Arama

Dini konularda en çok sorulan 10 soru 10 cevap

Müslüman toplumların kültürlerinin şekillenmesinde ve hayat tarzlarının oluşmasında hiç kuşkusuz en önemli etki ve katkıyı Kur'an-ı Kerîm ve Hz. Peygamber'in hadisleri sağlar. Bu nedenle müminler, Kur'an ve sünnet ışığında hareket eder. Peki, selamlaşma nasıl yapılır? Organ bağışı caiz midir? Göz değmesine karşı nazar boncuğu takmak caiz midir? Namaz kılmamanın mazereti olabilir mi? Kredi kartı ile yapılan alışverişlerde bankanın yaptığı hizmet karşılığında iş yeri sahiplerinden komisyon alması faiz olur mu? Diyanet'e sık sorulan 10 soru ve 10 cevabı sizler için derledik.

  • 3
  • 16
Bedeninde dövme bulunan kişinin namazı geçerli olur mu?
Bedeninde dövme bulunan kişinin namazı geçerli olur mu?

Vücuda iğneler batırılıp, açılan deliklere boyalı maddeler konularak yapılan dövme, eski çağlardan beri yapılan bir cahiliye âdeti olup, sağlık açısından zararlı olduğu gibi dinen de yasaklandı. Nitekim Hz. Peygamber (sav), dövmeyi yapan ve yaptıranların Allah'ın rahmetinden uzak olacaklarını bildirdi. (Buhârî, Libâs, 83-87; Müslim Libâs, 120; Tirmizi, Edeb, 33 ).

Dövme yaptırmak dinimizce yasaklanmış olmakla birlikte cilt üzerinde bir tabaka oluşturmayan dövmeler abdest ve gusle engel değildir. Fakat deri üzerine yapılarak suyun temasını engelleyen bir tabaka oluşturan dövmeler abdest ve gusle mani olacağından namaza da engel teşkil eder. Daha önce yapılmış olup deri üzerinde tabaka oluşturmuş ve çıkarılması da mümkün olmayan dövmeler ise artık deri hükmünü almış olur. Dolayısıyla bu durumda kılınan namaz geçerlidir. Abdest ve gusle engel olmayan türden olan dövmeler, dikkat çekici resim vb. içeriyorsa bunların namaz kılarken kapatılması uygun olur.

  • 4
  • 16
Selamlaşma nasıl yapılır, hükmü nedir?
Selamlaşma nasıl yapılır, hükmü nedir?

Barış, rahatlık, esenlik demek olan selam, bir terim olarak Müslümanların karşılaştıkları zaman kullandıkları esenlik dileğini ifade eden özel sözlerdir.

İslamî uygulamada selamlaşma, taraflardan birinin diğerine "Selamün aleyküm" (selâm, esenlik ve güven sizin üzerinize olsun) demesi; diğerinin ise "Ve aleyküm selâm" (Sizin üzerinize de selâm, esenlik ve güven olsun) şeklinde cevap vermesi ile gerçekleşir.

Dinimiz Müslümanları kardeş ilan etmiş, kardeşlik bilincinin yerleşip devam etmesi için de onlara bazı görevler yüklemiştir. Bu görevlerden biri de selamlaşmaktır.

Kur'an-ı Kerim'de, "Size bir selâm verildiği zaman, ondan daha güzeliyle veya aynı ile karşılık verin." (Nisa, 4/86) buyurulmuştur.

Selama misliyle karşılık vermek, "Selamün aleyküm" diyene "Ve aleyküm selam şeklinde; "Selamün aleyküm ve rahmetullah" diyene ise "Ve aleyküm selam ve rahmetullah" şeklinde cevap vermekle olur.

Selama daha iyisi ile karşılık vermek ise "Selamün aleyküm" diyene "Ve aleyküm selam ve rahmetullah" şeklinde; "Selamün aleyküm ve rahmetullah" diyene de "Ve aleyküm selam ve rahmetullahi ve berekatühü" şeklinde karşılık vermekle olur.

Hz. Peygamber (sav), "Amellerin hangisi daha hayırlıdır" diye soran kimseye "Yemek yedirmen ve tanıdığına-tanımadığına selam vermendir." (Buhârî, İman, 18) buyurmuştur.

