Arama

İnsanın en büyük dostu: Sahaf

Osmanlı kültür ve medeniyet tarihinin en önemli nişanelerinden olan sahaf mesleği sadece eski kitaplarla ilgilenen bir dal değildi. Milletimizin medeni tecrübesinin en müstesna örneklerinden olan kitaplara ve onların etrafında şekillenen kültürel hazineye odaklanan sahaflar aynı zamanda sözlü tarihin önemli şahitleriydiler.

🔹 VAV TV'de yayınlanan "Kameraman Gözüyle" programında Sahaflar Çarşısı Dernek Başkanı İsmail Sarmusak sahaf kelimesinin ne anlama geldiğini şu cümlelerle ifade etti:

"İsmim Adil Sarmusak. Annemin tarihine göre 27 Aralık 1939'da Trabzon'un Of ilçesinde doğdum. Nüfus kağıdımda 1941 yazıyor ama esas doğumum odur. 80 yıllık ömrümüzde çok dolaştık, gittik ama herhalde son durağımız burası inşallah. İstanbul sahaflar çarşısının 30 yıldır dernek başkanıyım. Yani bu çarşı bana emanet. Günümüzde eski kitap alıp satanlara sahaf diyorlar. Hiç alakası yok. Sahaf , sahifelerin çoğulundan gelen bir kelime. Çünkü eskiden her mesleğin bir piri vardı. Sahafların da bir şeyhi vardı. Şeyh deyince tarikat şeyhi falan değil. O meslekte yetişmiş zirveye çıkmış insan demektir. Yani sahaf deyince ilim adamı bilgili, kitapları okuyan, bilen dili olan kültürü olan insan demektir. Yani kitap satan demek değildir."

Programın tamamını izlemek için tıklayın

🔹 Bu cümlelerle günümüzdeki en önemli yanılgılardan birini gideren Sarmusak, sahaf mesleğinin esasında delalet ettiği manayı aşikar etti. Sarmusak'ın dernek başkanlığı yaptığı Sahaflar Çarşısı, Osmanlı'dan günümüze varlığını devam ettiren önemli kurumlardan biri.

🔹 Şeyh kelimesinin mesleğin pirleri için kullanıldığını ifade eden Adil Sarmusak, sahafın esasında kültürlü, entelektüel ve kitaplar hakkında malumat sahibi kişi olduğunu dile getirdi.

İstanbul Mektupçusu

🔹 İsmail Sarmusak sahafların sahip olması gereken kültürel gereklilikleri şu cümlelerle izah etti:

"Adam orada diyor, bilmem sahaf, burada sahaf. Gidiyorsun, bakıyorsun. Birkaç eski kitap var. Arapça bilecek, Farsça bilecek, efendim Osmanlıca'yı gayet iyi bilmesi lazım. Kitapların dilinden anlaması gerekiyor. Türkiye'de sahaflık Bursa'da Osman Gazi zamanında kurulmuştur. Oradan Edirne payitahtla beraber İstanbul'a. İstanbul'da ilk kurulduğu yerler de Fatih, Eyüpsultan ve Ayasofya'dır. Gecenin karanlığında zifiri bir karanlıkta sizin için bir çıra, bir kibrit ne ise insanın cehalet karanlığındaki kitap da öyle bir ışıktır. Bütün kitaplar bir kitabı okumak için okunur. Hangi kitaptır o? Kur'an-ı Kerim. Bütün kitaplar, bütün ilimler toplu halde oradadır."

Programın tamamını izlemek için tıklayın

🔹 Sahaf mesleği mazisinden günümüze ehl-i vukuf olarak bilinen zatların icra ettiği bir meslek grubu idi. Arapça, Farsça ve Osmanlı Türkçesi'ni gayet iyi bilen sahaflar, kitapların dilinden anlayan önemli kişilerdi.

🔹 Kitap bilgisizlik başta olmak üzere tüm karanlıkların önündeki yegane ışıktır. İnsanın zihnini açarak başka ufuklara yönlendiren bir dost olan kitap, tarih boyunca cehaletin zıttı olarak tebarüz eder.

Dilimize Yerleşmiş 10 Uydurma Kelime

🔹 Tek Parti devri özgürlükler ve hassasiyetler açısından iktidarın halka baskın geldiği, demokrasinin gereklerinin iktidar tarafından gölgede bırakıldığı bir dönemdi. O tarihte yaşadıklarını Sahaf Sarmusak,

"İkra'bismi rabbikellezî halak"

Seni yaratan Rabbinin adıyla okumaya başla!

"Benim ilk kitabım yoktu ki. 1942-43-44… 4 yaşımdan sonrasını çok iyi hatırlıyorum. Bazı şeylerde de zulüm ve eziyet gördüğünüz zaman bu sizin ruhunuzda öyle bir yer ediyor ki onu kıyamete kadar unutmanız mümkün değil. Bizim zamanımızda bir evde bir Kur'an yakalanacağı yerde bir sürü cephaneliğiniz olsun. Kur'an daha büyük bir suçtu. Biz nasıl Kur'an'ı öğrendik? Büyüklerimiz pazartesi pazara giderdi. Orada pazarcıların ambalajlarından arta kalan beyaz kağıt parçaları toplar, getirirlerdi ve bizim o zaman Osmanlı'dan kalan, medreseler kapandığı zaman ilmi yarıda kalan mollalar vardı. Allah onlara rahmet eylesin. Onlar ne mücahit insanlardı. Onlar tavuk kanatından elif, be, te, se, cim bir meşk yazarlardı. Bana verirdi, sana verirdi, o ona verirdi. Ondan sonraki o beş - altı harfi öğrenene diğer altı harfi yazarlardı. Biz bu şekilde Kur'an okumasını öğrendik. Talebelerden bir kişi nöbet tutardı. Jandarma geliyor derlerse elimizdeki o meşkleri, kağıtları da aman yakalanmasınlar diye sobaya atardık, hemen yakardık. Sonra fındıklığa kaçardık. Biz bu şekilde okuduk yani. Böyle okuma cenneti olmuş, şimdi dünya. Böyle değildi." sözleri ile zikretti.

Programın tamamını izlemek için tıklayın

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN