Arama

Kur’an-ı Kerim’i doğru anlamak için bilinmesi gereken 23 kavram

Kur'an, yaratan ile yaratılan, Allah ile insan arasında bir köprüdür. Bir tanışma ve anlaşma aracıdır. Kur'an-ı Kerim'i okumak bir ibadettir. Yüce kitabımızı okumaktan gaye ise onu düşünerek ve anlayarak okumaktır. Bakara Suresi'nin 2. ayetinde Allah, Kur'an'ın inananlar ve muttakiler için bir "hidayet" kitabı olduğunu beyan eder. İşte, Kur'an-ı Kerim'i doğru anlamak için bilinmesi gereken 23 kavram...

  • 17
  • 23
TİLÂVET
TİLÂVET

Tilavet; tabi olmak, peş peşe yapmak, geciktirmek, okumak ve manasını düşünmek anlamlarına gelir. ıstılahta, Kur'ân'ı usulüne uygun olarak okumak demektir. Kur'ân'da "telâ" fiili 61 defa geçmiş ve takip etmek (Şems, 91/2), okumak (Enfâl, 8/2), ilim ve amel ile tâbi olmak (Bakara, 2/121), indirmek (Âl-i İmrân, 3/58) ve uydurmak (Bakara, 2/102), anlamlarında kullanılmıştır. Bu kelime daha çok âyetleri, Kur'ân'ı okuma anlamındadır.

"Tilavet", kıraatten daha özeldir, her tilavet kıraattir, ancak her kıraat tilavet değildir. Çünkü tilavette, tekrar tekrar ve güzel güzel okuma, okunanı anlama ve hükümlerine uyma, insanlara bildirme ve duyurma anlamı vardır.

"Kitaptan sana vahyolunanı oku."

(Ankebût, 29/45)

Bu ayette geçen kitaptan maksat Kur'ân-ı Kerim'dir. "Vahyolunan" ise ayetler, Allah'ın emir ve yasakları, hüküm ve tavsiyeleridir. "Kitaptan sana vahyolunanı oku" emri, dört görevi içerir: Kur'ân okumayı öğrenmek ve okumak "Oku" emrini yerine getirebilmek için, her şeyden önce Kur'ân okumayı öğrenmek gerekir. Dolayısıyla her Müslümanın Allah'ın kitabı Kur'ân'ı aslından yani Arapça olarak düzgün, doğru, güzel ve anlamını bozmayacak bir şekilde okumayı öğrenmesi gerekir.

Kur'ân'ın içeriğini öğrenmek ve anlamak Kur'ân'ı okumanın asıl amacı, Allah'ın kelamını anlamak, içeriğini; emir ve yasaklarını, helal ve haramlarını, hüküm ve tavsiyelerini öğrenmektir. Aşağıdaki ayetler bunun delilidir: "Biz, düşünüp anlayabilsinler diye (gerçekleri) bu Kur'ân'da değişik biçimlerde açıkladık." (İsra, 17/41) "Biz Kur'ân'ı, akıl erdiresiniz diye Arapça bir Kur'ân olarak indirdik." (Yusuf, 12/2) Kur'ân'ı derinlemesine anlayıp içeriğini öğrenebilmek için Arap dilini, tefsir, hadis, fıkıh, kelam, tarih, sosyoloji ve psikoloji bilim dallarını bilmek gerekir ise de Kur'ân meali ve tefsiri okuyarak da belirli bir düzeyde Kur'ân'ı anlamak ve öğrenmek mümkündür. Bütün kitaplar, bir tek kitabı yani Kur'ân'ı anlamak ve öğrenmek için okunur.

Kur'ân'ın hükümlerine, emir ve yasaklarına uymak. "Ütlü" fiilinin "uy, tabi ol" anlamı bu manaya işaret etmektedir. Kur'ân'ı okumak, öğrenmek ve anlamaktan maksat; hükümlerini uygulamak, emir ve yasaklarına uymak, öğüt almaktır. "And olsun biz, Kur'ân'ı düşünüp öğüt almak için kolaylaştırdık. Var mı düşünüp öğüt alan?" (Kamer, 54/17) anlamındaki ayetler bunun delilidir.