Selamı teşvik eden bir başka hadis-i şerif de şöyledir: "Siz iman etmedikçe cennete giremezsiniz; birbirinizi sevmedikçe de gerçek anlamda iman etmiş olmazsınız. Yaptığınız takdirde birbirinizi sevebileceğiniz bir şeyi söyleyeyim mi? Aranızda selamı yayınız." (Müslim, İman, 22, no: 93)

İki Müslüman karşılaştığında söze başlamadan önce selamlaşmalıdır. Resûlullah (sav), "Selam, konuşmadan önce gelir" (Tirmizî, İsti'zân, 11) buyurmuştur.

İslami adaba göre binekte olan yaya olana, yaya olan oturana, az olanlar çok olanlara, küçük büyüğe selam verir (Tirmizî, İsti'zân, 14).

Bir gruptan ayrılan kişi de geride bıraktıklarına selam verir. Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur: "Biriniz bir meclise vardığında selâm versin. Oturduğu meclisten kalkmak istediği zaman da selâm versin. Önce verdiği selâm, sonraki selâmından daha üstün değildir." (Ebû Dâvûd, Edeb 49; Tirmizî, İsti'zân 15).

  • 6
  • 16
Organ bağışı caiz midir?
Organ bağışı caiz midir?

Kur'an-ı Kerim ve hadis-i şeriflerde, organ ve doku nakli konusunda sarih bir hüküm bulunmamaktadır. İlk müçtehit ve fakihler de kendi devirlerinde böyle bir mesele söz konusu olmadığı için, bu bağışın hükmüne temas etmemişlerdi. Ancak dinimizde, Kitap ve sünnetin delaletlerinden çıkarılmış genel hükümler ve kaideler de vardır. Kitap ve sünnete açık hükmü bulunmayan ve her devirde karşılaşılan yeni meselelerin hükümleri, fakihler tarafından bu genel kaideler ile hükmü bilinen benzer meselelere kıyas edilerek (tahriç yoluyla) çıkarılmıştır. Organ ve doku nakli konusundaki hükmün tayininde de aynı yola başvurulması uygun olacaktır.

Bilindiği üzere, insan mükerrem bir varlıktır. Yaratıklar içinde Allah onu mümtaz kılmıştır. Bu itibarla, normal durumlarda ölü ve diri kimselerden alınan parça ve organlardan faydalanılması, insanın saygınlık ve kerametine aykırı olduğu için, caiz görülmemiştir (Buhârî, Libâs, 83-87; Müslim, Libâs, 33; Kâsânî, Bedâi', V,125; İbn Kudâme, el-Muğnî, I, 107; İbn Nüceym, el-Bahr, VI, 133). Ancak zaruret durumunda, zaruretin mahiyet ve miktarına göre bu hüküm değişmektedir (Mecelle, md. 22).

İslam âlimleri, karnında canlı halde bulunan çocuğun kurtarılması için ölü annenin karnının yarılmasına, başka yoldan tedavileri mümkün olmayan kimselerin kırılmış kemiklerinin yerine başka kemiklerin nakline, bilinmeyen hastalıkların teşhis ve tedavilerinin sağlanabilmesi için, yakınlarının rızası alınmak suretiyle, ölüler üzerinde otopsi yapılmasının caiz olacağına fetva vermişler; canlı bir kimseyi kurtarmak için, ölünün vücut bütünlüğüne müdahale etmeyi caiz görmüşlerdir (Nevevî, el-Mecmû', III, 145; Fetâvâ'l Hindiye, V, 440).

Aynı şekilde açlık ve susuzluk gibi, hastalığı da haramı mubah kılan bir zaruret saymışlar, başka yoldan tedavileri mümkün olmayan hastaların haram ilaç ve maddelerle tedavilerini caiz görmüşlerdir. Günümüzde kan, doku ve organ nakli, tedavi yolları arasına girmiş bulunmaktadır.

O halde, bazı şartlara uyulmak kaydıyla, hayatı veya hayatî bir uzvu kurtarmak için başka çare olmadığında, bazı şartlara uyularak kan, doku ve organ nakli yolu ile de tedavinin caiz olması gerekir. "Her kim bir hayatı kurtarırsa bütün insanları kurtarmış gibi olur." (Mâide, 5/32) ayeti de buna ışık tutmaktadır.

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN