İslam’ın en müstesna sembolü ‘ezan’ın dünü ve bugünü
Peygamberimizin emriyle Hz. Bilal tarafından ilk olarak okunduğu günden beri ezan, güneşin üzerine doğduğu her bir mekânda, Uzakdoğu'dan başlayıp Batı'nın en uç noktasına varıncaya kadar müminlerin sadâlarıyla göklere yükselmektedir. Mana ve muhtevası bakımından ezan hem namaz hem de İslâm için bir çağrıdır; fetih ve zaferlerin vazgeçilmez bir unsurudur.
Nitekim Mekke'nin fethinden beri ele geçirilen her beldede yapılan ilk uygulamalardan biri, fetih müjdesini her tarafa duyurmak üzere yüksek bir yerde ezan okumak olmuştur. Baki'nin meşhur Kanunî Sultan Süleyman Mersiyesi'ndeki, "Aldın hezâr bütgedeyi mescid eyledin / Nâkūs yerlerinde okuttun ezanları" beyti bu uygulamanın divan şiirine aksetmiş bir ifadesidir.
Giriş Tarihi: 13.03.2019
11:05
Güncelleme Tarihi: 13.03.2019
12:21
Her namaz için bir ezan ve bir kamet yapılır. Sadece cuma namazında iki ezan bulunmaktadır. Bu bakımdan, bir camide vakit namazı ezan okunarak ve kamet getirilerek cemaatle kılınmışsa, daha sonra tek veya cemaat olarak aynı vakti o camide kılacak olanların tekrar ezan ve kamet okumaları gerekmez. Hatta ezan vaktinden sonra namazı evlerinde veya dükkânlarında kılacak olan kimseler ezan okumadıkları gibi cemaat bile olsalar kamet de getirmeyebilirler. Fakat cemaat olduklarında kamet getirmeleri müstehaptır.
EZANIN TÜRKÇELEŞTİRİLMESİ
Türkiye'de cami minarelerinden tam 18 yıl ezan yerine 'Tanrı uludur' ile başlayan bir tercüme okutuldu. 29 Ocak 1932'de Fatih Camii minaresinde ilk Türkçe ezanı okuyan Hafız Rıfat'ın , elindeki kâğıda bakarak bu tercümeyi seslendirmesi Türkçe ezanı henüz ezberleyemediğinin de kanıtıydı. 18 Temmuz 1932'de de Diyanet Reisliği tüm müftülüklere ezan ve kametleri Türkçe okuma talimatı verdi. 1941'e kadar yasal düzenleme dahi bulunmadığı halde, ezanı Arapça okuyan onlarca imam ve müezzine ceza verildi. 2 Haziran 1941'den sonra ise çıkarılan yasa tatbik edildi. Ta ki 16 Haziran 1950'ye dek.
Tek parti döneminde Kur'an'ı yasaklayan, camileri ahır ve gazinoya çevirenler 80 yıldır her fırsatta ezanı tahrif etmek için çaba sarf ettiler. Adnan Menderes hükümetiyle 1950'de sona eren tek parti vesayet döneminde İslam'ı 'yozlaştırıp' milleti İslamiyet'ten koparmak için adımlar atıldı. Bir yandan Kur'an okumak ve öğretmek yasaklanırken, diğer yandan camiler ahır ve gazino yapıldı, ezan tahrif edildi.
"Yeter söz milletin" sloganıyla 1950 yılında iktidara gelen Adnan Menderes, CHP'nin tek parti vesayet yönetimine son verdiğinde, millete verdiği söze binaen ilk önce Türkçe ezanı aslına çevirme konusuna el attı. Bunu yaparsa başına sıkıntılı işler geleceği yönünde uyarılar da almıştı. Nitekim onun idam edilme gerekçelerinden biri de "İktidara geldikten 14 gün sonra Türkçe ezanı aslına çevirme sinyali vermesi" olmuştu. Ancak Menderes uyarılara kulak asmayıp ezanı aslına çevirdi. Ülke yeniden doğmuş gibi canlandı, insanlar coştu. Ne var ki millet ile vesayetin öncelikleri ters işliyordu. Uyarıldığı gibi 27 Mayıs 1960 darbesinin önemli gerekçelerinden biri Menderes'in ezanın aslına çevirmesi olmuştu. Ama Menderes'i devirseler de ezanı tekrar değiştiremediler. Ancak kalplerindeki bu sevdayı da hiç söndürmediler. Her fırsatta ezanın tekrar değiştirilmesini dile getirdiler.
TÜRKÇE EZAN İŞKENCESİNİN İLK VE TEK FİLMİ: ÇİZME
Senaryosu Ömer Lütfi Mete'ye ait olan "Çizme " filmi 1950'de dönemin Başbakanı Adnan Menderes'in Arapça ezan yasağını kaldırmasının ardından Rize'nin bir köyünde, yasağın devam etmesini isteyen İnönü zihniyetine mensup bir müdür ile köy halkı arasındaki mücadeleyi konu ediniyor. Yapımcılığını Mehmet Tanrısever'in yönetmenliğini ise İsmail Güneş'in yaptığı 1991 yapımı Çizme, tek parti döneminin baskıcı yapısına da dikkat çekiyor. Film, yasağın kalkmasının ardından köydeki camilerden Arapça ezan seslerinin yükselmesi ile son buluyor.
AYET VE HADİSLERDE EZAN'IN DEĞERİ
Hadislerde de ezan, namaz ile birlikte dile getirilir. Çünkü o, müminler için namaz vaktinin girdiğini bildirecek bir bildiri ve onların mescidlerde ve camilerde toplanmalarını sağlayacak bir çağrıdır. Peygamberimizin emriyle Hz. Bilal tarafından ilk olarak okunduğu günden beri ezan, güneşin üzerine doğduğu her bir mekânda, Uzakdoğu'dan başlayıp Batı'nın en uç noktasına varıncaya kadar müminlerin sadâlarıyla göklere yükselmektedir.