İslam'ın güven çağrısı selamlaşmanın önemi
Dinimiz Müslümanları kardeş ilan etmiş, kardeşlik bilincinin yerleşip devam etmesi için de onlara bazı görevler yüklemiştir. Bunlardan biri de selamlaşmaktır. Öyle ki Peygamber Efendimizin, Medine'ye hicretinde insanlara yaptığı ilk tavsiyelerden biri, "Selamı yayınız." talimatı olmuştur. İslam'ın güven çağrısı selamlaşmanın önemine dair bilgileri derledik.
Giriş Tarihi: 21.12.2019
09:18
Güncelleme Tarihi: 21.12.2019
09:33
İki Müslüman karşılaştığında söze başlamadan önce selamlaşmalıdır. Resûlullah (s.a.s.), "Selam, konuşmadan önce gelir" (Tirmizî, İsti'zân, 11) buyurmuştur.
Bunun önemini çok iyi bilen Peygamber Efendimizin, Medine'ye hicretinde insanlara yaptığı ilk tavsiyelerden birisi "selamı yayınız" talimatı olmuştur. (Tirmizi, Sıfatü'l-Kıyame, 42) O bununla, farklı unsurlardan oluşan Medineliler arasında barış ve güven ortamının oluşmasını ve "selâm" kelimesinin temel anlamı olan barışın toplum içinde kökleşmesini amaçlamıştır.
Kur'an-ı Kerim'de, "Size bir selâm verildiği zaman, ondan daha güzeliyle veya aynı ile karşılık verin." (Nisa, 4/86) buyurulmuştur.
"Selam", Rabbimizin esmâ-i hüsnâsından biridir. Allah Teâlâ, kullarını selâmete eriştiren, onlara sağlık ve afiyet bahşedendir. Müminlerin birbirlerine "Selâmün aleyküm", "Allah'ın selâmı üzerinize olsun" diyerek seslendiği her an, selâmın zengin anlam dünyası hayatımıza yansır. Mümin, imanından aldığı huzur ve güveni selâm ile çevresine yayar ve iyi niyetlerini duaya döker.
Peygamberimiz, tanıdığa da tanıdık olmayana da selam vermeyi İslam'ın güzel bir hasleti olarak nitelemiş; selama karşılık vermeyi Müslümanın görevleri arasında saymıştır. Kadın-erkek, büyük-küçük ayrımı yapmadan herkese selam vermiştir. Onun, kızı Hz. Fatıma'ya, "merhaba kızım" diye hitap ettiğini, amcası Ebu Talib'in kızı Ümmü Hani yanına geldiğinde onu 'merhaba Ümmü Hâni' diye selâmladığını biliyoruz. (Buhari Edeb, 98)
Enes b. Malik'in bildirdiğine göre Hz. Peygamber, oyun oynayan çocukların yanından geçerken onlara selâm vermiş (Ebu Davud, Edeb, 147), Esma binti Yezid'in haberine göre de, kendisinin de içinde bulunduğu kadınlar topluluğuna uğradığında onları selâmlamıştır. (İbn Mace, 14)
Yaşayanların yanı sıra, kabir ziyaretlerinde, ölülere de selam vererek Allah'ın rahmet ve esenliğinin onlar üzerine olmasını dilemiştir. (Ebu Davud, Cenaiz, 83)
Allah Resûlü, emin belde Mekke'den esenlik diyarı Medine'ye hicret için yola çıktığında, Medineli Müslümanlar günlerce hasret ve heyecan içinde onu beklemişlerdi. Nihayet Sevgili Peygamberimizin şehre ulaştığı haberi duyulunca ahali büyük bir coşkuyla yollara döküldü. Herkesin gözü ve kulağı Peygamberimizde, onun mübarek ağzından dökülecek ilk sözlerde idi. Allah Resûlü, o gün kalabalığa şöyle seslendi:
"Ey insanlar! Selamı aranızda yayın, birbirinize yemek ikram edin, insanlar uykuda iken namaz kılın ki, selametle cennete giresiniz." Tirmizî, Sıfâtü'l-kıyâme, 42.
Bir gruptan ayrılan kişi de geride bıraktıklarına selam verir. Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurmuştur: "Biriniz bir meclise vardığında selâm versin. Oturduğu meclisten kalkmak istediği zaman da selâm versin. Önce verdiği selâm, sonraki selâmından daha üstün değildir." (Ebû Dâvûd, Edeb 49; Tirmizî, İsti'zân 15).
Mümin , kainattaki her varlıkla selam ve güven ilişkisi kurar; her işinde selam ve barış dili kullanır. Allah'ın selamını veren Müslüman, adeta bulunduğu yerde sözleriyle ve davranışlarıyla huzurun teminatı olur. Can yakmaz, gönül yıkmaz, kimseyi hakir görmez, kimsenin onur ve haysiyetini zedelemez, kaba ve kırıcı konuşmaz. Hasılı Müslümanın verdiği selam kuru bir sözden ibaret değil, bilakis mana ve maksadına uygun bir iyilik şiarıdır.