Arama

Peygamber Efendimiz ve sahabilerin hayatından örneklerle samimiyet

Samimiyet, yüce dinimiz İslam'ın özüdür. İbadetlerimizin, sözlerimizin ve davranışlarımızın Cenab-ı Hak katında kabul görmesi bu haslete bağlıdır. Gönülden iman etmek, buna bağlı olarak da hiçbir dünyevi karşılık ve menfaat beklemeden sadece Allah'ın rızasını amaçlayarak yaşamaktır. En güzel örneğini ise Peygamber Efendimizin (sav) yaşamı oluşturur. Peki, Peygamber Efendimiz samimiyet hakkında ne buyurur? Samimiyet hakkında hadis-i şerifler nelerdir?

🔸 Hz. Peygamber (sav) cemaate katılamayanları sorar, hastaları ziyaret eder, borcunu ödeyemeyenlerin borcunu öderdi. Ashabı ile aynı düzeye inerek, tevazu göstererek iletişim kurardı. O (sav) meclise girdiğinde kendisini tazim için ayağa kalkmak isteyenlere engel olurdu. (İbn Mâce, Dua, 2)

💠

◾ Sahâbilerden Ebû Rifâe, Hz. Peygamber (sav) hutbe irad ederken yanına yaklaştı ve kendisini kastederek, "Garip, yabancı bir adam geldi. Dinini bilmiyor, dini hakkında bilgi almak istiyor." dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav), hutbesini yarıda keserek onun yanına geldi. Kendisine bir oturak getirildi. Ardından Allah'ın kendisine öğrettiğinden Ebû Rifâe'ye öğretmeye başladı. Sözü bitince tekrar hutbeye çıkıp kaldığı yerden devam etti. (Müslim, Cum'a, 60)

'Fikriyat podcast'ten aşr-ı şerif dinlemek için tıklayın

Bilgi notu: Ebû Rifâe kimdir?
Sahâbilerden Ebû Rifâe,Benî Adî kabilesine mensuptu. Ebû Rifâa, Bakara sûresini Hz. Peygamber'den öğrendikten sonra onu bir daha unutmadığını söyler, gece boyunca namaz kıldığı halde hiç yorgunluk hissetmediğini belirtirdi.


🔸 Resulullah (sav) herkese eşit muamele gösterir, hakkaniyet ve adaleti sağlardı. Nitekim Efendimiz (sav) şöyle buyurmuştu: "Allah'ın kendisine bir toplumun yöneticiliğini nasip ettiği kimse, halkın tamamına aynı içtenlikle sahip çıkmazsa cennetin kokusunu bile alamaz." (Buharî, Ahkâm, 8)

💠

◾ Peygamber Efendimizin (sav) eşi Hz. Âişe'den nakledildiğine göre, Kureyş kabilesinden bir grup insan, hırsızlık yapan Fâtıma adlı bir kadını affetmesi için aracı olduklarında Resûlullah (sav) ayağa kalkarak hutbe okudu. Allah'a gerektiği gibi senâ ettikten sonra şöyle buyurdu: "Sizden önceki insanların helâk olmalarının sebebi, aralarında ileri gelen (zengin) kimseler hırsızlık yapınca suçun cezasını vermeyip zayıf (ve fakir) kimseler hırsızlık yapınca ceza uygulamalarıdır. Bu canı bu tende tutan (Allah)a yemin ederim ki Muhammed'in kızı Fâtıma hırsızlık yapsa, onun da elini keserdim!" (Müslim, Hudûd, 9)

Peygamberimizin iltifatına mazhar olan 3 sahabi

🔸 Sahabilerden Temîm ed-Dârî anlatıyor: "Hz. Peygamber (sav) 'Din nasihattir (samimiyettir).' buyurdu. Biz, 'Kime karşı? deyince, 'Allah'a, Kitabı'na, Resûlü'ne, Müslümanların idarecilerine ve bütün Müslümanlara.' dedi."
(Müslim, Îmân, 95)

🔸 Peygamber Efendimizin (sav) bu hadisi, vermiş olduğu mesaj nedeniyle âlimler tarafından İslam'ın dörtte birine denk kabul edilir.

💠

◾ Sahabilerden Cerîr b. Abdullah şöyle demiştir: Medine'ye hicretten önce Akabe'de Resulullah'a (sav) vardım ve "Sana İslam üzere biat etmeye geldim, ey Allah'ın Resulü" dedim. O da benim ellerimi şefkatle tuttu ve her Müslüman'a karşı samimi olacağıma, hiç kimseyi aldatmayacağıma, hiçbir mümine karşı kalbimde kin, öfke ve nefret bulundurmayacağıma dair benden söz aldı. (Nesâî, Biat, 16)

Bilgi notu: Temîm ed-Dârî kimdir?
Sahabilerden Temîm ed-Dârî, hicretin dokuzuncu senesesinde Müslüman oldu. İslâm ile şereflenmeden önce Hristiyandı. Hz. Peygamber henüz hayatta iken Şam bölgesinden getirdiği kandillerle Mescid-i Nebevî'nin aydınlatılmasını sağladı, mescidde iki veya üç basamaklı bir minberin yaptırılmasını teklif etti.

