Hayattayken cennetle müjdelenen 10 sahabe
Peygamber Efendimiz "aşere-i mübeşşere" olarak isimlendirilen on sahabiyi, henüz hayatta iken cennete girecekleri müjdesini vermiştir. Onlar, kendilerine tebliğ edilen İslam'ı ilk kabul eden, bu uğurda işkence gören Müslümanlardır. Allah yolunda kendi akrabalarına karşı savaşmaktan çekinmemiş, her biri Bedir Savaşı'na iştirak etmişler ve İslam'a büyük hizmetlerde bulunmuşlardır. Resulullah tarafından cennete girecekleri daha hayatta iken kendilerine müjdelenen 10 sahabeyi derledik.
Giriş Tarihi: 27.04.2020
16:52
Güncelleme Tarihi: 12.10.2022
13:27
İlk Müslümanlardan, Peygamber Efendimizin damadı ve Hulefâ-yi Râşidîn'in dördüncüsü olan Hz. Ali, Hicretten yaklaşık yirmi iki yıl önce Mekke'de doğdu. Mekke'de baş gösteren kıtlık üzerine Hz. Peygamber amcası Ebû Tâlib'in yükünü hafifletmek için onu himayesine almış, Hz. Ali beş yaşından itibaren hicrete kadar onun yanında büyümüştür. Hz. Muhammed'in peygamberliğine ilk iman edenlerdendir.
Hz. Ali Bedir, Uhud, Hendek ve Hayber başta olmak üzere hemen hemen bütün gazve ve seriyyelere katılmış, bu savaşlarda Resûl-i Ekrem'in sancaktarlığını yapmış ve daha sonraları menkıbevî bir üslûpla rivayet edilen büyük kahramanlıklar göstermiştir. Uhud'da ve Huneyn'de çeşitli yerlerinden yara almasına rağmen Hz. Peygamber'i bütün gücüyle korumuş, Hayber'de ağır bir demir kapıyı kalkan olarak kullanmış ve bu seferin zaferle sonuçlanarak Yahudilere galebe çalınmasında büyük payı olmuştur. Fedek'te Benî Sa'd'a karşı gönderilen seriyyeyi ve Yemen'e yapılan seferi sevk ve idare etmiştir.
Hz. Ali, Hz. Peygamber'e kâtiplik ve vahiy kâtipliği yapmış, Hudeybiye Antlaşması'nı da o yazmıştır. Evs, Hazrec ve Tay kabilelerinin taptıkları putlarla Mekke'nin fethinden sonra Kâbe'deki putları imha etme görevi ona verilmiştir. Hz. Peygamber vefat ettiğinde cenazenin yıkanması ve benzeri hizmetleri, vasiyeti üzerine Hz. Ali ile Resûlullah'ın yakın akrabasından Abbas, oğulları Fazl ve Kusem ile Üsâme b. Zeyd yapmışlardır.
Kur'an ve hadis konusundaki derin ilminden dolayı hem Hz. Ebû Bekir'in hem de Ömer'in özellikle fıkhî meselelerde fikrine müracaat ettikleri bir sahâbî olmuştur. Hz. Ömer zamanında, Hz. Peygamber'in Mekke'den Medine'ye hicret ettiği günün İslâm tarihi için başlangıç kabul edilmesine dair teklif de onun tarafından yapılmış ve kabul edilmiştir.
ASHAB-I SUFFE MENSUBU SAHABELER
Abdurrahman bin Avf (ö. 652)
Peygamber Efendimize (sav) ilk iman eden ve cennetle müjdelenen on sahabiden biri olan Abdurrahman bin Avf, 571 yılında gerçekleşen Fil Vakası'ndan on yıl kadar sonra Mekke'de doğdu.
Genç yaşından itibaren ticaretle uğraştı. Câhiliye devrinde de içki içmeyen ve güzel ahlâka sahip biri olarak tanınırdı. Hz. Ebû Bekir ile olan eski dostluğu, onun vasıtasıyla Müslüman olmasını sağladı. İlk sekiz Müslümandan biri olan Abdurrahman, Mekke müşriklerinin baskı ve işkenceleri yüzünden önce Habeşistan'a, sonra da Medine'ye hicret etti.
Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (sav) ile birlikte bütün savaşlara katıldı. Uhud'da yirmiden fazla yara aldı, hatta ayağındaki yaralar sebebiyle topal kaldı. Hicret'in altıncı yılında, yani 628'de Dûmetülcendel üzerine yapılan bir seferde, Hz. Peygamber (sav) onu seriyye kumandanlığına getirdi ve başına sarık bağladı.
Tebük Seferi sırasında imamlık ettiği bir namaza Peygamberimiz (sav) de iştirak etti. Böylece Ebû Bekir gibi o da Resûlullah'a (sav) imamlık yapmış oldu. Vefatında Peygamber Efendimizi (sav) kabre indiren dört sahâbîden biri Abdurrahman idi. Hz. Ebû Bekir'in halifeliği sırasında ona müsteşarlık yaptı. Nitekim Ebû Bekir, ölümünden önceki hastalığı sırasında, Ömer bin Hattâb'ı yerine halife seçme düşüncesini ilk defa ona açmıştır. Abdurrahman bin Avf, Hz. Ömer'in hilâfetinde de bu görevine devam etti. Ashâb-ı kiram halifeye arz etmekten çekindikleri meseleleri onun vasıtasıyla intikal ettirirlerdi.
ABDURRAHMAN BİN AVF KİMDİR?
Ebu Ubeyde bin Cerrah (ö. 639)
Ebû Ubeyde bin Cerrâh Hicretten kırk yıl önce Mekke'de doğdu. Ebû Ubeyde, Câhiliye devrinde Mekke'de okuma yazma bilen birkaç kişiden biri olduğu için Kureyşliler kendisine değer verirdi. Ebû Ubeyde, Hz. Peygamber'in İslâm'a davete başladığı ve henüz Dârülerkam'a girmediği günlerde Hz. Ebû Bekir vasıtasıyla Müslüman oldu.
İslâmiyet'in yayılması için büyük çaba gösterdi ve bu sebeple Kureyşlilerin ağır baskılarına maruz kaldı. İşkenceler dayanılmaz hale gelince 616 yılında yapılan İkinci Habeşistan Hicreti'ne katıldı. Ancak bir müddet sonra Mekke'ye döndü. Daha sonra Medine'ye hicret etti.