Arama

Ahiret İnancımızın İnsani İlişkilerimize Etkisi

İşlerimizi Allah (CC) rızasını gözeterek yapmaya başladığımızda artık yaptıklarımızdan bu dünyada karşılık beklemekten vazgeçeriz. Bu durum insani ilişkilerimize de yansır, insanlardan bir şey beklemediğimizde daha mutlu ve huzurlu olur, gereksiz üzüntüler hissetmeyiz. Kıymetli yazarımız Fatma Bayram'ın Kur'an-ı Kerim ve İnsan İlişkileri dersinin 6. bölümünden konuyla ilgili önemli notları sizler için derledik...

Nur suresi 22. ayetinde olduğu gibi...

"İçinizden yardım sever ve zengin olanlar akrabaya, yoksullara ve Allah (CC) yolunda hicret edenlere artık bir şey vermeyeceğiz diye yemin etmesinler. Bağışlasınlar, hoş görsünler; Allah'ın (CC) sizi bağışlamasını arzu etmez misiniz? Allah (CC) çok bağışlayıcıdır, çok esirgeyicidir."

🔶 Onları affetmelisiniz diyor. Dikkat etmemiz gereken bir cümle var. Dikkat edin, "Hey ne yapıyorsunuz siz." diyor. Allah'ın seni affetmesini istemiyor musun? Allah inancı, perspektifinden baktığınızda size yapılan bir hata ne kadar basitleşiyor. Çünkü siz diyorsunuz ki ben Allah'a (CC) kaç tane hata yaptım. Allah'a (CC) karşı ne kadar eksiğim var ve Allah'ın (CC) beni affetmesi şu insanı affetmeme bağlıysa tamam ya affettim, gitti diyorsunuz. Allah (CC) inancının ahiret inancını böyle klişeleşmiş, zihnin bir tarafına atılmış, bir sandık odasında kalmış bir inanç gibi düşünmeyin. Son derece fonksiyonel, onu gözünüze taktığınız bir gözlük gibi düşüneceksiniz.

Nur suresi 22 ayet tesfiri:

Yukarıda (11. âyet) geçen iftiranın başını Abdullah b. Übey çekmiş, bir iki erkek ile Peygamberimiz'in eşi Zeyneb bint Cahş'ın, Hz. Âişe'yi kıskanan kız kardeşi Hamne de, bu çirkin iftiranın yayılmasına sebep olmuşlardı. Erkeklerden biri, Hz. Ebû Bekir'in halasının oğlu olup kendisine devamlı yardımda bulunduğu Mistah idi. İddianın iftiradan ibaret olduğu kesinleşince Hz. Ebû Bekir, bu nankör yakınına artık yardım etmeyeceğine yemin etti.

Nur suresi okumak ve dinlemek için tıklayınız...

  • 4
  • 10
Allah'ın rızasını almak
Allah’ın rızasını almak

🔶 "Paradigmanız, Allah var (CC), ben onun kuluyum, Allah'ın (CC) rızasını kazanmak için ne gerekiyor? Anneme, eşime çocuklarıma nasıl davranmam gerekiyor, beraber çalıştığım insanlara nasıl davranmam gerekiyor, ben ne yaparsam Allah (CC) hoşnut olur? Eğer bu paradigma ile bakabilirseniz hepsini yapabiliyorsunuz. Bunları insanlar için yapmadığınızdan birini affetmek o kişi için yaptığınız bir şey değil artık, Allah (CC) için yaptığınız bir şey… Bir yerde sabretmek, kendini tutmak, aklına her geleni söylememek ve hakaretli konuşmamak o kişiler için yaptığınız bir şey olmadığından kendinizi ezik de hissetmiyorsunuz. Çünkü siz onu Allah (CC) için yapıyorsunuz."

Programın tamamını izlemek için tıklayınız...

🔶 Haris el Muhasibi, Er Riaye adlı eserinde şunu söyler. Koca kitaptan aklımda tek bu kaldı. Ama inanın bütün hayatımızı etkileyecek bir şey... Haris el Muhasibi ihlası tanımlarken diyor ki:

"Senin bir işi Allah (CC) rızası için yaptığın nereden bilinir? Takdir edilmediğin zaman rahatsız olmuyorsan o işi Allah (CC) rızası için yapmışsındır."

Yani arkadaşlar ben bunu anlatmaya çalışıyorum.

-Yani sizin hedefiniz ne?
-Allah'ın (CC) rızası.

-Nereye doğru gidiyoruz biz?
-Ahirete doğru.

Başımıza gelebilecek şeyler arasında en kesin olan, öleceğiz ve dirileceğiz. Diğer her şey muhtemel. Sen onları görebilirsin de görmeyebilirsin de… Ama öleceğin ve Allah'ın (CC) huzuruna çıkacağın kesin. Dolayısıyla şu an bu yaşadıkların paraya, mevkiye, güzelliğe, şöhrete, statüye ve bu dünyaya dair her ne varsa bunların hepsine Allah (CC) inancıyla yönelerek dönüp, dolaşıp onun huzuruna gideceğiz.

🔶 Bu hayatın hesabını vereceğim ve Allah-u Teala (CC) beni insanlara nasıl davrandığıma göre karşılayacak. O zaman bitti yani o insanın kim olduğu, bana ne yaptığı hiç önemli değil, çünkü ben çok büyük bir gaye için bunu hoş görebilirim. Çünkü insanlarla aynı seviyede olduğunuz zaman, aynı basamakta durduğunuz zaman insanlarla onların yaptıkları size ağır geliyor ve onu kaldırmanız, hazmetmeniz çok zorlaşıyor.

Diyelim ki gücünüz yetmiyor. Gücünüz yetmediği için affedermiş gibi yapıyorsunuz, idare etmeye çalışıyorsunuz. Ah bir gücünüz yetseydi neler yapacaktınız? Bu af sayılmıyor. İçinizde biriktirdiğiniz için psikosomatik hastalıklara dönüşüyor.

  • 7
  • 10
Ahiret İnancımız ve İnsani İlişkilerimizle İlgili Ayetler
Ahiret İnancımız ve İnsani İlişkilerimizle İlgili Ayetler

Al-i İmran suresinin 134. ayeti, Kur'an-ı Kerim'de öfkeyi yutmaktan söz eden tek ayettir.

"(O takva sahipleri) Bollukta ve darlıkta harcayıp yedirenler, öfkelerini yutanlar, insanların kusurlarını bağışlayanlardır. Allah da iyilik edenleri sever."

🔶 Bir vaiz olarak insanlar bizi çok takdir eder. Sizi doğuran ana şöyle olsun böyle olsun diye herkes takdir eder. Peki benim referans grubum ne olmalı, ben kimin takdirini önemsemeliyim? Eğer bütün insanların takdirini önemsersem 2-3 yıl içinde ben kendimi çok önemli bir insan gibi hissederim. Eğer benim kriterim ilim sahibi insanların takdiriyse, o zaman ne olur binlerce insanın sizi takdir etmesi yerine bir tane ilim sahibi insanın beni takdir etmesi çok daha kıymetli hale gelir. Hedefiniz de ona göre olur.

Âl-i İmrân suresi 134. ayet tefsiri:

Onlar (takvâ sahipleri) bollukta da darlıkta da Allah yolunda harcarlar, öfkelerini yenerler, insanları affederler. Allah işini güzel yapanları sever.

Al-i İmran suresini okumak ve dinlemek için tıklayınız...

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN