Peygamber Efendimizin diğer ülkelere gönderdiği elçiler
İslam tarihinin dönüm noktalarından biri olan Hudeybiye Antlaşması'ndan sonra huzur ortamı oluştu. Peygamber Efendimiz (sav), bu barış ortamında İslam'ı dünyaya duyurmak için muhtelif ülkelere elçiler yolladı. Devlet büyüklerini, mektuplar vasıtasıyla yüce Allah'a iman etmeye davet etti. Peki, Peygamber Efendimizin (sav) diğer ülkelere elçi göndermesi nasıl olmuştur? Hangi sahabeler elçi olarak gönderildi?
Giriş Tarihi: 31.01.2021
14:52
Güncelleme Tarihi: 31.01.2022
17:21
Sesli dinlemek için tıklayınız.
📌 Elçi olarak gönderilen sahabelerin yanında, Efendimizin (sav) mührünü taşıyan mektup bulunurdu.
➡ Mektuplar besmele ile başlar ardından gönderenin adı ve hitap edilen kişinin ismi yazılırdı. Sonrasında Allah'a hamd ü senalarda bulunulur akabinde asıl konudan bahsedilirdi.
➡ Mektubu alan kişi Müslüman ise es-selamü aleyke (Allah'ın selamı senin üzerine olsun) gayrimüslim ise "es-selamü ala men'ittebea'l Hüda " (Allah'ın selamı, hidayet yolu üzerinde bulunan üzerine olsun) ifadesi yer alırdı.
➡ Yazının en sonunda "Allâh-Resûl-Muhammed" yazılı mühür yer alırdı. Bazen katibin adına da rastlanırdı.
➡ Peygamberimize (sav) hükümdarların mühürsüz mektup okumadığı bildirilmesiyle kendisine üzerinde alt alta "Allah-Resûl-Muhammed" yazılı gümüşten bir yüzük yaptırdı.
➡ Allah Resulü (sav) vefatına kadar bu yüzüğü taktı. Vefatından sonra Hz. Ebû Bekir, Hz. Ömer ve Hz. Osman bu yüzüğü takma şerefine nail oldu. Fakat günün birinde Hz. Osman'ın elinden kuyuya düştü. Kuyunun tüm suyu boşaltıldığı halde yüzük bulunamadı.
Peygamberimizin İslam'a davet mektupları
➡ Gönderilen elçiler, İslam'a yürekten bağlı, emir ve yasakların esaslarını bilen, gittikleri ülkelerin dillerinde hâkim kişilerdi. Ayrıca davetçilerin güzel görünüşlü, sağlam vücutlu, kılık kıyafetine önem gösteren kişiler olması gerekirdi. Çünkü bu kişiler, her yönüyle İslam'ı temsil ederdi. Nitekim Bizans imparatoruna güzelliği ile meşhur olan Dihye bin Kelbi'nin gönderilmesi bunu gösterir.
➡ Peygamber Efendimizin (sav) elçiler vasıtasıyla gönderdiği mektuplardan günümüze çok azı ulaşabildi. Fakat hadis ravileri sayesinde aslına uygun olarak günümüze aktarıldı.
Dihyetü'l-Kelbî Bizans İmparatoru Heraklius'a, Amr bin Ümeyye ed-Demri Habeş Hükümdarı (Necaşi) Ashame'ye, Abdullah bin Huzâfe İran Kisrâsı Hüsrev Perviz'e, Hatıb bin Ebî Beltea'yı Mısır Firavunu Mukavkıs'a, Salit bin Amr'ı, Yemâme Valisi Havza bin Ali'ye, Şuca' bin Vehb'i Gassân Meliki Münzir bin Hâris bin Ebî Şemir'e elçilik vazifesiyle gönderildi.
Dihye bin Kelbi, Bizans İmparatoru Heraklius'a gönderilen elçiydi.
➡ Dihye bin Kelbi, sahabeler arasında güzelliği ile meşhurdu. Cebrail (as) insan suretiyle vahiy getirdiği zaman çoğu zaman onun şemailine bürünürdü.
➡ Dihye bin Kelbi, ticaretle uğraştığı için gittiği yerler hakkında geniş bilgiye sahipti ve Rumca bilirdi.
➡ Peygamber Efendimiz (sav) ashabına "Kim benim şu mektubumu Kayser'e (Bizans imparatoruna) götürürse onda cennet vardır." diye buyurdu. Bunun üzerine ashabı "Ya Resulullah öldürülmese de mi? " dediğinde Hz. Peygamber "Öldürülmese de" buyurdu. Bunun üzerine Dihye bin Kelbi, ileri atılarak elçilik vazifesine talip oldu.
➡ Dihye bin Kelbi'nin götürdüğü mektup okunurken Heraklius'un alnından terler döküldüğü ve "Süleyman Peygamberden sonra ben, böyle Bismillahirrahmanirrahim diye başlayan bir mektup görmemişimdir! " dediği rivayet edilir. (Ebu Ubeyd, Kitabülemval s. 34)
Mektubun meali:
"Bismillahirrahmanirrahim Allah'ın kulu ve Resulü Muhammed'den Rumlârın büyüğü Heraklius'e! Hidayete uyanlara, doğru yolu tutanlara selâm olsun! Bundan sonra, derim ki ben, seni İslam davetiyle Müslümanlığa davet ediyorum! Müslüman ol, selâmeti bul da, Allah, sana ecr ve mükâfatını iki kat versin! Eğer, bu dâvetimi kabul etmezsen, yoksul çiftçilerin bütün tebaan olan halkın günahı, senin boynuna olsun! "De ki: Ey Kitaplılar! Geliniz, aramızda ve aranızda eşit ve ortak olan bir kelimede birleşelim de, Allah'tan başkasına tapmayalım. O'na, hiç bir şeyi, eş, ortak tutmayalım. Allah'ı, bırakıp ta, birbirimizi Rab tanımayalım. Buna rağmen onlar, bu davetten yüz çevirirlerse siz şahit olunuz ki bizler, Müslümanlarız!" deyiniz. (Al-i imran, 64)"
(Abdurrezzak, Musannef ç. 5, s. 346)