İnsanın sahip olduğu en yüce haslet

🔸 Sahabiler ile Resulullah (sav) arasında samimiyet hâkimdi. Ashab, Hz. Peygamber'e (sav) gönülden bağlıydı.

🔸 Allah Resulü (sav) ile sahabiler arasındaki bu samimi ilişki Müslümanlara ideal bir model oluşturur. Süleyman b. Sahr ile arasındaki diyalog örnektir:

💠

◾ Seleme ya da Süleyman b. Sahr diye anılan bir sahabi, Ramazan orucunu tutarken nefsine hâkim olabilmek amacıyla zihâr yaptı. Yani eşine yaklaşmamak üzere yemin etti. Ancak yine de nefsine hâkim olamadı ve yeminini bozdu. Sonrasında çok pişman oldu ve hatasını nasıl telafi edeceğini düşünmeye başladı. Kabilesi de kendisine beklediği ilgiyi göstermedi. Bunun üzerine Resulullah'ın (sav) huzuruna çıktı.

◾ Çok sevdiği, hürmette kusur etmediği Hz. Peygamber'e (sav) hatasını açtı. Durumunu pişmanlıkla anlatan Seleme'yi, Hz. Peygamber (sav) ciddiyetle dinledi. Sonra ona kefaret olarak sırasıyla bazı cezalar ödemesini önerdi. Seleme, kendisine teklif edilen köle azadı, peş peşe altmış gün oruç veya altmış fakiri doyurma cezalarından hiçbirisine güç yetiremeyeceğini söyledi.

Peygamber Efendimizin maruz kaldığı musibetlere karşı tavrı

◾ Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) ona bir sepet hurma vererek fakirlere dağıtmasını istedi. Ancak Seleme, bulunduğu muhitte kendi ailesinden daha fakirin bulunmadığını hatırlatınca, Efendimiz buna bir hayli güldü ve götürüp onu ailesiyle beraber yemesini istedi. Yaşadığı bu olayı anlatan Seleme mahallesine döndüğünde onlara şöyle dedi: "Sizin yanınızda dar görüşlülük ve anlayışsızlık, Resûlullah (sav)'ın yanında ise hoşgörü ve güzel anlayış buldum." (Tirmizî, Tefsir 59; Ebu Dâvûd, Talâk 17)

🔸Sahabiler kendisini tüm samimiyeti ile Allah rızasına adamıştı. Hak yolunda olmak arzusuyla doluydular.

"Müminler içinde Allah'a verdiği söze bağlılık gösteren nice erler vardır. İşte onlardan kimi adağını ödedi (şehit oldu), kimi de bunu bekliyor. Onlar hiçbir şekilde ahitlerini değiştirmediler." (Ahzab, 33/23)

Ahzab suresi 23. ayetin tefsiri ve meali

🔸 Bu ayetin sahabilerden Enes İbnu'n-Nadr için nazil olduğu rivayet edilir. O, Bedir Savaşı'nda bulunamadığı için çok üzülmüştü. Büyük bir fırsatı kaçırdığını düşünüyordu. Resulullah'a (sav) giderek "Müşriklerle yapılan ilk savaşta bulunamadım. Nasip olur da onlarla yapılan bir savaşta bulunursam, Allah Tealâ benim neler yapacağımı görecektir." dedi. Nitekim bu dileği gerçekleşti ve Uhud Savaşı'na katıldı.

🔸 Savaşta Sa'd İbn Mu'âz'la karşılaştığında "Rabbime yemin ederim ki Uhud önlerinde cennetin kokusunu alıyorum" dedi ve şehit oluncaya kadar burada savaştı.

Hakkında ayet nazil olan Enes bin Nadr

🔸 Nakledildiğine göre savaştan sonra bulunduğunda tanınmayacak bir hâldeydi ve üzerinde kılıç, mızrak ve ok darbeleriyle oluşmuş seksenden fazla yara vardı. Müşrikler, onun ölüsüne dahi işkence yapmışlardı. Kız kardeşi Rubeyyi' bintu'n-Nadr, parmak uçlarından onu ancak tanıyabilmişti. (Buharî, Cihad, 12; Müslim, İmâra, 148)

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN