Nefis ve şeytan ne demek?
İlk insan ve ilk peygamber olan Hz. Adem'den günümüze kadar tüm insanlığın ezeli en büyük düşmanı, nefsi ve şeytandır. Nefis, herkesin içinde var olan kötü davranışlarının kaynağı olarak görülürken şeytan, kişiyi dışarıdan kuşatarak günaha sevk etmeye çalışan bir varlıktır. İkisinin ortak gayesi, inanan kimseyi Allah'tan (CC), Kur'an-ı Kerim'in ve Peygamber Efendimizin (SAV) yolundan uzaklaştırmaktır.
Giriş Tarihi: 17.03.2023
15:41
Güncelleme Tarihi: 17.03.2023
15:43
🔹 Herkesin içinde var olan nefis, insanı arzularının esiri haline getirebileceği gibi eğitilerek terbiye de edilebilir. Bu kişinin kendi elinden gelen en mühim cihad olarak kabul edilir.
🔹 Nefis ile mücahede büyük bir azim gerektirir. Bunun için insan, sürekli iç muhasebe etmeli, nefsin isteklerine karşı kendine hakim olmalıdır.
🔹 İnsanlığın dahili düşmanı olan nefis ile ilgili Peygamber Efendimiz (SAV) şu şekilde dua ederdi: "Ey Allah'ım! Senin rahmetini umuyorum, beni göz açıp kapayıncaya kadar (da olsa) nefsimle başbaşa bırakma. Halimi tümüyle düzelt, Senden başka ilâh yoktur." (Ebu Dâvûd , Edeb,110)
↪ Hz. Muhammed'in (SAV) bu sözleri, nefsin insan için ne kadar büyük bir düşman olduğunu ve islah edilmesi gerektiğini açıkça ifade eder.
NEFSİN MERTEBELERİ
🔹 Eğitilebilen nefis, çeşitli mertebelere ayrılır. İmtihanları hakkıyla veren kul, zorlu süreçlerin ardından sırayla mertebelere ulaşır. Bu yolda oldukça sabırlı ve gayretli olmalı, günahlardan sakınarak güzel ahlak üzere yaşamaya özen göstermelidir.
🔹 Nefsin mertebelerinden ilki ve en aşağı olanı nefs-i emmâre dir. Kötülüğü emreden nefs manasına gelir ve arzuların esiridir. Öyle ki şeytandan daha etkilidir.
🔹 Nefs-i levvâme ise pişman olan ve kendini hesaba çekebilen kimsenin ulaştığı mertebedir. Kınamak, ayıplamak manalarına gelen levm kelimesi, kulun nefsini kınayarak istiğfarda bulunmasını ifade eder.
Nefsin mertebeleri nelerdir?
🔹 Nefsin üçüncü mertebesi ise ilhama mazhar olan manasındaki nefs-i mülheme dir. Bu seviyeye gelen insan, tövbe istiğfarın ötesine geçerek günahlardan özenle sakınır ve diğer insanları iyiliğe sevk etme gayretinde olur.
🔹 Nefs-i mutmainne , Allah'ın (CC) emirlerine uyma ve yasaklarından kaçınma noktasında titizlik gösteren, hakiki imanı tadan kimsenin mertebesidir. Nefsin beşinci mertebesi olan râdiye ise Allah (CC) ile beraber olma bilincinde, hikmete ve Rabbi'nden gelen her şeye razı olarak hoşnut hale gelen nefistir .
🔹 Râdiye mertebesinin ardından nefs-ı merdıyye gelir. Merdıyye, Allah'ın (CC) kendisinden razı olduğu kimsenin ulaştığı mertebe iken nefs-i kamile veya nefs-i safiye , en yüksek mertebe olarak tanımlanır. Saf ve olgunlaşmış bir nefsi niteleyen kamile, kelime manasıyla eksiksiz ve olgun şeklinde tanımlanır. Nefsin günahlardan uzak, kalbi hastalıklardan korunmuş, düşüncesinde dahi kötülük bulunmayan seviyesidir.
ŞEYTAN
🔹 Nefis, insanın içinde var olan kötülüğe itici bir güç iken şeytan dışarıdan kuşatmaya çalışır. Ateşten yaratılan şeytan, insana musallat olup onu saptırma gayretindeki ruhani bir varlıktır. Kelime manasıyla sözlükte "uzaklaşmak, haktan ve hayırdan ayrılmak, muhalefet etmek" anlamındaki şatn veya "öfkesinden yanıp tutuşmak" manasındaki şeyt kökünden türediği ileri sürülür.
🔹 Genel ifade ile şeytan, hayırdan ve rahmetten uzaklaşmış yaratık; yanıp helake maruz kalmış varlık şeklinde açıklanabilir.
İslam'a göre cin ve şeytan
🔹 Ademoğlunun harici düşmanı olan şeytan, ilk insan ve ilk peygamber olan Hz. Adem'e (AS) melekler secde ettiği vakit kibirlenerek Yüce Allah'ın (CC) emrine karşı çıkmıştır. Secde etmemesinin sebebi olarak da kendisinin ateşten, Adem'in (AS) çamurdan yaratıldığını belirtmiştir.
🔹 Bunun üzerine Cenab-ı Hak, şeytanı hayır ve rahmetinden uzaklaştırmıştır. Yaşanan olayların ardından şeytanın gayesi insanoğluna vesvese vermek, çeşitli hile yöntemleriyle batılı hak gibi gösterip insanları doğru yoldan saptırmaya çalışmak olmuştur.
"Hani meleklere, "Âdem için saygı ile eğilin" demiştik de İblis hariç bütün melekler hemen saygı ile eğilmişler, İblis (bundan) kaçınmış, büyüklük taslamış ve kâfirlerden olmuştu." (Bakara Suresi, 34. ayet)
İshak Danış'ın sesinden Bakara suresini dinlemek için tıklayınız
↪ Tefsiri: Meleklerin Âdem'e secde etmeleri Allah'ın emriyle olmuş, bu bir tek hareketle melekler iki şey yapmışlardır. Allah Teâlâ'ya ibadet ve yeryüzünde O'nun halifesi olmak üzere yaratılmış ve birçok üstün vasıflarla donatılmış Âdem'e saygı ve onun hilâfete liyakatini tasdik. Âdem için yapılan secde şeklindeki saygı hareketi, Allah'ın emriyle olduğu ve Âdem'e ibadet maksadı taşımadığı için şirk şâibesinden de uzak bulunmuştur. Meleklerin arasında bulunan ve onlar Allah'ın emri üzerine Âdem'e secde ettikleri halde bu emre karşı koyan İblîs'in "melek mi, cin mi" olduğu konusu tartışılmıştır. Bazı rivayetler yanında özellikle bu âyette geçen "... İblîs hariç melekler secde ettiler" ifadesine dayanan bazı tefsirciler onun önde gelen bir melek olduğunu, bu isyandan sonra meleklik sıfatını kaybettiğini ve kendisine Allah tarafından farklı özellikler verildiğini ileri sürmüşlerdir.
Tefsirin tamamını okumak için tıklayınız