Arama

  • Anasayfa
  • Galeri
  • İslam
  • Prof. Dr. Mehmet Emin Ay'ın Edebali Cami sohbeti: Kur'an'ın lezzetini aldığınız zaman bırakamazsınız

Prof. Dr. Mehmet Emin Ay'ın Edebali Cami sohbeti: Kur'an'ın lezzetini aldığınız zaman bırakamazsınız

Efendimiz'in (SAV) her biri inci değerinde olan sözleri olan hadis-i şerifler Müslümanlar için yol gösterici birer kandil hükmündedir. Bu minvalde hadis meclislerine, sohbetlerine katılmak ve bu ortamın devamını sağlamak önemli bir sosyal sorumluluğu temsil eder. Fikriyat yazarı Prof. Dr. Mehmet Ay, hadis-i şerif sohbetlerine 2007 yılından bu yana Bursa Edebali Camii'nde devam ediyor. Her sene kasım ve mayıs ayları arasında yapılan "Hadis Sohbetleri" pazar günleri sabah namazından sonra gerçekleşir.

Bu çok önemli bir şeydir. Çünkü Mevlamız kalbimize bakıyor ve nazar ediyor. O esnada onun için Kur'an okumaya başlarken, "Ey Habibim Kur'an okumaya başlarken Kur'an okurken bile Allah'a (CC) sığın." bu ayeti kerime gereği, her Kur'an okuyucu "Euzu billahi mineşşeytanirracim, Bismillahirrahmanirrahim" diye başlar, başlamalıdır. Neden? Çünkü "kalpleriniz bütünleştiği zaman Kur'an-ı okuyunuz" buyuran Resulullah Efendimiz (SAV), dilimiz ayeti telaffuz edip gözümüz satırlarda dolaşırken kalbimizin başka taraflara akmamasını istiyor. Çünkü Cenab-ı Hakk'a karşı mümin saygıda kusur etmiş olur. Aynen şuna benzetiliyor aziz kardeşlerim! Biri ile konuşuyorsunuz ama elinizde çağımızın derdi, müptela olunan şey, imtihanı, sınavı, belası telefon. Siz onunla meşgulsünüz. Arada bir başınızı kaldırıp "he öyle mi" falan diyorsunuz. Karşınızdaki insan "beni dinlemiyor" vehmine kapılır, üzülür. Ona siz vakit ayırmıyorsunuz demektir. Bu durum nasıl nahoş bir durum ise kalbimiz başka yerlerde dolaşırken gözümüzün ayeti takip ettiği, dilimizin de okuduğu durumlara düşmemizi istemiyor Resulullah (SAV) Efendimiz...

En büyük muallimimiz, öğretmenimiz onun için istiyor ki bu kalp ona versin kendisini. O zaman Kur'an'ın lezzetini aldığımız zaman bırakamazsınız. Sayfalarca okumak ister, her gün okumak ister. Uzun süre okuyordu Efendimiz (SAV) ve ayaklarının şişliğinin farkında olmuyordu. Yudum yudum lezzetini aldığı için. İşte bu Resulullah Aleyhissalatu Vesselam Efendimiz buyuruyor ki:

"Her harfine Allah (CC) on sevap yazar."

Bakınız diyor "elif, lam, mim" bir harf değildir. Elif bir harftir, lam bir harftir, mim bir harftir, diye açıklıyor. Harflerine on sevap verir. Elif, lam, mim dediğiniz zaman üç harf. Sevabı otuz olarak bileceksiniz. "Zalikel kitabu"daki bütün harflerin sayısınca verir, bu şuurla okunduğu zaman. Rabbimiz Teâla Kur'an-ı Kerim'i cümlemize bu şuurla okumayı nasip etsin.Okuyuculara, okuyucular olarak hepimize, dinleyicilere bu şuurla dinlemeyi nasip etsin. Çünkü bizim sevaba çok ihtiyacımız var. Mahşer günü hiç ummadığımız yerden sevaplarımızın eksildiğini görecek insanoğlu. Buna çok üzülecek. Onun için sevaba çok ihtiyacımız var, diyor Rasulullah Efendimiz (SAV), bizi uyarıyor. İşte Mevlamız, "elif, lam, mim" onca malum olan bir manaya geliyor. Sonrasında "zalikel kitab"...

Bu kitap diyor, Kur'an-ı Kerim'i kastederek "la raybe fih" onda hiçbir şüphe yok. Onda hiçbir çelişki yok. Bir dediği diğerini bozmayan bir sayfalar içinde, mushaf-ı şerif diyoruz. Altı bin küsur ayet-i kerimeyi Rabbimiz Teâla, Peygamber-i Zişan Efendimizin (SAV) kalbine indirdiği, ona okuttuğu "sana biz okutacağız ey habibim", "Senukri-u keffelâ tensâ" "sana biz okutacağız ve asla unutmayacaksın", unutmamak hafızların, Cenab-ı Hakkın büyük bir mucizesine mazhariyetidir.

