İslam alimlerinin dünya bilimi alanında yaptıkları çalışmalar
İslam uygarlığında, coğrafyadan değerli taşlara kadar doğal bilimler üzerine heyecan verici fikirler geliştirildi. Bu nedenle günümüzdeki pek çok bilim dalı, bin yıl önceki düşüncelerin ürünüdür. İslam uygarlığı sınırlarının büyük olması, bilim insanlarına çalışmak için oldukça geniş bir coğrafi alan sağlıyordu. Öyle ki, Malay adaları gibi en uzak noktalardan bile mineraller, bitkiler ve hayvanlar hakkında bilgiler toplanabiliyordu. İslam alimlerinin dünya bilimi hakkında asırlar öncesinde yaptıkları çalışmaları derledik.
Giriş Tarihi: 18.01.2020
15:56
Güncelleme Tarihi: 20.01.2022
14:11
Biruni'nin odaklamış olduğu çalışmalar; elmas, safir, yakut ve diğer değerli taşlardır. Biruni, Orta Çağ İslam uygarlığındaki bilim insanlarının bilgilerini özümseyip, üzerine kendi bilgilerini ekleyerek bir sonraki aşamaya taşımıştır. Biruni; değerli taşları sertlik, renk ve şekillerine göre sınıflandırmıştır. Sertlik derecesi, o mineralin daha yumuşak olan mineralleri çözme özelliğine göre belirlenirdi. Biruni, değerli bir taşın kuvars ya da elmas olduğunu kristal kullanarak anlardı. Günümüzde de bilim insanları ve değerli taş uzmanları, buna benzer bir yöntem kullanırlar.
Biruni ayrıca, Hindistan'daki Ganj nehri tabanından, Baltık Denizi ve Mozambik'e kadar doğa tarihi jeolojik yapıları üstünde de çalışmıştır. Deniz seviyesinin çok yükseklerinde okyanus hayatına ait fosiller bulunan Bîrûnî, bir zamanlar Hindistan'ın bir bölümünü okyanusların kapladığını kanıtlamıştır.
Evrensel bir dehâ nasıl yetişti?
Ayın okyanus üzerindeki etkisini araştıran Bîrûnî, gelgitlerin ayın farklı dönemlerine bağlı olduğunu keşfetmiştir. Bîrûnî, dünyanın hareket halinde olup olmadığını tartışmış ve bu fikri reddetmemiştir. O, zamanın diğer bilim insanları gibi, dünyanın bir küre şeklinde olduğuna inanıyor ve kendi ekseninde döndüğü olasılığını tartışıyordu. Altı yüzyıl sonra, İtalyan gök bilimcisi Galileo Galilei, Bîrûnî'nin haklı olduğunu kanıtlamıştır. Bîrûnî, ayrıca Dünya'nın karşılıklı iki ucunda yer alan, taban tabana ters olan enlem ve boylamları da ölçmüştür.
Gökyüzünün neden mavi olduğuna dair ilk açıklamalardan biri El-Kindi tarafından dokuzuncu yüzyılda yazıldı. Risale fi'l-İlleti'i-Levni'l-Lazeverdi adlı eserinde, gökyüzünün doğal olarak kendiliğinden mavi olmayacağının, engin sular ve denizlerin mavi oluşunun ve gökyüzünün maviliğinin sebebini, su ve havadaki zerrecikler vasıtasıyla ışık kırılmaları ve akisleri ile açıklamıştır. El-Kindi, kısmen de olsa haklıydı. Gökyüzü gerçekten mavi değildir, bu sadece ışığın atmosferdeki hareketinin sonucu ortaya çıkan renktir.
Şifre kırma geleneğinin mucidi El-Kindî ve kriptografi teknikleri
Başka bir yerbilim öncüsü olan İbnü'l Heysem ise, Nil Nehri boyunca sel baskınlarını kontrol edebilecek bir yöntem araştırmıştır. Bu yöntem, bin yıl sonra, günümüzün Mısır'ında güçlü Asvan Barajı'nın kurulmasıyla gerçekleşmiştir. Görüş hakkında ayrıntılı bir teorinin ortaya çıkmasına İbnü'l Heysem'in ışık huzmeleri ile yaptığı deneyler yol açmıştır.
Dünyanın ilk gerçek bilim adamı: İbnü'l Heysem