İngiliz işgaline ve Hindu yayılmacılığına karşı duran alim: Mevdudi
Pakistanlı alim ve düşünür Mevdudi, genç yaşlarından itibaren İngiliz sömürgesine karşı çıkmış; Hindu yayılmacılığının ise karşısında durmuştu. Cemaat-i İslami teşkilatını kurarak bunlara karşı bilinç oluşmasını sağlayan Mevdudi, İslami temellere dayanan bir toplum hayali kurmuş; kanunların Kur'an ve sünnete bağlı olmasını istemişti. İslam ülkelerinin yabancılar tarafından sömürgeleştirilme sebeplerini ortaya koyan Mevdudi'nin 30'dan fazla dile çevrilen eserleri, Avrupa, Kuzey Amerika, Afrika ve bütün Asya'ya ulaşmış; Müslüman aydınları ve siyasileri etkilemiş, 20. yüzyılda gerçekleşen İslami hareketlerin öncüsü olmuştu.
Giriş Tarihi: 09.11.2020
12:50
Güncelleme Tarihi: 13.02.2021
16:32
Sesli dinlemek için tıklayınız.
İSLAMİ CİHADI DİĞER SAVAŞLARDAN AYIRAN YÖNLERİ YAZDI
1920'li yıllarda Hindistan Hilâfet Hareketi'ne katılan Mevdudî yazılarında çoğunlukla Müslümanların içinde bulunduğu kötü durumu ele aldı. Hilafet hareketinin başarısızlıkla sonuçlanmasının arkasından vuku bulan Hindu-Müslüman çatışmaları Mevdudî'nin fikir hayatında derin izler bıraktı.
Bir ara, İngilizlerin Hindistan'ı işgaline karşı çıkarak burada yaşayan Müslümanların Afganistan'a göç etmesi gerektiğini savunan Hindistan Hicret Hareketi'ne katıldı. Arapça, fıkıh, edebiyat, mantık ve kelâm okudu. Ayrıca İngilizce öğrendi.
Fas'ın bağımsızlığında bir mücahit: Abdülkerim Hattabi
MUHAMMED İKBAL’İN DAVETİ İLE GÖREV ALDI
1938'de Muhammed İkbal'in daveti üzerine Pathankod'a bağlı Cemâlpûr köyüne gidip bir eğitim ve araştırma kurumu olarak düşünülen dârülislâmın kuruluşunda görev aldı.
Bu merkezde ilmî çalışmaların yanı sıra siyasî faaliyetlerde de bulunmak isteyince vakfın kurucularından bazılarıyla arası açıldı. 1939'da dârülislâmı bırakarak Lahor'a yerleşti.
CEMAAT-İ İSLAMÎ TEŞKİLATINI KURDU
Öte yandan Müslümanların bağımsız bir devlet kurmasını savunan Muhammed Ali Cinnah'ın öncülük ettiği Hindistan Müslümanları Birliği'ne de İslâmî esaslara yeterince hassasiyet gösterilmediği gerekçesiyle mesafeli durdu.
Böylece her iki grupla da fikir ayrılığına düşen Mevdûdî yeni bir hareket başlatmaya karar verdi ve kendisiyle benzer düşünceleri paylaşanları toplantıya çağırdı. Toplantıya katılan 75 âlim ve aydınla birlikte 25 Ağustos 1941'de Lahor'da Cemâat-i İslâmî teşkilâtını kurdu, başkanlığına da kendisi seçildi.
İSLAMİ BİR HUKUK VE ANAYASA İSTİYORDU
1947'de Pakistan'ın kuruluşunun ardından Cemaat-i İslamî'nin Hindistan ve Pakistan'da iki ayrı teşkilât haline getirilmesi üzerine Mevdûdî Pakistan tarafında kalan Lahor'a yerleşti ve Cemaat-i İslamî-i Pakistan'ın liderliğini üstlendi.
Teşkilât bundan sonra Pakistan'ın yönetiminde İslamî kuralların geçerli olması için faaliyet gösterdi. 1948 yılında İslamî içerikli bir dizi radyo programı hazırlayan ve Lahor Hukuk Fakültesi'nde İslam hukuku ve anayasasına dair konuşmalar yapan Mevdûdî, İslamî bir anayasa talebiyle ulemâ ve diğer Müslüman gruplarla iş birliğine girişti.
Libya'da düşman işgaline direnişin sembolü: Ömer Muhtar
MÜSLÜMAN İTTİFAKIN TALEPLERİNİ YÖNLENDİRDİ
1948 Mart'ında cemaatin Karaçi'deki ilk genel konferansında Mevdûdî yeni kurulan Pakistan Devleti'nin şu esaslar üzerine oturtulması gerektiğini açıkladı:
Pakistan hükümeti mutlak hâkimiyet sahibi Allah'ın iradesine ve emirlerine uymalıdır;
İslam hukuku ülkenin temel yasasını oluşturmalıdır;
İslam hukukuna aykırı her türlü yasa geçersizdir;
Hükümet iktidarını ancak İslam hukuku çerçevesinde kullanabilir.