Ashab-ı Suffe mensubu sahabeler
Peygamber Efendimiz, Medine'ye hicretinin ardından Mescid-i Nebevî 'yi inşa ettirirken ailesine ait odaların yanı sıra mescidin güney tarafına düşen giriş kısmında kimsesiz fakir sahabîlerin barınması için bir gölgelik yaptırdı. Üzeri hurma dallarıyla kapatıldığı için oraya "Suffe " adı verilmişti. Kâbe'nin kıble olmasıyla birlikte bu gölgelik mescidin kuzeyine alındı, daha sonra genişletilen Mescid-i Nebevî'ye dahil edildi. Yoksul sahabîlerin ve kimsesizlerin barındığı Suffe , ilerleyen zamanlarda bir eğitim mekânına erişti.
Giriş Tarihi: 23.01.2019
13:13
Güncelleme Tarihi: 23.01.2019
13:23
Daim tevbe halinde olması sebebiyle, tövbekâr olarak bilinirdi. Yüzünü halktan Hakk'a dönmüş bir mü'min olarak nam salmıştı.
Tevazuu ile öne çıkmıştı ve Resûlullah sallallahü aleyhi ve sellem Efendimizin sırdaşıydı. 656 (H. 36) senesinde hazret-i Osman'ın şehîd edilmesinden kırk gün sonra vefat etti. Peygamber efendimizin hicretini işitir işitmez, içlerinden dokuz kişilik bir hey'et, Medîne'ye gelerek müslüman oldular. Hemen bunların arkasından hazret-i Huzeyfe, çok yaşlanmış olan babasını da yanına alarak Medîne'ye gelip, müslüman oldu. Ensâr'dan sayıldı. Huzeyfe (radıyallahü anh) ölüm döşeğinde yattığı vakit; "Dost anî bir baskınla geldi. Pişmanlık fayda vermez. Allah'ım, fakirlik ve hastalıktan hakkımda hayırlı olanı bana ver. Ölüm, hakkımda yaşamaktan hayırlı ise, sana ulaşıncaya kadar ölüm yolunu bana kolaylaştır" diyerek dua etmiştir.
Ukkâşe ibni Mıhsan, Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimizin; "en hayırlı süvâri" iltifâtına mazhar bir sahabeydi. Hakk'ın cezasına uğramaktan korkar ve muhalefet etmekten kaçınırdı. Eline geçen fırsatları kaçırmayan, dikkatli, zeki, cesur bir gençti. Yirmi yaşlarında iken gizli gizli İslâm'ı araştırdı. Kardeşi Ebu Sinan ile birlikte Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem Efendimize teslim olup İslâm'la şereflendi. Kur'an ayetlerini öğrendi. Yakınlarına İslâm'ı anlatarak onların da Müslüman olmaları için gayret etti. Kız kardeşi Ümmü Kays onun vesilesiyle İslâm'a girdi. Mekkeli müşrikler, Ukkâşe gibi yakışıklı, genç bir delikanlının Müslüman olmasını içlerine sindiremediler. Baskı ve işkence ile onu dinden döndürmeye çalıştılar. Fakat bunda başarılı olamadılar. O, asla imanından taviz vermedi. İslâm'dan dönmedi. Sabit ibni Erkam radıyallahu anh ile birlikte düşman üzerine keşif gücü olarak gönderildiğinde, Tuleyha'ya yaklaşmak için saldırıya geçince orada 44 yaşında şehit oldu.
Ashab-ı güzinden herkesin çok sevdiği vakar sahibi bir sahabiydi. Mesud b. Rebî Hendek ve daha sonraki bütün savaşlara katıldı, Peygamberimizin yanından ayrılmadı. Hicretin otuzuncu yılında vefat etti.
Eshâb-ı Kiram'ın büyüklerinden ve fıkıh, tefsîr, hadîs ilminde en üstün olanlarından, Hz. Ömer'in oğlu. Peygamber Efendimizle alakalı olan her şeye büyük alaka duyan, her hayrın kapısı olarak anılan bir sahabiydi. Mekke-i Mükerreme'de hicretten ondört (m. 608) sene önce doğup, aynı yerde 73 (m. 692) yılında vefât etti. Kabri Muhasseb'dedir.
Babası İslamiyet'le şereflenince, çocuk yaşta müslüman oldu. Medine-i Münevvere 'ye hicret etti. İslâm terbiyesiyle yetişti. Eyüp Sultan Hazretleriyle İstanbul surları önünde Bizanslılar ile mücadele etti. On beş tane evladı vardı. On biri erkek, dördü kızdı. Abdullah bin Ömer, Peygamber efendimize çok bağlıydı. O'nun (aleyhisselâm) yolunda gitmek, ahlâkı ile ahlaklanmak isterdi. Huzûr-u se'âdetinden ayrılmak istemezdi. Her işte çok araştırıcı, inceleyici ve dikkatliydi. Kur'ân-ı Kerim'in tefsiri hususunda sahabenin ileri gelenlerindendi. Helal ve harama ait hadis-i şeriflerin çoğunu bildirdi.