Aziz kardeşlerim! Bu ayeti kerimeleri hıfzeder ve bize böyle tane tane, inci misali sunup verirler, okurlar. İşte bu ayetler birbiriyle çelişkisi olmayan, bu Kur'an içinde hiçbir şüphe bulunmayan bir kitaptır. Kitabu'l mübindir. Açık net bir kitap ve "hüden lil muttakin" muttakiler için hidayet rehberidir buyuruyor Rabbimiz Teâla.

Sonra bu muttaki kelimesini kısaca ifade edelim. Sohbetlerimize devam eden kardeşlerimiz hatırlayacaklardır. Onlar için tekrar olduğunu düşünmesinler. Çünkü tekrara da ihtiyacımız var. Hatırlamaya ve hatırlatılmaya da ihtiyacımız var. Bu hatırlatmalar insanoğlunun muhtaç olduğu husustur. Çünkü biz nisyan ile malul olan bir zihin yapısına sahibiz. Yani unutmaya hazırız.

Onun için hatırlatma kabilinden söylüyorum efendim. Takva sahibi olmak demek, gönlünde Allah'a (CC) kul olmanın şuurunu taşıyor olmak demektir. Allah'a (CC) kul olma şuuruyla yaşamak demektir.

Ya Rabbi ben senin kulunum, bundan ben çok memnunum. Sen de benim Rabbimsin sen de benden razı ol amellerim de diye hep bu niyeti, bu duayı ve niyazı içinde taşımak demektir, takva sahibi olmak.

İşte bu Kur'an muttakiler için bir hidayet rehberidir. "ellezine" onlar öyle müttakilerdir ki "yü'minune bil gayb". Sevgili yavrularımızın annelerinden bir ricam var. Onlarla birlikte camiye geldiğinizi için sizi gönülden tebrik ediyorum. Allah (CC) hepinizden razı olsun. Bu cami onlar için çok güzel hatıraları olan bir cami olmasını da çok isterim.

Onlar kendilerince de biz konuşurken, siz dinlerken oynayabilirler. Ama sessiz olmaları gerektiğini bu yaştan öğretmeniz gerekiyor. Hanımefendi kardeşlerimden ricam, sessizce de oynayabileceklerini onlara öğretelim lütfen.

Bunu sizden rica ediyorum hanımefendi kardeşlerim. Yukarıdan oynasınlar ama bize sesleri yüksek seviyede gelmesin. Ayeti kerimelere saygıyı şimdiden öğretelim inşallah.

Evet, bu muttakilerin vasıflarını Rabbimiz Teâlâ "Onlar ki görmedikleri halde Cenabı Hakkın varlığına, birliğine, meleklerine, gönderdiği peygamberlere iman eden gayb âlemine, görmediğimiz bir âleme imanımızı görmüş gibi gerçekleştiren kullardır. Onlar ki namazlarını hakkıyla eda edenlerdir. Onlar ki kendilerine verdiğimiz rızıklardan infak edebilenlerdir.

Devam ediyor ayeti kerime, "onlar ki kendilerinden önce Allah'ın (CC) indirdiği kitaplara ve o kitapların içinde var olan bilgilere iman ettikleri gibi "ey Habibim sana da indirdiğimiz bu Kur'an'a, Kur'an-ı Kerim'in her ayetine, şeksiz şüphesiz inandım" diyen kimselerdir. Bakınız muttakilerin vasıfları çok güzel bir şekilde açıklanıyor. Muttakilerin olabilmek için bunlara uymamız gerektiği bize hatırlatılmış oluyor.

"Ulaike ala huden min rabbihim" ne güzel ne mutlu bunlara, "Onlar rablerinden gelen hidayete nail olmuş kimselerdir." Allah'ın (CC) kendilerine hidayet ettiği kimselerdir. "Ve ulaike humul muflihun." "Ne mutlu onlar kurtuluşa, gerçek felaha eren kimselerdir." Felaha ermek demek, ayeti kerimelerden anladığımız şudur ki, mahşer gününün hesabını verip de mutlu bir şekilde cennetin yolunu tutan kimsenin mutluluğuna sahip olmak demektir. Gerçek kuruluş budur ve bu dünyanın sıkıntıları bizim hiçbir zaman peşimizi bırakmaz. Yakamızdan düşmez, bir gün iyiyseniz ertesi gün bir başınıza sizi üzen bir durum gelebilir. Bu dünya sıkıntısız olmayacaktır. "veleneblü venneküm" buyuran Rabbimiz Teâla, bu dünya hayatının insan için mutlaka bir imtihanlarla dolu yaşantı olduğunu hatırlatıyor. Kimi bölgelerde açlık, kıtlık, kuraklık, susuzluk. Efendim, Bursa olarak da bizim su seviyemizin düşük olduğunu söylüyorlar. Yağdırmazsa Mevlam, nerden, kim su getirecek? İşte bütün bunlar dünya hayatında muhtemel karşılaşacağımız bizim sınavlarımızdır. Ama aslolan bunlardan kurtuluş değil de mahşer günü hesabını verebilmiş olmaktır. Onun için bu "yevmü'l hisab" Kur'an-ı Kerim'de çok geçer.

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN