takip edebildiğini? Ayasofya'da ihya edilen Kadir Gecesi'ne dair hatıraları sizler için derledik.
Giriş Tarihi: 30.05.2019
12:41
Güncelleme Tarihi: 30.05.2019
13:08
Kadir Gecesi özel ibadet ve duaları , bunlarla ilgili donanımları, teşrifat ve merasimleriyle Osmanlı toplum hayatında zengin bir gelenek oluşturmuştur. Ramazan'la başlayan hatimlerin Kadir Gecesi'nden önce tamamlanması ve o gece duasının yapılmasına dikkat edilmiş, değişik camilerde hâfızlar ve duahanlar tarafından sanatkârane ifadelerle duada bulunma âdet haline gelmiştir.
Kadir Gecesi kutlamalarında Ayasofya Camii etrafında âdeta özel bir folklor ve gelenek oluşmuştur. Fatih Sultan Mehmed zamanından başlayarak müzeye çevrilişine kadar beş asra yakın bir süre Ayasofya Cami'nde düzenlenen Kadir Gecesi kutlamaları, İslam dünyasında hiçbir camiye nasip olmayan bir ihtişamla yapılagelmiştir.
Kur'an'ın nazil olmaya başladığı Kadir Gecesi Osmanlılar'da da özel olarak yâd edilmekteydi. İstanbul halkı, geceyi, şehirdeki başta selâtin camileri olmak üzere cami ve mescidlerde ibadetle geçirmeye ihtimam gösterirdi. Kadir Gecesi, Koca Mustafa Paşa, Bekir Paşa, Davud Paşa gibi camilerde minarelere kaftan giydirilir, yani minarelerin külahlarından şerefelerinin alt kısımlarına kadar olan bölümleri kandillerle aydınlatılırdı. Teravihten sonra da kandil uçurtma yapılır, uçurtmacının aşağıya sarkıttığı ipe aşağıdakiler şeker ve çeşitli hediyeler bağlardı.
Evliya Çelebi, 1045 senesi Ramazanı'nın (Mart 1636) Kadir Gecesi'nde Ayasofya müezzin mahfelinde Kur'an okurken güzel sesini duyan IV. Murad'ın iltifatına mazhar olarak Enderun'a alınmasını, Kadir Gecesi'ni Ayasofya'da ihya etmesinin bereketi olarak izah eder. Ayasofya'nın Kadir Gecesi bakımından önemli bir özelliği de İstanbul'daki sefirlerden başlayarak pek çok yabancının buradaki kutlamaları caminin üst katında takip edebilmesine imkân verilmesidir.
Uygulamanın ne zaman başladığı tesbit edilemese de Paul Hérigaut adlı bir Fransız'ın kaleme aldığı ve Ahmed İhsan Bey'in Rus Ateşi adıyla Türkçe'ye çevirdiği işgal yılları İstanbul'unu anlatan bir romanda (İstanbul 1926, s. 54-60) bunun uzun uzadıya anlatılması konunun yabancılara ne kadar ilginç geldiğini göstermektedir.