Peygamberimizin ibadet hayatı
Alemlere rahmet olarak gönderilen Peygamber Efendimizin bizzat yaptığı ibadetler, İslam ilminin ve hükümlerin bir dayanağını oluşturur. Kulluk şuuru en yüksek seviyede olan Efendimiz (sav), Allah'ı görüyormuşçasına ibadet edilmesi gerektiğini ümmetine tavsiye ederdi. Hz. Peygamber (sav), gündelik yaşamının bir kısmını ibadetlere, bir kısmını kendisinin ve Müslümanların işlerine, bir kısmını ise aile işlerine ayırarak ölçü ve dengeyi sağlardı. Peki, Efendimizin nafile ibadetleri nelerdi? İşte Peygamber Efendimizin (sav) dilinden düşürmediği dualar eşliğinde, Müslümanlara örnek olan ibadet hayatı...
Giriş Tarihi: 08.06.2020
14:30
Güncelleme Tarihi: 14.01.2022
10:22
Peygamber Efendimizin ilk namazı
"Ey bürünüp sarınan (resulüm), kalk ve (insanları) uyar. Sadece Rabbini büyük tanı, kalbini tertemiz tut. Kötü şeyleri terke devam et"
(Müddessir Suresi, 1-5. ayetler)
Müddessir suresindeki âyetlerin nüzulünden sonra Hz. Peygamber (sav), Cebrail'in tarifiyle abdest alıp namaz kıldı .Daha sonra Hz. Hatice'ye de abdest aldırıp namaz kıldırdı. Bu dönemde namaz, sabahın erken ve akşamın geç vaktinde olmak üzere günde iki vakitte ikişer rek'at olarak kılınırdı . İlk namazda Cebrail, sabahleyin Kâbe civarında Hz. Peygamber'e imamlık yaptı. Daha sonra namazlar Hz. Peygamber'in imametiyle devam etti.
Hemen ilk gün akşam vaktine cemaat olarak Hz. Hatice, ertesi gün Hz. Ali katıldı. Hz. Ali, akşamleyin Hz. Peygamber ile Hz. Hatice'yi namaz kılarken görmüş, davete uyarak ertesi gün o da büyük bir çocuk iken cemaate katılmıştı. Daha sonra Zeyd b. Hârise ve Hz. Ebû Bekir bu cemaate eklendi.
Peygamber Efendimiz (sav) en çok şöyle dua etmiştir:
Okunuşu : "Allâhümme Rabbenâ âtinâ fid-dünyâ hasenetevve fil-âhırati haseneh. Ve kınâ azâben-nâr."
Anlamı : "Ey Allah'ım! Ey Rabbimiz! Bize dünyada iyilik, güzellik ve nimet ver, ahirette de iyilik, güzellik ve nimet ver ve bizi ateş azabından koru."
(Buhârî, De'avât, 55)
"Allâhümme" kelimesinden sonraki kısım, Bakara sûresinin 201. ayetidir. Duada "Allah" ve "Rab" isimleri zikredilerek iki şey istenmiştir; biri dünya ve ahirette "ihsân", ikincisi "ateş azabından korunma."
Fikriyat'ın Kur'an-ı Kerim uygulamasında yer alan seçkin hafızlardan Kur'an'ı dinlemek ve okumak için tıklayın.
(Ey Rasulüm!) Şüphesiz ki Sen, yüce bir ahlak üzeresin!
Kalem suresi, 4. ayet
Dinin direği namazın İslam'da önemi başın vücuttaki yeri gibidir.
Günde beş vakit belirli şekillerle yerine getirilen namaz, İslam'ın şartlarından biridir. Allah Resulü de namazı, "dinin orta direği" olarak nitelendirdi.
Efendimiz (sav), ashabına öğrettiği namazı herkesten çok eda etti. Öyle ki Hz. Aişe'nin rivayetine göe Hz. geceleri ayakları şişinceye kadar ayakta durup ibadet ettiği olurdu.
Okunuşu : "Allâhümme innî es'elükel-hüdâ vet-tükâ vel- 'afâfe vel-ğınâ."
Anlamı : "Allah'ım! Senden hidayet, takva, iffet ve gönül zenginliği istiyorum."
(Müslim, Dua, 72; İbn Hıbbân, Ed'ıye, No: 900)
Peygamber Efendimiz'in bu duası, özlü ancak anlamı çok kapsamlı bir duadır. Kişinin Allah'a, kendisine ve diğer insanlara karşı görevlerini İslam'ın istediği şekilde yapabilmeyi ifade etmektedir.
D ua etmenin önemini anlatan ayetler
İslam'ın ilk dönemlerinde nasıl ibadet ediliyordu?
"Birinizin kapısının önünden bir nehir geçse ve onda her gün beş defa yıkansa, bu o kimsenin kirinden bir şey bırakır mı, ne dersiniz?" Sahâbîler, "Onun kirinden hiçbir şey bırakmaz." demişler, bunun üzerine Resûlullah, "İşte beş vakit namaz da böyledir! Allah onlarla günahları yok eder." buyurmuştur.
(Buhârî, Mevâkîtü's-Salât, 6 )
Risâletin ilk döneminde açıkça namaz kılınamıyordu; Hz. Peygamber (sav), Hz. Ali'yi de yanına alarak Mekke dışında dağ aralarında namaz kılıp dönüyordu. Diğer Müslümanlar da öyle yapıyorlardı. Bir defasında Sa'd b. Ebû Vakkas dağ arasında müşriklerin takibine, alay ve tazyikine maruz kalınca eline geçirdiği bir deve çene kemiği ile birinin başını yarmış ve "Allah yolunda ilk kan akıtan kişi" diye anılmıştı.
Hicr Suresi'nin 94. ayeti "Ey Muhammed! Artık, sana buyurulanı açıkça ortaya koy, müşriklerden yüz çevir " nazil olduktan sonra açık davet başladı, böylece Kâbe ve civarındaki yerlerde namaz da kılınır oldu. Ancak bu durum kıyasıya bir mücadeleyi gerektiriyordu. Örneğin, bir defasında Hz. Ebû Bekir'in de ısrarıyla Müslümanların Kâbe önünde topluca namaz kılma gayreti müşriklerin hücumuyla önlenmek istendi. Bu olayda Hz. Ebu Bekir dahil bazı Müslümanlar ölümden döndüler.
Risaletin altıncı yılında önce Hz. Hamza, daha sonra Hz. Ömer'in Müslüman olmasıyla Kâbe'de iki saf olarak ilk defa açıkça ve topluca namaz kılındı.