Mevlid merasiminin Osmanlı'daki tezahürü
İslam tarihinde Rebiülevvel ayının büyük önemi vardır. Çünkü bu ay hem âlemlerin sultanı Sevgili Peygamberimiz Muhammed aleyhisselâmın doğum zamanı hem de bireysel ve toplumsal hayatımızı aydınlatan, insanlık ve merhameti gösteren, sabır ve metaneti bildiren, hayatımızı yüce ahlâk ile güzelleştirebileceğimiz bir tazelenme ayı anlamına gelir.
Giriş Tarihi: 19.11.2018
10:25
Güncelleme Tarihi: 19.11.2018
11:38
İlk mevlid okutan hükümdar
Selçuklu atabeylerinden ve Salâhaddin Eyyübî'nin eniştesi Erbil Meliki Muzaffer Ebu Said Gökbörü, hükümdarlardan en evvel mevlid okutandır. Ömrü boyunca her sene bu vesileyle binlerce insana yemek yedirir, hediye ve sadakalar dağıtırdı. İmam Muhammed Bâkır mevlid okumak için sevdiklerini toplar; onlara ve fakirlere yemek yedirir idi. İmam Süyûtî Mısır'da böyle yapar ve yapılmasını tavsiye ederdi.
Mısır'da mevlid cemiyetleri çok parlak bir gelenekti. Mevlid okumak peygamberi övmek olduğu için ibâdet sayılırdı. Vehhâbîlerden başka mevlide karşı çıkan olmadı. Hatta Hazret-i Peygamber'in doğum anını anlatan "Geldi bir akkuş kanadıyla revan, arkamı sığadı kuvvetle heman" beyiti okunurken, herkesin hürmeten ayağa kalkması, İmam Sübkî'den gelen bir âdet oldu.
Hazret-i Peygamber'in doğumu vesilesiyle yüzlerce mevlid kasidesi yazıldı. Hicaz'da Mevlid-i Berzencî meşhurdur. Orada şeker yerine hurma dağıtılır. Türkçe mevlid de pek çoktur. En meşhuru ise Bursa Ulu Camii imamı Süleyman Çelebi'ye ait. 1409 yılında yazdı ve rivayete göre burada bir Acem vâiz Bakara sûresinin 285. âyetini tefsir ederken, Hazret-i Muhammed ile Hazret-i İsa arasında hiçbir fark ve üstünlük olmadığını söyleyince, cemaatten birisi kalkıp, "Ey câhil! Peygamberler arasında peygamberlik vazifesi bakımından bir fark yoktur. Hepsini peygamber kabul etmek lâzımdır. Ama Sevgili Peygamberimiz, elbette bütün peygamberlerden üstündür" diyerek aynı sûrenin "Peygamberlerin bazıları bazılarından üstündür" meâlindeki 253. âyetini okudu. Bu hâdise, Süleyman Çelebi'yi çok hislendirip, meşhur mevlid kasidesini kaleme almasına vesile oldu.
Edebî değeri yüksek, ama çok samimi bir eserdir. Münâcât (Allaha yakarış), velâdet (doğum), risâlet (peygamberlik), miraç, rıhlet (vefat) ve duâ kısımlarından müteşekkildir. Uzun olduğu için mevlidlerde ekseri münâcât, velâdet, miraç ve dua kısımları okunur. Aralarda aşir ve ilahi okumak âdettir. Eskiden her beyit sonunda, zâkirler hay diye zikrederdi...
Mustafa nurunu alnında kodu, Bil Habîbim nurudur bu nur dedi.
Kıldı ol nur ânın alnında karâr, Kaldı onun ite, nice rûzigâr.
Sonra Havva alnına, nakl etti bil, Durdu anda dahi nice ay ve yıl.
Şît doğdu, ona nakletti buğur, Ânın alnında, tecellî kıldı nur.
İrdi İbrahim ve İsmail'e hem, Söz uzanır, ger kalanın der isem.
İşbu reşm ile müselsel muttasıl, Tâ olunca Mustafâ'ya müntekıl.
Geldi çün ol Rahmeten lil âlemin, Vardı nur, anda karâr kıldı hemin.
II. Abdülhamid zamanında sarayda kandil merasimi
Ayşe Osmanoğlu'nun anlatımıyla II. Abdülhamid zamanında kandil merasimi şu şekilde gerçekleşiyordu:
"Mevlüd kandilinde gündüz alay olur. Hamidiye Camii'ne çıkılır, askere ve arabalara şeker ve şerbet verilirdi. Kandil günlerinin akşamları Küçük mabeyin Dairesi'nde Mevlüd-i Şerif okunurdu. Babam için mevlüdde bulunacak paşalarla bendegân için minderler konurdu. Mabeyn-i Hümayun'a sabahtan tebrike gelenler çok olur, bunlar padişaha arz olunurdu. Mevlüd başlamadan önce babam Küçük Salon'da ayakta olarak Serasker Paşa başta olduğu halde vükelâdan gelenleri Damad Paşa ve beyleri, şehzadeleri kabul ederdi. Sonra mevlüdü okuyacak olan Hamidiye Camii başimamı ile Muzıka-i Hümayun'un güzel sesli müezzinleri girerler, onlar da tebriklerini takdim ederlerdi. Babam gelir minderin üzerine diz çökerek oturur, paşalarla beylere oturunuz emrini verir, herkes yerine geçip otururdu…
II. Abdülhamid zamanında sarayda kandil merasimi
Mevlüd sırasında ikişer kilercinin tuttuğu büyük gümüş tepsilerle akide şekerleri getirilir, önce babama takdim olunur, sonra bütün salonda gezdirilir, herkes birer tane alırdı. Mevlüd bitince babam kalkardı. O kalkınca herkes kalkar, tekrar teşekkürlerini arz ederek çıkarlardı… Babam kendi dairesine geçerken koridorun önüne ikinci hazinedar ve bütün hazinedarlar sıra ile dizilip tebriklerini arz ederlerdi. Kandil akşamları böyle geçerdi…"