Ahiret İnancımızın İnsani İlişkilerimize Etkisi
İşlerimizi Allah (CC) rızasını gözeterek yapmaya başladığımızda artık yaptıklarımızdan bu dünyada karşılık beklemekten vazgeçeriz. Bu durum insani ilişkilerimize de yansır, insanlardan bir şey beklemediğimizde daha mutlu ve huzurlu olur, gereksiz üzüntüler hissetmeyiz. Kıymetli yazarımız Fatma Bayram'ın Kur'an-ı Kerim ve İnsan İlişkileri dersinin 6. bölümünden konuyla ilgili önemli notları sizler için derledik...
Giriş Tarihi: 15.09.2022
07:39
Güncelleme Tarihi: 16.09.2022
11:56
🔶 Haris el Muhasibi, Er Riaye adlı eserinde şunu söyler. Koca kitaptan aklımda tek bu kaldı. Ama inanın bütün hayatımızı etkileyecek bir şey... Haris el Muhasibi ihlası tanımlarken diyor ki:
"Senin bir işi Allah (CC) rızası için yaptığın nereden bilinir? Takdir edilmediğin zaman rahatsız olmuyorsan o işi Allah (CC) rızası için yapmışsındır."
Yani arkadaşlar ben bunu anlatmaya çalışıyorum.
-Yani sizin hedefiniz ne? -Allah'ın (CC) rızası.
-Nereye doğru gidiyoruz biz? -Ahirete doğru.
Başımıza gelebilecek şeyler arasında en kesin olan, öleceğiz ve dirileceğiz . Diğer her şey muhtemel. Sen onları görebilirsin de görmeyebilirsin de… Ama öleceğin ve Allah'ın (CC) huzuruna çıkacağın kesin. Dolayısıyla şu an bu yaşadıkların paraya, mevkiye, güzelliğe, şöhrete, statüye ve bu dünyaya dair her ne varsa bunların hepsine Allah (CC) inancıyla yönelerek dönüp, dolaşıp onun huzuruna gideceğiz.
🔶 Bu hayatın hesabını vereceğim ve Allah-u Teala (CC) beni insanlara nasıl davrandığıma göre karşılayacak. O zaman bitti yani o insanın kim olduğu, bana ne yaptığı hiç önemli değil, çünkü ben çok büyük bir gaye için bunu hoş görebilirim. Çünkü insanlarla aynı seviyede olduğunuz zaman, aynı basamakta durduğunuz zaman insanlarla onların yaptıkları size ağır geliyor ve onu kaldırmanız, hazmetmeniz çok zorlaşıyor.
Diyelim ki gücünüz yetmiyor. Gücünüz yetmediği için affedermiş gibi yapıyorsunuz, idare etmeye çalışıyorsunuz. Ah bir gücünüz yetseydi neler yapacaktınız? Bu af sayılmıyor. İçinizde biriktirdiğiniz için psikosomatik hastalıklara dönüşüyor.
Ahiret İnancımız ve İnsani İlişkilerimizle İlgili Ayetler
Al-i İmran suresinin 134. ayeti, Kur'an-ı Kerim'de öfkeyi yutmaktan söz eden tek ayettir.
"(O takva sahipleri) Bollukta ve darlıkta harcayıp yedirenler, öfkelerini yutanlar, insanların kusurlarını bağışlayanlardır. Allah da iyilik edenleri sever."
🔶 Bir vaiz olarak insanlar bizi çok takdir eder. Sizi doğuran ana şöyle olsun böyle olsun diye herkes takdir eder. Peki benim referans grubum ne olmalı, ben kimin takdirini önemsemeliyim? Eğer bütün insanların takdirini önemsersem 2-3 yıl içinde ben kendimi çok önemli bir insan gibi hissederim. Eğer benim kriterim ilim sahibi insanların takdiriyse, o zaman ne olur binlerce insanın sizi takdir etmesi yerine bir tane ilim sahibi insanın beni takdir etmesi çok daha kıymetli hale gelir. Hedefiniz de ona göre olur.
