İnsanı felakete götüren haslet: Kibir
Yüce Allah, insan onurunu zedeleyecek her türlü davranışı ve huyu yasaklamıştır. Kibir, insanı felakete götüren bu hasletlerden biridir. Öyle ki, gönülleri kör ederek adeta manevi hastalığa neden olur. Küfrün bir yansıması olan kibir, insanı doğru yoldan uzaklaştırır. Peki, Kur'an-ı Kerim ve hadislerde kibirden nasıl bahsedilir? Peygamber Efendimiz kibri nasıl tanımlardı? Kibirden kurtulmanın yolu nedir?
Giriş Tarihi: 08.02.2021
16:12
Güncelleme Tarihi: 09.10.2022
11:20
Sesli dinlemek için tıklayınız.
İNSANLARIN HELAKİNE NEDEN OLUR
📌 Kibir, nice kavmin helak olmasına neden oldu. Kur'an-ı Kerim'de insanların ibret alması için kibirli kimseler arasında Karun örnek gösterilir. O, Hz. Musa'nın kavmindendi.
"Gerçek şu ki, Karun da Musa'nın kavmindendi ama o kendini üstün görüp halkına zulmediyordu. Çünkü Biz ona öyle hazineler vermiştik ki, sadece (bu hazinelerin) anahtarlarını taşımak bile bir manga adama, hatta daha fazlasına zor geliyordu. Aynı soydan gelen halkı ona: "(Servetinden ötürü) böyle böbürlenip şımarma, çünkü Allah şımaranları sevmez!" (Kasas, 76. ayet)
➡ Karun, sahip olduğu mal, mülk ve saltanatın kendisini azgınlaştırdığı ve büyüklüğe taslayan bir kimseydi. Yaşadığı refahı, kendi meziyeti saydı. "Oysa Allah'ın, ondan önceki kuşaklardan, ondan daha güçlü ve ondan daha fazla servet toplamış nicelerini (kendilerini bu üstünlük ve büyüklük duygusuna kaptırmaları yüzünden) yok ettiğini bilmiyor muydu? Ama şu var ki, suçluluğu kesinleşmiş olanlara (artık) günahlarından sual olunmaz!" (Kasas, 78. ayet)
➡ Kazandığı servet ile böbürlenen Karun, uyarılara kulak asmaz, kendi bilgisiyle elde ettiğini ileri sürerdi. Aslında bu tavrı ile Hz. Musa'nın getirdiği ilahi sisteme üstü örtülü savaş vermekteydi. En sonunda kendisi ve evi yerin dibine geçirildi. Bu akıbetten onu kimse kurtaramadı.
Karun'un helak olmasının sebepleri nelerdi?
KUR’AN-I KERİM’DE KARUN KISSASI
➡Kur'an-ı Kerim'de bu kıssa şöyle anlatılır:
"Karûn Mûsâ'nın kavmindendi. O, gücüne dayanarak onlara haksızlık etmekteydi. Biz ona öyle hazineler vermiştik ki sadece anahtarlarını güçlü kuvvetli bir ekip bile zor taşırdı. Halkı ona şöyle demişti: "Sakın şımarma! Bil ki Allah şımarıkları sevmez. Allah'ın sana verdiğinden âhiret yurdunu kazanmaya bak ve dünyadan nasibini unutma! Allah sana ihsan ettiği gibi, sen de insanlara ihsanda bulun. Yeryüzünde bozgunculuk çıkarmaya çalışma! Şüphesiz Allah bozguncuları sevmez.
Karûn, "Bu serveti sahip olduğum bilgi sayesinde elde ettim" diye karşılık verdi. Bilmiyor muydu ki Allah ondan önceki kuşaklardan, ondan daha güçlü ve daha çok servet biriktirmiş kimseleri helâk etmişti. Ama suçluluğu kesinleşmiş olanlara artık günahları sorulmaz!
Karûn gösterişli bir şekilde kavminin karşısına çıkardı. Dünya hayatını arzulayanlar, "Keşke Karûn'a verilenin bir benzeri bize de verilseydi! Doğrusu o çok şanslı!" derlerdi.
Kendilerine ilim verilmiş olanlar ise şöyle derlerdi: "Yazıklar olsun size! İman edip iyi işler yapanlar için Allah'ın mükâfatı daha üstündür. Ona da ancak sabredenler kavuşabilir."
Sonunda biz onu ve evini barkını yerin dibine geçirdik. Artık Allah'a karşı ona yardım edecek adamları olmadığı gibi, kendi kendini kurtarabilecek durumda da değildi.
