Prof. Dr. Mehmet Emin Ay'ın Edebali Cami sohbeti: Kur'an'ın lezzetini aldığınız zaman bırakamazsınız
Efendimiz'in (SAV) her biri inci değerinde olan sözleri olan hadis-i şerifler Müslümanlar için yol gösterici birer kandil hükmündedir. Bu minvalde hadis meclislerine, sohbetlerine katılmak ve bu ortamın devamını sağlamak önemli bir sosyal sorumluluğu temsil eder. Fikriyat yazarı Prof. Dr. Mehmet Ay, hadis-i şerif sohbetlerine 2007 yılından bu yana Bursa Edebali Camii'nde devam ediyor. Her sene kasım ve mayıs ayları arasında yapılan "Hadis Sohbetleri" pazar günleri sabah namazından sonra gerçekleşir.
Giriş Tarihi: 23.12.2022
08:24
Güncelleme Tarihi: 23.12.2022
12:26
En büyük muallimimiz, öğretmenimiz onun için istiyor ki bu kalp ona versin kendisini. O zaman Kur'an'ın lezzetini aldığımız zaman bırakamazsınız. Sayfalarca okumak ister, her gün okumak ister. Uzun süre okuyordu Efendimiz (SAV) ve ayaklarının şişliğinin farkında olmuyordu. Yudum yudum lezzetini aldığı için. İşte bu Resulullah Aleyhissalatu Vesselam Efendimiz buyuruyor ki:
"Her harfine Allah (CC) on sevap yazar."
Bakınız diyor "elif, lam, mim" bir harf değildir. Elif bir harftir, lam bir harftir, mim bir harftir, diye açıklıyor. Harflerine on sevap verir. Elif, lam, mim dediğiniz zaman üç harf. Sevabı otuz olarak bileceksiniz. "Zalikel kitabu" daki bütün harflerin sayısınca verir, bu şuurla okunduğu zaman. Rabbimiz Teâla Kur'an-ı Kerim'i cümlemize bu şuurla okumayı nasip etsin.Okuyuculara, okuyucular olarak hepimize, dinleyicilere bu şuurla dinlemeyi nasip etsin. Çünkü bizim sevaba çok ihtiyacımız var. Mahşer günü hiç ummadığımız yerden sevaplarımızın eksildiğini görecek insanoğlu. Buna çok üzülecek. Onun için sevaba çok ihtiyacımız var, diyor Rasulullah Efendimiz (SAV), bizi uyarıyor. İşte Mevlamız, "elif, lam, mim" onca malum olan bir manaya geliyor. Sonrasında "zalikel kitab"...
VIDEO
Bu kitap diyor, Kur'an-ı Kerim'i kastederek "la raybe fih" onda hiçbir şüphe yok. Onda hiçbir çelişki yok. Bir dediği diğerini bozmayan bir sayfalar içinde, mushaf-ı şerif diyoruz. Altı bin küsur ayet-i kerimeyi Rabbimiz Teâla, Peygamber-i Zişan Efendimizin (SAV) kalbine indirdiği, ona okuttuğu "sana biz okutacağız ey habibim", "Senukri-u keffelâ tensâ" "sana biz okutacağız ve asla unutmayacaksın", unutmamak hafızların, Cenab-ı Hakkın büyük bir mucizesine mazhariyetidir.
Aziz kardeşlerim! Bu ayeti kerimeleri hıfzeder ve bize böyle tane tane, inci misali sunup verirler, okurlar. İşte bu ayetler birbiriyle çelişkisi olmayan, bu Kur'an içinde hiçbir şüphe bulunmayan bir kitaptır. Kitabu'l mübindir. Açık net bir kitap ve "hüden lil muttakin" muttakiler için hidayet rehberidir buyuruyor Rabbimiz Teâla.
Sonra bu muttaki kelimesini kısaca ifade edelim. Sohbetlerimize devam eden kardeşlerimiz hatırlayacaklardır. Onlar için tekrar olduğunu düşünmesinler. Çünkü tekrara da ihtiyacımız var. Hatırlamaya ve hatırlatılmaya da ihtiyacımız var. Bu hatırlatmalar insanoğlunun muhtaç olduğu husustur. Çünkü biz nisyan ile malul olan bir zihin yapısına sahibiz. Yani unutmaya hazırız.
Onun için hatırlatma kabilinden söylüyorum efendim. Takva sahibi olmak demek, gönlünde Allah'a (CC) kul olmanın şuurunu taşıyor olmak demektir. Allah'a (CC) kul olma şuuruyla yaşamak demektir.
Ya Rabbi ben senin kulunum, bundan ben çok memnunum. Sen de benim Rabbimsin sen de benden razı ol amellerim de diye hep bu niyeti, bu duayı ve niyazı içinde taşımak demektir, takva sahibi olmak.
