Kur’an’da Allah kendisini nasıl tanıtır?
Marifetullah, yani Yüce Allah'ı hakkıyla tanıyıp emirlerini yerine getirmek, insanın bu dünyadaki en kutsal görevidir. O'nu eserlerine bakarak tanımak mümkündür. İşte insana muhatap olarak Peygamber aracılığıyla inen Kur'an-ı Kerim'de Allah'ı tanımamız için pek çok ayet bulunur. Sizin için Kur'an'dan Rabbimizi tanımamıza vesile olan ayetleri derledik.
Giriş Tarihi: 08.09.2023
14:13
Güncelleme Tarihi: 08.09.2023
14:22
◼ Lokmân, "Sevgili oğlum" (dedi), "Yaptığın iş bir hardal tanesi ağırlığında bile olsa, bir kayanın içinde saklansa veya göklerde yahut yerin dibinde bulunsa yine de Allah onu açığa çıkarır. Kuşkusuz Allah her şeyi bütün gizlilikleriyle bilir, O her şeyden haberdardır."
(Lokman suresi, 16. ayet)
🔹 Hazreti Lokman, çeşitli toplumlarda yer etmiş bilge bir kişiliktir. Peygamber olup olmadığı tartışmalı olan isimlerdendir. İslam inancında adına bir sure olmasıyla birlikte oğluna verdiği öğütler ile bilinir. Bu ayet, Allah'ın (CC) her şeyi kuşatan sonsuz ilmini konu alır.
🔹 Ayetü'l-Kürsi olarak isimlendirilen Bakara suresinin 255. ayeti, tevhid ilkesini Allah-u Teala'yı tanıtan en kapsamlı ayetlerdendir.
◼ "Allah, O'ndan başka tanrı yoktur; diridir, her şeyin varlığı O'na bağlı ve dayalıdır. Ne uykusu gelir ne de uyur. Göklerde ve yerde ne varsa hepsi O'nundur. O'nun izni olmadıkça katında hiçbir kimse şefaat edemez. Onların önlerinde ve arkalarında olanları O bilir. O'nun ilminden hiçbir şeyi -dilediği müstesna- kimse bilgisi içine sığdıramaz. O'nun kürsüsü gökleri ve yeri içine almıştır. Onları korumak kendisine zor gelmez. O yücedir, mutlak büyüktür."
(Bakara suresi, 255. ayet)
🔹Sureye Ayetü'l-Kürsi denmesinin temel sebebi ayette geçen taht, hükümranlık, ilim ve kudret anlamlarında kullanılan kürsi kelimesidir. Ayette "O'nun kürsüsü gökleri ve yeri içine almıştır" şeklinde geçer .
🔹 Allah'ın birliği, diri ve zatı ile kaim oluşu, uyku ve yorgunluk gibi insani zaaflardan uzak olması bu ayette ele alınır. O'nun gökleri ve yeri aşan hükümranlığı, izni ve iradesi dışında hiçbir şey gerçekleşemez, kimse kimseye şefaatçi olamaz.
◼ "Her şeyin egemenliği kendi elinde olan Allah bütün eksikliklerden uzaktır ve hepiniz sonunda O'na döndürüleceksiniz."
(Yasin suresi, 83. ayet)
🔹 Yasin suresinin son ayetinde Allah'ın (CC) bütün eksik ve noksanlıklardan uzak olduğuna bir kez daha vurgu yapılmıştır. Her türlü mülkün yegane sahibi Allah-u Teala'dır. Mülkiyeti hikmetine uygun bir şekilde tasarruf eder.
🔹 "Hepiniz sonunda O'na döndürüleceksiniz" ifadesi ise hesap günü gerçekleşecek sorgu ve sual şeklinde yorumlanır. Hz. Adem'den (AS) bu yana tüm insanlığın yeniden dirilip Yüce Allah'ın huzurunda bulunacağı ahiret gününden bahsedilir.
◼ "Kuşkusuz rabbiniz, gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra da (yarattığı) arşa hâkim olan, her işi yöneten Allah'tır. O izin vermedikçe şefaat edecek biri de yoktur. İşte bu Allah sizin rabbinizdir, öyleyse O'na kulluk ediniz. Bunları düşünmez misiniz!"
(Yunus suresi, 3. ayet)
🔹 Bu ayet, Cahiliye döneminde müşriklerin veya tarih boyunca değişik toplumların benimsedikleri birtakım inançlara cevap niteliğindedir. Allah (CC), kendisinden her işi yöneten olarak bahseder. Dolayısıyla tevhid inancı bir kere daha anlaşılmış olur.
◼ "Yüce Rabbinin adını takdis ve tenzih ederek an. Yaratıp uygun şekil veren; Ölçülü ve amaçlı yapan, yol gösteren; Yeşil bitkileri çıkartan, sonra onları kapkara bitki kalıntısı haline getiren (rabbinin adını)."
(Ala suresi, 1-5 ayetler)
🔹 Allah-u Teala, Ala suresinin ilk ayetinde O'nu her türlü kusur ve noksanlıktan tenzih ederek anmamız gerektiğini buyurur. Ardından gelen birkaç ayette kendisini bize tanıtır.
🔹 Ayetlerde açıklandığı üzere Allah (CC), yarattıklarına yaratılış amacına göre en uygun şekli verendir. Yüce Allah, kendisini kullarına yaratılış hikmetini bildirmesi ve nasıl bir hayat sürmesi gerektiğini göstermesi sebebiyle 3. ayette yol gösterici olarak tanıtmıştır.
🔹 4 ve 5. ayetlerde kimi müfessirlere göre kömür madenine atıfta bulunulmuştur. Kimi alimler ise bu ayeti yarattıklarına can veren ve dilediğinde onları öldüren şeklinde yorumlamışlardır.