Hayvanlara karşı merhametin hadislerdeki yeri
Bir yanda ölen atlar için mezar taşları ve kitabeler yaptıran atalarımız, diğer yanda akıl almaz işkencelerle hayvanlara zulmeden modernite adı altına sığınmış insanlar! Hayvan sevmek, onlara şefkatle yaklaşmak dinin bir gereği, emri iken, bu konuda birçok hadis mevcut iken nasıl oluyor da vicdansızlık yeniden sahneye çıkıyordu? Bilinmiyor ki, hayvana değer vermeyen bir ümmet , insan ve tabiat sevgisinden de yoksun olacaktır. Çünkü onların Allah'tan başka koruyucusu yoktur.
Giriş Tarihi: 18.12.2018
17:45
Güncelleme Tarihi: 20.12.2018
17:26
- Her hafta kurulan pazarlarda varlıklı ailelerin kafesteki kuşları satın alıp özgür bırakma geleneği,
- Sokakta doğurmuş bir hayvan gördüklerinde hemen oracığa bir kulübe yaptırmak için yarışan insanlar,
- Yük hayvanlarına fazla yük yükleme tarzındaki merhametsiz uygulamalara karşı çıkartılan fetvalar, bu hayvanlara aşırı yükten dolayı ıstırap çektiren insanlara aynı yükü taşıtarak ceza verilmesi vb.
HADİSLERDE HAYVANLARI SEVGİSİ
Hayvanlar hakkında Tevrat, Zebur ve İncil'de, hayvanların canlı birer varlık olarak haklarının bulunduğu yolunda (az sayıda da olsa) hükümler bulunur. Kur'an'da yedi sûrenin hayvan adı taşıyarak, konu edinmesi de İslâm dininde hayvanlara verilen önem ve onlara karşı gösterilen merhametin bir göstergesi olmuştur.
"Merhamet edenlere Rahman da merhamet eder. Yeryüzünde bulunan şeylere karşı merhametli olunuz ki, semadakiler de size merhamet etsin."
Hz. Muhammed (s.a.v) bir hadisinde şöyle buyurmaktadır:
"Kim bir kuşu boş yere öldürürse, o kuş, avazını Arş'ın etrafını sararcasına yükseltip kıyamet gününde mahşere gelerek şöyle der: "Ey Rabbim! Beni öldürene sor niçin boş yere beni öldürdü?"
Hz. Muhammed, Miraç hadisesini anlatırken şöyle bir olaydan söz eder:
"Ben miraca çıktığımda bana cehennem gösterildi. Baktım ki içinde bir kadın azap görüyor. Sebebini sordum. Bana şöyle denildi: O bir kediyi hapsetmiştir; Ona ne bir şeyler yedirmiş ne de ona su içirmiştir. Ölünceye kadar haşerat türünden şeyleri yemesine dahi müsaade etmemiştir. Bu nedenle bu kadın cehennemde azap görmektedir."
Üsame İbn-i Zeyd'in rivayetine göre, Hz. Muhammed:
"Ey Üsame, acıkan ciğer sahibi her hayvan hususunda dikkatli olun, kıyamet günü Allah'a şikâyet edilirsin" buyurdu.
İbn Ömer'in rivayet ettiğine göre:
"Nebi hayvanlara işkence yapanlara lanet etti."
Abdurrahman b. Osman'dan gelen rivayete göre:
"Bir tabip gelerek Resûlallah'a ilaç yapımında kurbağanın kullanılmasını sordu. Resûlallah adamı kurbağayı öldürmekten nehyetti (yasakladı)."
Cabir'den rivayet edildiğine göre, Hz. Muhammed şöyle buyurmuştur:
"Şüphesiz ki, İbrahim Mekke'yi haram kılmıştır. Ben de Medine'nin iki taşlığı arasını haram kıldım. Onun ağacı kesilmez; avı da avlanmaz."
Hz. Muhammed Taif şehri için de aynı yasağı geçerli kılmıştır. Taif'ten gelen heyetle yaptığı sözleşmeye şöyle bir madde koydurmuştur:
"Onların vadileri bütün itibariyle haramdır. Ve burada bulunan yabani ağaçlar ile av hayvanlarına karşı her çeşit tecavüz, gasp, hırsızlık ve fena muamele Allah adına yasaklanmış bulunmaktadır."
"ATEŞLE AZAP VERMEK SADECE ATEŞİN RABBİNE HASTIR"
İbn Abbas, Hz. Muhammed'den şöyle rivayet etmiştir: "Kim av peşinde koşarsa heva ve hevesinin peşinden koşmuş olur, gafil olur" buyurdu.
Abdurrahman İbnu Abdullah, babası Abdullah'tan rivayet ettiğine göre, O şöyle demiştir:
"Biz bir seferde Resûlallah ile beraber idik. Resûlallah bir ara bir ihtiyacı için yanımızdan ayrıldı. O sırada "humara" denen bir kuş gördük, iki tane de yavrusu vardı. Kuş kaçtı, yavrularını aldık. Kuşcağız etrafımıza yaklaşıp çırpınmaya, kanatlarını çırpıp havada inip çıkmaya başladı. Resûlallah gelince: Kim bu zavallının yavrusunu alıp onu ızdıraba attı? Yavrusunu geri verin! diye emretti. Bir ara, ateşe verdiğimiz bir karınca yuvası gördü. Kim yaktı bunu? diye sordu. Biz! Dedik. Ateşle azap vermek sadece ateşin Rabbine hastır, buyurdu."