Kur'ân ve hükümlerini diğer insanlara öğretmek. "Ütlü" fiilinde "bildir, haber ver" anlamı da vardır. Şu ayetlerde "ütlü" fiili bu anlamdadır: "(Ey Peygamberim!) De ki, "Gelin, Rabbinizin size haram kıldığı şeyleri okuyup bildireyim." (En'âm, 6/151) "(Ey Peygamberim!) Onlara, Âdem'in iki oğlunun haberini gerçek olarak oku, haber ver." (Mâide, 5/27)

  • 18
  • 23
HATİM
HATİM

Hatm ve hıtâm sözlükte "örtmek, mühürlemek, bir şeyi tamamlayıp sonuna ulaşmak" gibi mânalara gelir. Terim olarak ise Kur'ân-ı Kerim'i, Fatiha suresinden Nâs suresine kadar tamamını yüzünden veya ezbere okuyarak bitirmeye "hatim" denir.
Kur'ân'ın tamamı kaç günde okunmalı yani kaç günde bir hatim yapılmalıdır sorusunun cevabını şu hadis-i şerifte bulabiliyoruz:
Peygamberimiz (sav), sahabeden Abdullah ibn Amr'a, "Kur'ân'ı bir ayda oku" buyurmuş, Abdullah, "(Ya Resûlullah!) Daha kısa sürede okumaya gücüm yeter" demiştir.
Peygamberimiz (sav) öyleyse, "Yirmi günde oku" buyurmuştur. Abdullah, "(Ya Resûlullah!) Daha kısa sürede okumaya gücüm yeter" demiştir. Peygamberimiz (sav) o zaman, "On günde oku" buyurmuştur. Abdullah, "(Ya Resûlüllah!) bundan Daha kısa sürede okumaya gücüm yeter" demiştir.
Bunun üzerine Peygamberimiz (sav) "Yedi günde oku, bundan daha kısa sürede okuma" buyurmuştur.
(Ebu Dâvûd, Salât, 325, No: 1391)

  • 19
  • 23
MEÂL
MEÂL

Meâl, sözlükte "bir şeyin varacağı gaye, bir şeyi eksiltmek" demektir. Istılahta, Kur'ân ayetlerini her yönü ile aynen çevirme iddiası olmaksızın, başka bir dile aktarmak anlamında kullanılır. Kur'ân'ın kelime ve cümlelerini kelimesi kelimesine, hiçbir anlamını eksik bırakmadan başka bir dile çevirmek mümkün olmadığı için Kur'ân'ın başka dillere çevirisine meâl ismi verilmiştir. Bu kelime ile yapılan çevirilerde eksik olabilir, bu anlam, âyetin, kelimenin yaklaşık manasıdır demek istenir.

  • 20
  • 23
MUKABELE
MUKABELE

Mukabele, bir başkasının Kur'ân-ı Kerîm'i okuyuşunu takip etmek ve bu suretle hatim indirme anlamında kıraat terimidir.

Sözlükte "iki şeyi birbiriyle karşılaştırmak" anlamına gelen mukabele, Peygamberimizin Ramazan aylarında inen sure ve ayetleri vahiy meleği Cebrail'e okumasına dayanmaktadır ki buna "arza" denmiştir.

Mukabele,üç aylarda ve bilhassa Ramazanlarda cami, mescid ve evlerde daha çok sabah, öğle, ikindi namazları öncesinde hâfızlar tarafından okunan Kur'an'ı takip etmek suretiyle hatim indirme geleneğine ad olmuş, zamanla hâfızların bu okuyuşları için de aynı terim kullanılmıştır.

Ramazan mukabelesi oku

  • 21
  • 23
SEBEB-İ NÜZÛL
SEBEB-İ NÜZÛL

Sebeb-i nüzûl, iniş sebebi demektir. Kur'ân-ı Kerim'in bazı sure ve ayetlerinin, bir kısım olaylar sebebiyle inmesine bu isim verilmiştir. Her âyet için bir nüzul sebebi yoktur. Nüzul sebeplerini bilmenin yolu sahih hadislerdir. Bir olay bir çok âyetin inmesine sebep olabilir. Nüzul sebeplerinin bilinmesi, âyetlerin anlamının ve emredilen şeyin hikmetinin anlaşılmasını kolaylaştırmaktadır.

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN