Örnek bir baba olarak Peygamber Efendimiz (sav)
Her konuda Müslümanlara ve tüm insanlığa örnek olan Allah Resulü gerek eş gerek baba gerekse dede olarak aile hayatının nasıl olması gerektiğini yaşayarak gösterdi. "Ben, aileme karşı en hayırlı olanınızım." sözünü yaşantısıyla doğruladı. O, aile reisi olarak bir Müslümanın aile fertlerine nasıl davranması gerektiğini emir ve tavsiyeleriyle ifade etti. Kısacası Efendimiz (sav) bu özellikleriyle, geçmiş ve gelecek tüm insanlar içinde "en mükemmel baba" sıfatına sahipti.
Giriş Tarihi: 21.06.2020
03:34
Güncelleme Tarihi: 19.06.2022
15:32
Hz. Âişe şöyle demiştir: "Resûlullah (sav), Allah yolunda cihad hâriç eliyle hiç kimseye vurmadı. Ne bir kadına, ne de bir hizmetçiye! ..." (Müslim, Fedâil, 79)
Yine bir Kurban Bayramı gününde bu kez sevgili kızını, kesilecek kurbanının başında bulunmak üzere çağırmış ve şöyle buyurmuştu:
"Fâtıma! Kalk gel, kurbanının başında bulun. Çünkü kurban kesildiği vakit akan ilk kan damlasıyla, günahların affolunur. Kurbanın kesilirken de şu ayeti oku:
"Şüphesiz benim namazım da ibadetlerim de, kurbanım da, hayatım da ölümüm de, hiçbir ortağı bulunmayan Âlemlerin Rabbi Allah içindir. Ben böylece emrolundum. Ve ben Müslüman olanların ilkiyim." (En'âm, 162-163)
En'âm suresini okumak ve dinlemek için tıklayın
Çocuklarını incitmemeye dikkat ederdi
Çocukların terbiyesine özen gösteren Resûlullah onları incitmemeye dikkat eder, onlara şefkatle davranır, uyarılarını dahi yumuşaklıkla yapardı. Bir gün Hz. Peygamber, hanımı Ümmü Seleme'nin önceki eşi Ebû Seleme'den olan oğlu Ömer'in, yemek yerken elini tabağın her tarafında gezdirdiğini görünce, "Delikanlı, besmele çek, sağ elinle ye ve önünden ye!" buyurarak uyarmıştı.
Enes b. Mâlik'e de şu tavsiyede bulunmuştu: "Yavrucuğum, ailenin yanına girdiğin zaman selâm ver. Bu, kendin ve ev halkın için bereket olur."
Bir eş ve hayat arkadaşı olarak Sevgili Peygamberimiz (sav)
Hz. Âişe şöyle demiştir: "Medine'ye geldiği günden vefatına kadar Muhammed (sav) ailesi, üç gün arka arkaya buğday ekmeği yememiştir." (Buhârî, Rikâk, 17; M7443 Müslim, Zühd, 20)
Allah Resulü aile efradına sorumlu oldukları ibadetleri zaman zaman hatırlatarak hem tebliğ görevini yerine getiriyor hem de onların ibadetlerini ifa noktasında ihmalkâr davranmamalarını sağlıyordu. Zira Kur'an, Hz. Peygamber'e dünya hayatının debdebe ve cazibesine kapılmaması gerektiğini, kendisine verilen nimetin hayırlı ve kalıcı olduğunu beyan ettikten sonra şu talimatı veriyordu: "Ailene namaz kılmalarını söyle. Kendin de ona sabırla devam et. Senden rızık istemiyoruz, biz seni rızıklandırıyoruz. Güzel sonuç takva iledir."
Çocuklarının ve torunlarının azarlanmasını istemezdi
Resûl-i Ekrem, çocuklarının ve torunlarının azarlanmasını ve aşağılanmasını da hiçbir zaman istemez, sabır ve müsamaha göstererek onların eğitilmesini beklerdi. Bir defasında Hz. Peygamber'in kucağına torununu veren Ümmü'l-Fadl, Resûlullah'ın üstünü ıslattığını görünce çocuğun omzuna vurmuş, bunun üzerine Rahmet Peygamberi (sav), "Oğlumun canını acıttın, Allah hayrını versin!" buyurmuştu. İbn Mâce, Ta'bîru'r-rü'yâ, 10; İbn Hanbel, VI, 340
Kızlarının şefkatli babası: Sevgili Peygamberimiz (sav)
Günümüz babalarına örnekler sunmuştur Efendimiz...
Her ailede zaman zaman yaşanması muhtemel birtakım anlaşmazlıklar konusunda, kızına ve damadına aynı anlayış ve nezaketi gösteren yönüyle de günümüz babalarına örnekler sunmuştur Efendimiz…
Söz gelimi, bir ziyaretinde evde damadını bulamayınca kızından nerede olduğunu sormuş; Hz.Fatıma da bir konuda tartıştıklarını ve eşinin küserek evi terk ettiğini ifade etmişti. Hemen konuyla ilgilenen ve araştırmaya başlayan Resûl-i Ekrem (sav) Efendimiz, Hz.Ali'yi, mescidin bir köşesinde toza toprağa bulanmış bir şekilde uyuyor vaziyette bulmuş ve yanına yaklaşarak şefkat dolu sesiyle, "Kalk ey Ebû Türâb, kalk bakalım!.." diye seslenmiş ve ellerinden tutarak kaldırmış; bir taraftan da üstündeki tozu toprağı silkelemeye çalışmıştı.
Peygamberimizin kendisiyle böylesine içten bir davranışla ilgilendiğini gören Hz. Ali'nin gönlündeki buzlar erimiş ve Hz.Fatıma'yı bir daha hiçbir şekilde üzmemek üzere kendisine söz vermişti… Hatta Efendimizin, toza toprağa bulanmış halini bile severek ona "Ey Ebû Türâb! (Ey Toprağın Babası/ Ey Toprak Baba)" diye hitap etmesinden çok hoşlandığını da hep söyleyip durmuştu sonraki zamanlarda…
Kızını ve damadını barıştırıp dönerken öylesine mutluymuş ki, etrafındakilerin dikkatlerinden kaçmayan bu sevincini şu sözlerle tamamlamıştı, Sevgili Peygamberimiz:
"Allah, beni çok sevdiğim iki insanın barışmasına vesile kıldı çünkü…"