Daha dün onun yerinde olmayı isteyenler bu defa, "Yazıklar olsun bize! Demek ki Allah rızkı kullarından dilediğine bol, dilediğine de ölçülü veriyormuş. Allah bize lütufta bulunmuş olmasaydı, bizi de mutlaka yerin dibine geçirmişti. Vah ki vah! Demek inkârcılar iflâh olmazmış!" der oldular."
(Kasas suresi, 76-82. ayetler)
➡ Karun kıssası, mal ve mülküne güvenerek büyüklük gösteren, kibirlenip Allah'a isyan eden, sınırları aşanlar için bir ibret tablosudur.
Fikriyat Kur'an-ı Kerim uygulamasından Kasas suresini okumak için tıklayın
PEYGAMBER EFENDİMİZ KİBRİ NASIL TANIMLADI?
📌 Peygamberimiz (sav) bir gün, "Kalbinde zerre miktarı kibir bulunan kimse cennete giremez." buyurdu. Bunun üzerine bir sahabe elbise, ayakkabı ve benzeri eşyalardan hoşlanmanın kibir olup olmayacağını ima eden bir soru sordu. Buna Resulullah (sav) şöyle cevap verdi: "Şüphesiz ki Allah güzeldir, güzelliği sever. Gerçek anlamda kibir, hakkı inkâr etmek ve insanları hakir görmektir."
Bu sözleriyle Allah Resulü (sav), insana her daim kulluk bilinciyle hareket etmesi gerektiğini gösteriyordu.
KİBİRİN EN BÜYÜK ÖRNEĞİ EBÛ LEHEB
📌 Kibrin en büyük örnekleri arasında en azılı müşriklerden Ebû Leheb gösterilir.
➡ Ebû Leheb, Hz. Peygamber'in (sav) baba bir amcasıydı. Hz. Muhammed'i (sav) çok sevdiği halde ilahi emirler geldikten sonra kibirlenerek İslam'ın en azılı düşmanı oldu . Çünkü Hz. Peygamber (sav), insanların Allah katında eşit olduğunu, onların dinî ve ahlâkî erdemlerine göre değerlendirileceklerini söylüyordu. Kibirli, gururlu ve zengin biri olan Ebû Leheb, fakir insanlarla aynı seviyede tutulmayı kabullenemiyordu.
➡ Efendimiz (sav), insanları imana çağırdığında o arkasından gidip; "Ey ahalî! Bu yeğenimdir, yalan söylüyor, ondan uzak durun." diyerek iftiralarda bulunuyordu.
➡ Bununla da sınırlı kalmıyor çirkin hareketlere başvuruyordu. Bir gün, komşusu olan Peygamber Efendimizin (sav) kapısına pislik ve kokmuş şeyler attı. O sırada sütkardeşi ve amcası olan Hamza, henüz iman etmemiş olmasına rağmen, o pisliklerin ve kokmuş maddelerin hepsini Ebû Leheb'in başından aşağıya döktü.
*Hz. Hamza kimdir?
Hz. Hamza, Peygamber Efendimizin amcasıydı. Annesi ise Hz. Âmine'nin amcasının kızı olan Hâle bint Vüheyb'di. Hz. Peygamber ve Hz. Hamza, amca-yeğen olmanın yanı sıra Ebû Leheb'in câriyesi Süveybe'den süt emdikleri için Hz. Peygamber ile sütkardeşi, aynı zamanda çocukluk ve gençlik yıllarında arkadaş ve dosttular.
ALLAH TARAFINDAN LANETLENDİ
📌 Yüce Allah, Peygamber Efendimize (sav) yakınlarını uyarıp İslam'a çağırmasını emredince Safâ tepesine çıkarak Kureyş kabilesini yanına çağırdı ve İslam'ı tebliğ etti. Fakat Ebû Leheb kibirlenerek; "Kuruyup yok olasıca! Bizi bunun için mi çağırdın?" demesi üzerine Tebbet suresi nazil oldu.
➡ Tebbet suresinde "Ebû Leheb'in elleri kurusun!" ayetiyle beddua da bulunulur. Bu ifadenin mecaz olduğu ve "işinde zarar etsin, işleri kötüye gitsin " anlamına geldiği de söylenir.
➡ Ebû Leheb, hicretin ikinci yılında çiçek hastalığına yakalandı. Hastalığın kendilerine bulaşacağı korkusuyla ailesinden hiç kimsenin ona yaklaşmadı. Öldüğünde ise para ile tuttukları kişiler onu gömdü.
"Ebû Leheb'in elleri kurusun! Kurudu zaten. Ona ne malı fayda verdi ne de kazandığı başka şeyler. O, alev alev yanan ateşe atılacak! Dedikodu yapıp söz taşıyan karısı da. Boynunda da ipten bükülmüş bir halat bulunacak." (Tebbet suresi)
Fikriyat Kur'an-ı Kerim uygulamasından Tebbet suresini dinlemek için tıklayın