Cemil Meriç'e göre İslam düşüncesinin gelişimi
1983 yılında yayım hayatına giren kültür ve düşünce dergisi Hamle'de, dokuzuncu sayıdan on dokuzuncu sayıya kadar dönemin tanınmış entelektüellerine "İnanmış Aydının Problemleri" konusu bağlamında birtakım sorular sorulmuştur. "İslam Düşüncesi Neden Geriledi?" ve "İslam Düşüncesi Nasıl Gelişebilir?" başlığı altında oluşturulan dört farklı soru dönemdeki bazı aydınlara yöneltilmiştir. İlk olarak Cemil Meriç ile birlikte başlayan mülakat zincirinde, ünlü mütefekkir Cemil Meriç'in İslam düşüncesinin gelişimine dair görüşleri neler olmuştur?
Giriş Tarihi: 21.05.2020
17:25
Güncelleme Tarihi: 21.05.2020
20:16
İSLAM DÜŞÜNCESİ NASIL GELİŞİR?
İlk olarak Cemil Meriç ile bu mülakat zinciri başlamış ve ardından sırasıyla bir sonraki sayıda yayımlanmak üzere Erol Güngör, Hayrettin Karaman, İsmet Özel, Mehmet Aydın, Nevzat Kösoğlu, Rasim Özdenören, S. Ahmed Arvasi, S. Hayri Bolay, Süleyman Uludağ ve Taha Akyol'un mülakatlarına yer verilmiştir. Derginin 9. sayısındaki kapağı "İnanmış Aydının Problemleri" başlığı altında "İslam Düşüncesi Neden Geriledi? ve "İnsan Düşüncesi Nasıl Gelişebilir" sorularının yanında ismi geçen aydınların fotoğrafları ile basılmıştır.
10 soruda Cemil Meriç
İSLAM DÜNYASINDAKİ DURGUNLUĞUN SEBEBİ NEDİR?
Cemil Meriç'in yapılan mülakatta verdiği cevaplar oldukça dikkat çekicidir nitekim büyük fikir adamı Meriç, İbni Sina'dan Gazali'ye, İbni Rüşd'den Mehmet Akif'e kadar İslam dünyasının gelişimine katkıda bulunmuş isimler ekseninde, İslam düşüncesine dair görüşlerini gözler önüne serer.
1) "Hangi tarihte başladığı tartışmalı da olsa, genellikle, Gazali'den sonra İslâm düşüncesinde bir durgunluk ve içe kapanmanın ortaya çıktığı, nitekim daha sonraki devirlerde meselâ Gazali vs. çapında büyük mütefekkirlerin görülmediği biliniyor. Sizce bu durgunluk ve içe kapanmanın sebepleri nelerdir?" İnanmış Aydının Problemleri başlığı altında yayımlanan ilk soru budur.
Cemil Meriç, Necip Fazıl'ı nasıl anlattı?
Hamle dergisinin 7 Mart 1983 tarihli 9. sayısında Cemil Meriç bu soruyu şu şekilde cevaplamıştır:
"Cevabı ciltler isteyen çok çetin bir soru. Bizce Gazali, dış kaynaklarla münasebetini kesin ve kendi içine kapanan bir düşüncenin son büyük hamlesidir, İhvan-üs Safa risalelerinin açtığı çığır kapanmamış, İslâm düşüncesi İnsan düşüncesinin bütünüyle olan münasebetlerini kesmemiş bulunsaydı, çok daha cihan-şümul bir inkişafa mazhar olabilirdi. Bununla beraber Gazali'yi bu düşüncenin son ve biricik hatimesi sanmak da yanlış. Gazali bütün azametine rağmen "rasyonel"den "irrasyonel"e sığınmıştır. Başka bir deyişle, çok zengin ve tefekkürün bütün cephelerini kucaklayan vahyin belli bir istikamette geliştirilmesidir. İbn Rüşd, İbn Sina, İbn Haldun, el-Biruni, Safa Risalelerinin açmış olduğu çığırı genişleten büyük düşünce fatihleridir. Bir kelimeyle, Gazali, İslâm düşüncesinin son sözü değildir.
Durgunluk ve içe kapanmanın sebepleri İslâm'ın ruhuna tamamen yabancı olan taassup, yani insan zekâsını belli hudutlar içerisine hapsetmek gayretkeşliğidir.Her çağın kendi çapına göre mütefekkirleri vardır. Elbette ki zamanımızın düşünce adamlarından bir Gazali olmaları istenemez ama, bu İslâmi düşüncenin durduğu manasına gelmez. Mazinin ihtişamı gözlerimizi kamaştırmamak, bizi daha büyük bir cehde, daha hür bir tecessüse ve insan düşüncesini bütünüyle fethe yöneltmelidir, Akif güzel söylemiş; Asrın idrâkine söyletmeliyiz Kur'an'ı." diyerek cevap vermiştir. (Hamle Dergisi, 1983: S. 9, 18).
Cemil Meriç ünlü edebiyatçıları nasıl eleştirdi?
İSLAM DÜŞÜNCESİ KENDİNİ İNKAR ETMEDEN İLİMLERDEKİ MESAFEYİ NASIL KAPATABİLİR?
2) O zamandan günümüze kadar ilim, felsefe ve düşünce sahasında önemli gelişme ve değişmeler kaydedilmiş, meselâ ilim zihniyeti bile değiştiği gibi, kelâm/felsefe ile bugünkü felsefenin konuları bile değişmiştir. İslâm düşüncesi kendini inkâr etmeden bu mesafeyi nasıl kapatabilir?
Cemil Meriç ikinci soruyu "Tohumları İslâm dünyasında atılmış olan ilmi düşünce, en muhteşem meyvelerini Batı'da vermiş, bu itibarla, "hikmet müminin kaybettiği bir hazinedir; bu hazineyi nerede bulursak istirdat etmek, hem dini, hem dünyevi bir vazifedir." Batının düşünce alanındaki bütün baş anları temessül edecek, insanlığın ortak mirasını kendi irfan hazinemize katacağız. Bir el-Biruni, bir İbn Haldun, bir İbn Sina ve bir İbn Rüşd, dikkatle izlememiz gereken büyük kılavuzlardır. Hatamız şu: Mazi erişilmez bir ihtişam arz ediyor. Biz bu ihtişam karşısında gözleri kamaşmış, çağımızdaki düşünce adamlarını da yok farz ediyoruz.
"İSLAM DÜŞÜNCESİ DURMAMIŞTIR; YAŞAYAN TEMSİLCİLERİNİ LÜZUMU KADAR OKUMALI"
Hiçbirimiz Gazali'yi okuyacak ve anlayacak seviyede değiliz. Ama yolumuzu aydınlatmak için bir ömür boyu çalışan muasır kıymetlerden de haberimiz yok. Bir Said-i Nursi'yi, Şehbenderzade'yi, Kenan Rufai'yi, hatta bir Erol Güngör'ü kaçta kaçımız tanıyoruz? Hayranlık, mazinin fetihleri karşısında, halin mütevazı de olsa, arayış ve buluşlarını küçümsemek hakkını vermez kimseye. İlk vazifemiz, çağımızı ve çağımızın inanmış mücahidlerini tanımak ve değerlendirmektir. İslâm düşüncesi durmamıştır; yaşayan temsilcilerini lüzumu kadar okumalı. Geçmişteki büyükler, yaşayanlardan habersiz olmamızı gerektirmez." şeklinde yanıtlamıştır. (Hamle Dergisi, 1983: S. 9, 18).