Mearic Suresi tefsiri ve meali
Adını "yükselme yolları" anlamına gelen "elMearic" kelimesinden alan Mearic Suresi, Kur'an-ı Kerim'deki mushaf sıralamasına göre yetmişinci suredir. Kıyamet, öldükten sonra dirilme, hesap günü, azab, cehennem azabı ve peygamberlik başta olmak üzere inanç konuları Mearic Suresi'nde ele alınır. İşte Mearic Suresi'nin fazileti, anlamı ve tefsiri...
Giriş Tarihi: 25.03.2024
13:02
Güncelleme Tarihi: 25.03.2024
13:04
Meâric Suresi 5-7. Ayet Tefsiri
🔹 "Uzak görüyorlar" diye çevirdiğimiz ifadeyi "imkânsız görüyorlar" şeklinde anlamak da mümkündür. Zira müşrikler öldükten sonra dirilmeyi inkâr ettikleri için kıyamet, âhiret ve hesap gibi olayların gerçekleşmesini imkânsız buluyor, bunların gerçekleşeceğini haber veren Hz. Peygamber'le alay ediyorlardı. Onların bu tutumlarına karşı peygamberden sabırlı olması istenmekte, ayrıca iddia ettikleri gibi kıyamet olayının imkânsız olmadığı, yakında muhakkak gerçekleşeceği haber verilerek inkârcılar uyarılmakta, Hz. Peygamber de teselli edilmektedir. 8-18. Kıyamet olayının; inkârcı ve mücrimlerin mahşer ve hesap ortamında yaşadıkları derin bunalımın, onları bu âkıbete sürükleyen başlıca kötülüklerin ve cehennem azabının kısa fakat kuşatıcı ve oldukça etkileyici bir anlatımı olan bu âyetlerde, ilâhî kudret ve hikmetin verdiği düzen içinde varlığını sürdüren gök cisimlerinin vakti gelince yine Allah'ın iradesiyle erimiş madenlere, dağların atılmış yüne, pamuğa dönüşeceği bildirilmekte; bu tasvirin ardından da insanın âkıbetinden sarsıcı bir kesit verilmektedir. Buna rağmen o gün suçlu kişinin, en değerli varlığı olan eşini, çocuklarını ve diğer yakınlarını, sevdiklerini, dahası bütün yeryüzündekileri gözden çıkaracak ölçüde dehşetli bir psikolojik bunalım, kaygı ve korkuya kapılacağı anlatılmaktadır.
Tefsirin devamını okumak için tıklayın
Meâric Suresi 8-18. Ayet
﴾8﴿ O gün gökyüzü erimiş maden gibi olur.
﴾9﴿ Dağlar da atılmış renkli yüne döner.
﴾10﴿ Dost dostunun halini sormaz olur.
﴾11-14﴿ Halbuki birbirlerine gösterilirler. Günahkâr kişi, o günün azabı karşısında ister ki oğullarını, karısını, kardeşini, kendisini koruyup barındıran bütün ailesini ve yeryüzünde kim varsa herkesi fidye olarak versin de kendisini kurtarsın!
﴾15-16﴿ Fakat ne mümkün! Bilinmeli ki o (cehennem) alev alev yanan, derileri kavurup soyan bir ateştir.
﴾17-18﴿ Haktan yüz çevirip uzaklaşmak isteyeni ve mal toplayıp üstüne oturanı kendine çağırır.
Meâric Suresi 8-18 Ayet Tefsiri
🔹 O gün gökyüzü erimiş maden gibi olur. Dağlar da atılmış renkli yüne döner. Dost dostunun halini sormaz olur. Halbuki birbirlerine gösterilirler. Günahkâr kişi, o günün azabı karşısında ister ki oğullarını, karısını, kardeşini, kendisini koruyup barındıran bütün ailesini ve yeryüzünde kim varsa herkesi fidye olarak versin de kendisini kurtarsın! Fakat ne mümkün! Bilinmeli ki o (cehennem) alev alev yanan, derileri kavurup soyan bir ateştir. Haktan yüz çevirip uzaklaşmak isteyeni ve mal toplayıp üstüne oturanı kendine çağırır.
Tefsirin devamını okumak için tıklayın
Meâric Suresi 19-21. Ayet
﴾19﴿ Gerçekten insan pek tahammülsüz bir tabiatta yaratılmıştır.
﴾20﴿ Başına bir fenalık geldi mi sızlanır durur.
﴾21﴿ Ama ona bir nimet nasip olursa kendisinden başkasını yararlandırmaz.
Meâric Suresi 19-21. Ayet Tefsiri
🔹 "Tahammülsüz" diye çevirdiğimiz helû' kelimesi sözlükte "sabırsız ve bir şeye aşırı derecede düşkün" anlamlarına gelen bir sıfat olup tamahkârlık, tatminsizlik, acelecilik, sabırsızlık, tahammülsüzlük, yılgınlık ve sızlanma gibi insanların tabiatında var olan bazı olumsuz özellikleri ifade eder. 20 ve 21. âyetler bu zaafı şöyle açıklamaktadır: Başına yoksulluk, hastalık, korku vb. bir sıkıntı geldiğinde sızlanır, feryat eder ve ümitsizliğe kapılır; zenginlik, sağlık, güvenlik gibi nimet ve imkânlara kavuştuğunda ise bencilleşir, cimrileşir, eriştiği nimetleri Allah'ın bir lutfu olarak değil, kendi kudret ve gayretiyle elde ettiği varlık olarak değerlendirir; ne Allah yolunda harcamada bulunur ne de insanlara yardım eder. 20 ve 21. âyetler bu zaafı şöyle açıklamaktadır: Başına yoksulluk, hastalık, korku vb. bir sıkıntı geldiğinde sızlanır, feryat eder ve ümitsizliğe kapılır; zenginlik, sağlık, güvenlik gibi nimet ve imkânlara kavuştuğunda ise bencilleşir, cimrileşir, eriştiği nimetleri Allah'ın bir lutfu olarak değil, kendi kudret ve gayretiyle elde ettiği varlık olarak değerlendirir; ne Allah yolunda harcamada bulunur ne de insanlara yardım eder.
Tefsirin devamını okumak için tıklayın