Hz. Eyyûb'un uğradığı musibetlere karşı sabrı
İnsanlar içerisinde en çok musibete uğrayanlar Allah'ın sevgili kulları olan peygamberlerdir. Belalar karşısında gösterdiği sabır ile simgeleşen Hz. Eyyub da, Kur'an'da adı geçen ve Allah'ın kendilerine ilim ve hikmet verdiği bildirilen peygamberlerdendi. O, sabrın ve şükrün sembolüydü. İşte musibetler karşısında mümine düşen görev, yaraları kemiğe dayandığı halde Eyyub peygamber gibi sabır ve metanet sahibi olmaktır.
Giriş Tarihi: 15.10.2020
09:56
Güncelleme Tarihi: 15.10.2021
18:50
📌 Hz. Eyyûb hastalığından hiç şikâyet etmedi, sadece yüce Allah'a sığınarak hamd etti. "Anamın bağrından çıplak çıktım ve toprağın bağrına çıplak döneceğim; Rab verdi ve Rab aldı. Rabbin ismi mübarek olsun " derdi. Her tarafı yara bere içerisinde olduğundan vücudunu kurt kapladı.
📌 Kendisine gelen bu hastalık ve yorgunluğu şeytana addetti. Kur'an-ı Kerim'de bu durum şöyle geçer: "(Ey Muhammed!) Kulumuz Eyyûb'u da an. Hani o, Rabbine, "Şeytan bana bir yorgunluk ve azap dokundurdu" diye seslenmişti."
(Sad suresi, 41. ayet)
Müfessirler "şeytanın ona azap vermesini", iblisin hastalıktan çektiği meşakkat ve acıyı kullanarak vesvese vermesi, hastalığı veren Allah'a karşı isyana zorlaması olarak yorumlar.
Fikriyat Kur'an-ı Kerim uygulamasından sureleri okumak ve dinlemek için tıklayın
📌Hz. Eyyûb'un hastalığı iyice ağırlaşınca, yaralar vücudunun her tarafını sardı. Artık sadece dili ve kalbiyle ibadet edebiliyordu.
📌 Bu musibet, dili ve kalbine zarar verince ibadetlerini ifa ederken zorlandı. Kulluk vazifesini yerine getirememekten çekinerek, Allah'a kendisine şifa vermesi için "Yâ Rab, zarar bana dokundu. Lisanen zikrime ve kalben ubudiyetime halel veriyor" diyerek dua etti.
"(Ey Muhammed!) Kulumuz Eyyub'u da an. Hani o, Rabbine, "Şeytan bana bir yorgunluk ve azap dokundurdu" diye seslenmişti. Biz de ona, "Ayağını yere vur! İşte yıkanacak ve içecek soğuk bir su" dedik. Biz ona tarafımızdan bir rahmet ve akıl sahiplerine bir öğüt olmak üzere ailesini ve onlarla birlikte bir o kadarını bahşettik. Şöyle dedik: "Eline bir demet sap al ve onunla vur, yeminini bozma." Gerçekten biz Eyyub'u sabreden bir kimse olarak bulduk. O ne güzel bir kuldu! O, Allah'a çok yönelen bir kimse idi."
(Sad suresi, 41-44. ayetler)
Bünyamin Topçuoğlu'ndan Sad suresini dinlemek için tıklayın
"Eyyüb'u da hatırla. Hani o Rabbine, "Şüphesiz ki ben derde uğradım, sen ise merhametlilerin en merhametlisisin" diye niyaz etmişti. Biz de onun duasını kabul edip kendisinde dert namına ne varsa gidermiştik. Tarafımızdan bir rahmet ve kullukta bulunanlar için de bir ibret olmak üzere ona ailesini ve onlarla beraber bir mislini daha vermiştik ."
