Arama

Mevlid merasiminin Osmanlı'daki tezahürü

İslam tarihinde Rebiülevvel ayının büyük önemi vardır. Çünkü bu ay hem âlemlerin sultanı Sevgili Peygamberimiz Muhammed aleyhisselâmın doğum zamanı hem de bireysel ve toplumsal hayatımızı aydınlatan, insanlık ve merhameti gösteren, sabır ve metaneti bildiren, hayatımızı yüce ahlâk ile güzelleştirebileceğimiz bir tazelenme ayı anlamına gelir.

Mevlid merasiminin Osmanlı’daki tezahürü

Osmanlılarda da mevlid gecesine çok hürmet gösterilir, kıymet verilirdi. O gün Sultanahmed Câmii'nde okunacak mevlid-i şerîfe; başta pâdişâh, sadr-ı a'zam, vezirler, şeyhülislâm, İstanbul kadısı, devletin ileri gelen erkânı, âlimler, evliya davet edilirdi. Mevlid gününde devlet erkânı, resmî kıyafetlerle camide toplanırlar ve kendileri için ayrılan yerlere otururlardı. Diğer vazifeli devlet erkânı da atlarına binerek, sarayın büyük kapısında bir düzen içinde bekleyip, pâdişâhı karşılarlar ve camiye kadar refakat ederlerdi. Şeyhülislâm ve sadr-ı a'zamın önlerine, teşrifatçı başı ve kesedar, getirdikleri buhurdanlıkları koyarlar, bu sırada camide Kur'ân-ı Kerîm tilâvet edilirdi (okunurdu).

Mevlid merasiminin Osmanlı’daki tezahürü

Pâdişâh gelirken, hünkâr mahfilinin penceresi açılır; bunu gören herkes hürmetle ayağa kalkardı. Herkes yerine oturduktan sonra, âlimler kürsüye çıkıp vâz ve nasihat ederler, bu arada buhurlar yakılır; cemâatin önüne şekerler bırakılırdı. Vâz bitince, vaiz efendiye samur kürkler, kıymetli elbiselergiydirilir, sonra bir mevlid-hân kürsüye çıkardı. O da bir mikdar okuyup iner ve ona da hil'atlar, kıymetli elbiseler ihsan edilir, ikinci mevlidhân da bir mikdar okurdu. Sonra Hicaz'dan Resûlullah efendimizin torunlarından gelen mektup, müjdecibaşı tarafından sadr-ı a'zama takdim edilir, o da reîs-ül-küttâba verir ve pâdişâha arz edilirdi. Mektup huzurda okunur ve müjdecibaşına, reîs-ül-küttâba hil'atlar giydirilirdi. Sonra Medîne-i münevvereden gelen hurmalar dağıtılır, hurmayı getiren ağaya ihsanlarda bulunulurdu. Üçüncü mevlidhân da kürsüye çıkınca, sadr-ı a'zamın, şeyhülislâmın, vezirlerin, ulemânın önlerine şeker dolu tabaklar koyulur, mevlid bittikten sonra tabaklar kaldırılır, pâdişâh saraya dönerdi. Bunun arkasından cemâat de önlerine bırakılan şekerleri alarak dağılırdı.

Mevlid merasiminin Osmanlı’daki tezahürü

Mevlid merasimleri ekseriya Sultan Ahmed Câmii'nde yapılırken, sonraları Bâyezîd, Nusretiye, Beylerbeyi camilerinde de tertîb edildi. Sultan İkinci Abdülhamîd Hân zamanında mevlid merasimleri muhteşem törenlerle Yıldız'da Hamidiye Câmii'nde kutlandı.

Mevlid merasimleri, Mekke-i Mükerreme'de de muntazaman icra edilirdi. Peygamber efendimizin dünyâyı teşrif buyurdukları ev, ziyaret edilerek, sokaklar; kandiller ve sancaklarla donatılırdı. Halka helva ve şerbetler ikram edilir, mevlid gecesi neş'e ve heyecanla kutlanırdı.

  • 7
  • 15
İlk mevlid okutan hükümdar
İlk mevlid okutan hükümdar

Selçuklu atabeylerinden ve Salâhaddin Eyyübî'nin eniştesi Erbil Meliki Muzaffer Ebu Said Gökbörü, hükümdarlardan en evvel mevlid okutandır. Ömrü boyunca her sene bu vesileyle binlerce insana yemek yedirir, hediye ve sadakalar dağıtırdı. İmam Muhammed Bâkır mevlid okumak için sevdiklerini toplar; onlara ve fakirlere yemek yedirir idi. İmam Süyûtî Mısır'da böyle yapar ve yapılmasını tavsiye ederdi.

Mısır'da mevlid cemiyetleri çok parlak bir gelenekti. Mevlid okumak peygamberi övmek olduğu için ibâdet sayılırdı. Vehhâbîlerden başka mevlide karşı çıkan olmadı. Hatta Hazret-i Peygamber'in doğum anını anlatan "Geldi bir akkuş kanadıyla revan, arkamı sığadı kuvvetle heman" beyiti okunurken, herkesin hürmeten ayağa kalkması, İmam Sübkî'den gelen bir âdet oldu.

  • 8
  • 15
Meşhur Mevlid Kasidesi
Meşhur Mevlid Kasidesi

Hazret-i Peygamber'in doğumu vesilesiyle yüzlerce mevlid kasidesi yazıldı. Hicaz'da Mevlid-i Berzencî meşhurdur. Orada şeker yerine hurma dağıtılır. Türkçe mevlid de pek çoktur. En meşhuru ise Bursa Ulu Camii imamı Süleyman Çelebi'ye ait. 1409 yılında yazdı ve rivayete göre burada bir Acem vâiz Bakara sûresinin 285. âyetini tefsir ederken, Hazret-i Muhammed ile Hazret-i İsa arasında hiçbir fark ve üstünlük olmadığını söyleyince, cemaatten birisi kalkıp, "Ey câhil! Peygamberler arasında peygamberlik vazifesi bakımından bir fark yoktur. Hepsini peygamber kabul etmek lâzımdır. Ama Sevgili Peygamberimiz, elbette bütün peygamberlerden üstündür" diyerek aynı sûrenin "Peygamberlerin bazıları bazılarından üstündür" meâlindeki 253. âyetini okudu. Bu hâdise, Süleyman Çelebi'yi çok hislendirip, meşhur mevlid kasidesini kaleme almasına vesile oldu.

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN