Oruç, hayata “dur” deme özgürlüğüdür
Rahmet ve bereket mevsimi olan Ramazan-ı Şerif'in hemen her detayında bir sır, hikmet gizlidir. Ramazan ayının en güzel ziyneti olan oruç, sadece yemek ve içmekten uzak kalmak değil insanın düşünmesinin önünü açan bir ibadettir. Ramazan ayının hakikatlerini, orucun hikmetlerini Lacivert Dergi'ye anlatan Ekrem Demirli, "İnsan yiyen, içen, çoğalan, toplum kuran bir varlıktır. Oruç ibadeti, bize bunların insan için temel bir şey olmadığını anlatmak istiyor." cümlesiyle Ramazan ayına ve oruç ibadetinin detaylarına mercek tuttu.
Giriş Tarihi: 20.03.2024
15:04
Güncelleme Tarihi: 20.03.2024
15:31
Burada bir parantez açayım. Hani dediniz ya İslam bize çoluk çocuğumuz için gelmediğimizi öğretiyor diye… Hz. İbrahim'in kurban hadisesi de bunu anlatmaya çalışmıyor mu bize?
Ekrem Demirli:
Söylediğiniz doğru ama o kıssanın iki yönü var, kıssa sadece baba-oğul değil, oğul-Allah, baba- Allah kıssasıdır. Hz. İbrahim kıssası Türkiye'de yanlış anlatılır biraz. Bu kıssada dikkatimizi hep baba-oğul çekiyor. Hâlbuki oradaki doğru ilişki Hz. İsmail'in şu sözünde saklı; "Rabbin ne emrettiyse onu yap, beni teslim olmuş bulacaksın." Cümle budur, İsmail babasına teslim olmuyor, Allah'a teslim oluyor. Babama canım feda demiyor. Hz. İbrahim de gözü yaşlı bir baba değil. Bakın Hz. Yusuf kıssası da böyledir. Bu kıssa sanki Yusuf ile Züleyha ve Yusuf ile kardeşlerinin ilişkisi gibi anlatılır. Hâlbuki oradaki bütün ilişki aslında Allah iledir. Yakup ve Yusuf arasındaki ilişki de, baba-oğul arasındaki ilişki değil babanın Allah ile ilişkisi ve Yusuf'un Allah ile ilişkisidir. Yani ilişkilerin zemininde, odağında hep Allah vardır.
Yani Yusuf kendi içine düştü, kuyuya düşmedi diyorsunuz?
Ekrem Demirli:
Tabii. Yusuf en sonunda onu söylüyor zaten. Rabbim rüyamı hak çıkardı diyor. Neydi o rüya? Benim Allah'ı tanımamdı. Mevzu, kardeşler yahut Züleyha değil. Biz hayatı okur gibi Yusuf hikâyesini okuyunca Yusuf ve Züleyha dikkatimizi çekiyor yahut İbrahim ve İsmail çekiyor.
Oruç ve Ramazan'dan konuştuk. Bir de Kadir Gecesi var. Kadir Gecesi'ni bin aydan daha hayırlı kılan şey nedir? Ekrem Demirli:
Kuran-ı Kerim ve Allah'tır. Bakın, Kadir Gecesi bir ahlak terimidir . Kadir; kıymet demektir, ayet-i kerime de diyor ki; "Allah'ı hakkıyla takdir edemediler." Bu, kimse Allah'ın kıymetini bilemedi demek. Biz bunu çoğaltabiliriz, Kuran-ı Kerim'i de, Peygamberimizi de hakkıyla takdir edemedik. Hayatı da öyle ama hepsinin temelinde insan kendini takdir edemedi. Kendi kıymetini anlayamadı. Şimdi kendi kıymetimizi yeme-içme çoğalma ile ölçüyoruz. Ne kadar kazandığımızla ölçüyoruz. Kadir Gecesi insanın kendi kıymetini idrak ettiği gecedir çünkü Allah kıymetli, zaman kıymetli, Kuran kıymetli, hayat kıymetli, Peygamber kıymetli… Kıymetini bilmeyen tek kişi, insanın kendisi. Kadir Gecesi insanın kıymetini tahakkuk ettiği gecedir. O kıymet nedir? Ayet-i kerimede diyor ki: "Dualarınız olmasa Rabbim size niye kıymet versin?" Kıymet kişinin Allah'la irtibatıdır. Bunu idrak ettiğimiz geceye Kadir Gecesi denir. Onun için "bin aydan daha hayırlıdır" diyor ayette.
Her Ramazan ortaya çıkan oruçsuzlara hoşgörü konusu hakkında ne düşünüyorsunuz?
Ekrem Demirli:
Şimdi pek olmasa da, Türkiye'de 90'lı yıllarda çok olurdu bu tartışma. Oruçludan beklenen oruçsuzlara hoşgörü diye bir şey vardı ve medya çok abartırdı. Eski Maltepe'de yahut Üsküdar'da 1980'lerde dinlediğim yaşlı kişiler vardı. 1920'lere hatta daha öncesine şahitlik etmişler. Şunu anlatırlardı: Eski Ermenilerin, Rumların olduğu İstanbul kültüründe Müslümanların orucuna saygı gösterilirdi. Mesela Hıristiyan bir çocuk Müslümanların yanında yemek yediğinde ailesi tarafından uyarılırdı. 1930'larda gayrimüslimler bu saygıya sahipti. Aralarında oruç tutanlar bile varmış Müslümanlar o saatte yemiyorlar diye. Şimdi Türkiye'de bu saygı ortamı ideolojik biçimde bozuldu ve "oruçsuza saygı" diye bir şey çıktı ortaya. Oruçsuza zaten tolerans vardır İslam'da. Eğer o kültür bozulmasaydı biz bugün annesi tarafından ikaz edilen Ermeni çocuğu konuşacaktık.