(Enbiya suresi, 83-84. ayetler)
📌Yüce Allah, Hz. Eyyûb'un bu samimi duasını kabul edip şifa bulmasını murat edince , ayağını yere vurmasını buyurdu. Böylece yerden şifalı bir su fışkırdı.
📌 Hz. Eyyûb, Rabbinden gelen bu emir üzerine hemen ayağını yere vurdu. Yerden berrak tertemiz bir su fışkırdı. Bu su ile yıkandı ve bol bol içti. Yüce Allah, Şâfî ismi ile tecelli etti ve eski sıhhatine kavuştu.
📌 Yüce Allah, kendi tarafından bir rahmet ve ibadet edenler için ibret olması için ona ailesini ve onlarla beraber mislini verdi.
▶ Sad suresinin 42. ayetinde geçen suyun "yıkanılacak ve içilecek soğuk bir su" olarak tanıtılması Hz. Eyyûb'un bu sudan hem içerek hem de yıkanarak şifa bulduğuna işaret eder.
▶ Bir hadiste de Hz. Eyyûb (as)'ın bu hastalığa bir çarşamba günü yakalandığı ve bir salı günü kurtulduğu belirtilmiştir.
Hz. Eyyûb'un bu tahammülleri aşan sabrı hadis-i şerifte şöyle övüldü:
"Hazreti Eyyûb , insanların en halimi, en sabırlısı ve en çok gazabını (öfkesini) yeneni idi. " (İbn-i Ebî Şeybe, Musannef, III, 201)
📌Eyyûb aleyhisselam, şifa bulduktan sonra, yanına dönen hanımı kendisini yerinde bulamayınca endişeye kapıldı. Öldüğünü düşünüp oradan oraya koşuşturmaya başladı.
📌 Hz. Eyyûb onu gördü ve kendisine "Ey Allah'ın kulu kadın! Ne istiyorsun?" diye sordu. Hanımı: "Burada yatan bir hasta vardı. Onu göremiyorum öldüğünden endişe ediyorum." Hz. Eyyûb (a.s) "O senin neyin olur?" diye sorması üzerine eşi "Beyimdi." cevabını verdi." Onu görürsen tanıyabilir misin?"
📌 Hanımı dikkatli bir şekilde kendisine baktı. Yine de tanıyamadı. Hz. Eyyûb, "Endişelenme ben Eyyüb'üm" dedi ve gülümsedi. Hanımı gülümsemesinden tanıdı ve kendisine sarıldı.
📌 Ebû Hüreyre'nin rivayet edilen bir hadise göre Hz. Eyyûb çıplak olarak yıkandığı bir sırada üzerine altın çekirgeler döküldü, bunları avuç avuç alıp elbisesinin içine koymaya başladı. Bunun üzerine Rabbi ona, "Şu gördüğünden seni müstağni kılmamış mıydım?" diye nida edince Hz. Eyyûb, "Evet, senin izzetine yemin olsun ki bana çok şey verdin, fakat senin bereketinden müstağni kalamam" dedi.
(Müsned, II, 243, 314, 490; Buhârî, "Gusül", 20, "Enbiyâʾ", 20, "Tevḥîd", 35)
📌 Hz. Eyyûb'un kabri Şam'ın Besne adındaki bir köyde ya da Şanlıurfa'daki Eyyüb Nebi köyünde olduğu zikredilir. Fakat nerede medfun olduğu kesin olarak bilinmemektedir.
📌 Şanlıurfa'nın Eyyübiye ilçesindeki bir mağaranın Hz. Eyyûb'un hastalandıktan sonra sığındığı ve iyileşene kadar kaldığı yer olduğu düşünülür. Eyyûb peygamberin sırtını dayadığı sabır taşı ve yerden çıkan şifalı suyun da burada yer aldığına inanılır.
Dünya imtihan yurdudur. Musibetler karşısında mümine düşen görev yaraları kemiğe dayandığı halde, Eyyûb peygamber gibi, sabrı ve metaneti kuşanmaktır.