Kur’an-ı Kerim’i doğru anlamak için bilinmesi gereken 23 kavram
Kur'an, yaratan ile yaratılan, Allah ile insan arasında bir köprüdür. Bir tanışma ve anlaşma aracıdır. Kur'an-ı Kerim'i okumak bir ibadettir. Yüce kitabımızı okumaktan gaye ise onu düşünerek ve anlayarak okumaktır. Bakara Suresi'nin 2. ayetinde Allah, Kur'an'ın inananlar ve muttakiler için bir "hidayet" kitabı olduğunu beyan eder. İşte, Kur'an-ı Kerim'i doğru anlamak için bilinmesi gereken 23 kavram...
Giriş Tarihi: 12.05.2020
09:04
Güncelleme Tarihi: 05.02.2022
12:36
Mushaf , bir araya toplanıp bağlanmış sayfalar demektir. Bununla maksat, Kur'ân'ın bütün sure ve ayetlerinin yazılıp bir araya toplanmış, ciltlenmiş ve iki kapak arasına alınmış halidir. Kur'ân, Hz. Peygamberin sağlığında çeşitli malzemelere yazılmış, ancak mushaf haline getirilmemişti.
Bununla birlikte inen bütün ayetler ve sureler yazılmıştı ve hafızların hafızalarında korunuyordu. Bu korumayı yüce Allah taahhüt etmektedir: "Şüphesiz o Zikri (Kur'ân'ı) biz indirdik. Onun koruyucusu da elbette biziz." (Hıcr, 15/9) Yüce Allah, Kur'ân'ı her türlü tahriften, bir ayetinin bile zayi olmasından korumuştur. Kur'ân hem yazıyla satırlarda hem de ezber yoluyla kalplerde muhafaza edilmiştir.
"Ona (Kur'ân'a) ne önünden ne de ardından batıl gelemez. (Çünkü O,) hüküm ve hikmet sahibi, övülmeye layık olan Allah tarafından indirilmiştir."
(Fussılet, 41/41–42)
Kur'ân'ı Hz. Peygambere öğreten ve onun hükümlerini ve nasıl uygulanacağını açıklayan yüce Allah'tır. Rahman suresinde bu husus şöyle ifade edilmektedir:
"Rahman Kur'ân'ı öğretti. İnsanı yarattı. Ona beyanı öğretti."
(Rahman, 55/2–4)
Peygamberimizin sağlığında Kur'ân, bugün elimizde mevcut mushafın tertibi üzerine okunmuş ve aynı şekilde yazıyla kaydedilmiş, Allah'tan indiği şekliyle korunmuştur. Aynı şekilde vefatından sonra sahabe Kur'ân'ın yazılması, okunması, ezberlenmesi ve korunmasına gereken titizliği göstermiştir.Nitekim Kur'ân Hz. Ebû Bekr'in devlet başkanlığı zamanında mushaf haline getirilmiştir. İlk mushafa el-İmam (asıl) denilmiştir. Hz. Osman zamanında bu ilk nüshadan sekiz adet çoğaltılmıştır. Yer yüzündeki bütün mushaflar bu nüshalarla aynıdır.
Sure , sözlükte "yüksek rütbe, mevki, şeref, binanın kısım ve katları" anlamına gelir. Tefsir ilim dalında başı ve sonu belli, farklı sayıda ayetler içeren Kur'ân'ın bölümlerine denir.
Kur'ân'da 114 sûre vardır. En uzun sûresi 286 âyeti bulunan Bakara, en kısa sûresi de 3 âyeti olan Kevser sûresidir.
Surelerin bu günkü tertibinin Hz. Peygamber tarafından yapıldığı veya sahabenin içtihadı ile veya kısmen Hz. Peygamber tarafından, kısmen de sahabenin içtihadı ile meydana getirildiği şeklinde üç farklı görüş vardır. Her sûrenin bir ismi vardır. Bu gün dünyada mevcut bütün mushaflarda sûrelerin tertibi ve isimleri aynıdır.
Kur'an-ı Kerim oku
Tertil , bir şeyi güzel, düzgün ve tertip ile kusursuz bir şekilde açık açık, hakkını vererek açıklamaktır. Kur'ân'ı tertil üzere okumak ; Kur'ân'ı her harf, kelime, tertip ve manasının hakkını vererek, eda ve seda ile tecvit kurallarına uyarak, güzel, düzgün ve kusursuz bir şekilde ağır ağır ve tane tane okumaktır.
Peygamberimiz, Kur'ân'ı tertil ile okumanın önemini şöyle dile getirmiştir: "(Kıyamet günü) Kur'ân okuyan kimseye şöyle denir: Oku, yüksel ve dünyada Kur'ân'ı tertil ile okuduğun gibi (şimdi de) tertil ile oku. Senin cennetteki derecen, mevkiin okuduğun ayetlerin sonuncusuna göredir. " (Ebu Dâvûd, Salât, 355)
Bu hadis-i şerif, hem Kur'ân'ı tertil okumanın gerekliliğini hem de çok Kur'ân okumanın önemini ifade etmektedir. "Kur'ân'ı güzel ve kolay bir şekilde okuyan kimse şerefli ve sadık yazıcı meleklerle beraberdir." (Buharî, Tevhîd, 52) Bu kelime Kur'ân'da iki ayette geçmiştir. Yüce Allah, Furkân sûresinin 32. âyetinde, Kur'ân-ı ağır ağır okuduğunu (parça parça indirdiğini) bildirmiş ve Müzzemmil sûresinin 4. âyetinde ise Peygamberimize, dolayısıyla her mümine, "...Kur'ân'ı tertil ile oku" buyurmuştur.
Cüz, sözlükte "parça, pay, hisse ve bölüm" demektir. Istılah'ta Kur'ân'ın otuza bölünmüş parçalarından her birine denir. Her yirmi sayfa bir cüz sayılmış, böylece Kur'ân 30 cüze bölünmüştür. Kur'ân'da her cüz, ilk sayfasında cüz 1, cüz 2, diye bir şekil içine yazılarak işaretlenmiştir. Kur'ân-ı cüzlere bölmek, okuma ve ezberleme konusunda kolaylık ve takibi sağlamak amacıyla yapılmıştır.
'Fikriyat podcast'ten cüzleri dinlemek için tıklayın
Lahn, Kur'ân'ı hatalı olarak okumaya denir. Sözlükte kıraatte hata etmek, başkasının anlayamayacağı şekilde konuşmak, lehçe, lügat, dil, makam, nağme, melodi, ses ve nota gibi anlamlara gelir. Bir kırat terimi olarak, harfleri ve kelimeleri doğru olarak okumamaktır. Buna zelletü'l-kârî de denir. Lahn, lahn-i celî ve lahn-i hafî olmak üzere iki kısımdır. Lahn-i celî, anlamı bozacak şekilde kelimeleri yanlış okumaktır. Mesela kelimedeki "tı-ط" harfini, "د-dal" gibi, "z-ز" harfini, "z-ذ" harfi gibi bir harfi başka bir harfin yerine okumaktır. اَلَّذِي yerine اَلَّزِي okumak lahn-i celîdir. Lahn-i hafî, anlamı bozmayacak şekilde, çekilmeyecek harfi çekmek gibi kelimenin okunuşunda yanlış yapmaktır. Kur'ân'ı lahn ile okumak, "Kur'ân'ı tertil üzere oku " (Müzzemmil, 73/4) emrine muhalefet olur.