Âl-i İmrân suresi 134. ayet tefsiri:
Onlar (takvâ sahipleri) bollukta da darlıkta da Allah yolunda harcarlar, öfkelerini yenerler, insanları affederler. Allah işini güzel yapanları sever.
Al-i İmran suresini okumak ve dinlemek için tıklayınız...
Bakara suresi 166. - 167. ayet dünyada kimin peşinden gittiğimizin ilişkisinden bahseder.
"Kendilerine tabi olunanlar, azabı gördükleri zaman, tabi olanlardan uzaklaşacak ve aralarındaki bütün bağlar kopacaktır."
Çünkü biliyorsunuz;
"Bir insan kötü bir çığır açarsa o yanlışı yapanların günahı kadar günahla kıyamet gününde Allah'ın (CC) huzuruna gelecektir."
Ne yani ben bir yanlış yapmışım ve bütün insanlar taklit etmiş ve bana uymuş, kıyamet gününde bana uyanlardan fellik fellik kaçacağım. Çünkü onlar diyecekler ki biz bunun yüzünden yaptık. Bakın gördünüz mü ahiret inancına sahip olursanız, ahiret ile detayları bilirseniz ilişkilerinize nasıl farklı bir gözle bakmaya başlıyorsunuz. O tabi olanlar diyecekler ki "Ah ah keşke bir daha dünyaya dönme ihtimalimiz olsa bugün siz bizden kaçtığınız gibi dünyada da biz sizden kaçsak, uzaklaşsak..." diyecekler.
Bakara suresi 166- 167. ayetlerin tefsiri: İzleyenler şöyle derler: "Ne olurdu, bize ikinci bir fırsat verilseydi de, şimdi onlar bizden uzaklaştıkları gibi biz de onlardan uzaklaşsaydık!" Böylece Allah onlara yapıp ettiklerini kendileri için pişmanlık sebepleri olarak gösterir. Onlar artık ateşten çıkacak değillerdir.
Bakara suresini okumak ve dinlemek için tıklayınız...
A'raf suresi 38. 39. ayetler
Allah (CC) buyuracak ki; "Sizden önce geçmiş cin ve insan toplulukları arasında siz de ateşe girin!" Her ümmet girdikçe yoldaşlarına lânet edecektir. Hepsi birbiri ardından orada (cehennem de) toplanınca, sonrakiler öncekiler için, "Ey rabbimiz! Bizi işte bunlar saptırdılar! Onun için onlara ateşten bir kat daha azap ver!" diyecekler. Allah (CC) da, "Zaten hepiniz için bir kat daha azap vardır, fakat siz bilmezsiniz." diyecektir.
Öncekiler de sonrakilere derler ki:
"Sizin bizden arta kalır bir tarafınız yok. O halde siz de yaptıklarınıza karşılık azabı tadın!"
🔶 Dolayısıyla buradaki birlikteliklerimizin tabi ve metbû ilişkilerimizin kimlerin ardından gittiğimizin çok bilincine olmamız gerektiğini söylüyor bize ayet-i kerimeler.
A'raf suresi 38. ve 39. a yetlerin tefsiri: İnsanlar ve cinler (yükümlülük altındaki gözle görülmeyen varlıklar; bk. En'âm 6/100) âhiret hayatına adım attıklarında, ilâhî ferman uyarınca, her "ümmet", benzer inanç ve değerleri paylaşmış; benzer hayat felsefesini benimseyip yaşamış ve yaşatmış olan eski topluluklara katılır.
📌 Metbû nedir? Kendisine tabî olunan, uyulan anlamına gelir.
📌Tabiî nedir? İtaat etmek, bağlanmak, başka bir şeyin ya da bir kimsenin tesiri altında kalmak, onun belirlediği sınırlara, şartlara uymak manalarına gelir.
A'raf suresini okumak ve dinlemek için tıklayınız...