İşte bu Kur'an muttakiler için bir hidayet rehberidir. "ellezine " onlar öyle müttakilerdir ki "yü'minune bil gayb". Sevgili yavrularımızın annelerinden bir ricam var. Onlarla birlikte camiye geldiğinizi için sizi gönülden tebrik ediyorum. Allah (CC) hepinizden razı olsun. Bu cami onlar için çok güzel hatıraları olan bir cami olmasını da çok isterim.
Onlar kendilerince de biz konuşurken, siz dinlerken oynayabilirler. Ama sessiz olmaları gerektiğini bu yaştan öğretmeniz gerekiyor. Hanımefendi kardeşlerimden ricam, sessizce de oynayabileceklerini onlara öğretelim lütfen.
Bunu sizden rica ediyorum hanımefendi kardeşlerim. Yukarıdan oynasınlar ama bize sesleri yüksek seviyede gelmesin. Ayeti kerimelere saygıyı şimdiden öğretelim inşallah.
Evet, bu muttakilerin vasıflarını Rabbimiz Teâlâ "Onlar ki görmedikleri halde Cenabı Hakkın varlığına, birliğine, meleklerine, gönderdiği peygamberlere iman eden gayb âlemine, görmediğimiz bir âleme imanımızı görmüş gibi gerçekleştiren kullardır. Onlar ki namazlarını hakkıyla eda edenlerdir. Onlar ki kendilerine verdiğimiz rızıklardan infak edebilenlerdir.
Devam ediyor ayeti kerime, "onlar ki kendilerinden önce Allah'ın (CC) indirdiği kitaplara ve o kitapların içinde var olan bilgilere iman ettikleri gibi "ey Habibim sana da indirdiğimiz bu Kur'an'a, Kur'an-ı Kerim'in her ayetine, şeksiz şüphesiz inandım " diyen kimselerdir. Bakınız muttakilerin vasıfları çok güzel bir şekilde açıklanıyor. Muttakilerin olabilmek için bunlara uymamız gerektiği bize hatırlatılmış oluyor.
"Ulaike ala huden min rabbihim" ne güzel ne mutlu bunlara, "Onlar rablerinden gelen hidayete nail olmuş kimselerdir." Allah'ın (CC) kendilerine hidayet ettiği kimselerdir. "Ve ulaike humul muflihun." "Ne mutlu onlar kurtuluşa, gerçek felaha eren kimselerdir." Felaha ermek demek, ayeti kerimelerden anladığımız şudur ki, mahşer gününün hesabını verip de mutlu bir şekilde cennetin yolunu tutan kimsenin mutluluğuna sahip olmak demektir. Gerçek kuruluş budur ve bu dünyanın sıkıntıları bizim hiçbir zaman peşimizi bırakmaz. Yakamızdan düşmez, bir gün iyiyseniz ertesi gün bir başınıza sizi üzen bir durum gelebilir. Bu dünya sıkıntısız olmayacaktır. "veleneblü venneküm" buyuran Rabbimiz Teâla, bu dünya hayatının insan için mutlaka bir imtihanlarla dolu yaşantı olduğunu hatırlatıyor. Kimi bölgelerde açlık, kıtlık, kuraklık, susuzluk. Efendim, Bursa olarak da bizim su seviyemizin düşük olduğunu söylüyorlar. Yağdırmazsa Mevlam, nerden, kim su getirecek? İşte bütün bunlar dünya hayatında muhtemel karşılaşacağımız bizim sınavlarımızdır. Ama aslolan bunlardan kurtuluş değil de mahşer günü hesabını verebilmiş olmaktır. Onun için bu "yevmü'l hisab" Kur'an-ı Kerim'de çok geçer.
VIDEO
Bu "yevmü'l hisab" a çok dikkat edelim. Aziz ve muhterem kardeşlerim. Tek idealimiz şu bedeni, şu ruhu ahiret yurduna efendim, ruhu mümin olarak teslim edip şu bedeni de toprağa verince yakınlarımız, ardımızdan Mümin olduğumuza şahitlik edilecek bir hayat bırakalım. Son kelamımız o mübarek kelimeyi tayyibe ki gönülden, kalpten bütün hücrelerimizle buyurun bir daha okuyalım:
"Eşhedü enla ilahe illallah ve eşhed anne Muhammeden Abduhu ve resulu" diyerek rabbimizin varlığını, birliğini Hz. Muhammed Mustafa Aleyhissalatu Vesselam Efendimizin, peygamberliğini tasdik ederek göz yumabilmektir. Mahşer günü hesabından Cenabı Hakkın bazı bahtiyar kulları var ki onların hesabını Mevlamız kendisi, "sizin hesabınız yok" diye görüp de böylesine hesapsız ve azapsız mahşer meydanından cennete uğurlananlar diye bahsediliyor. O'nun (CC) elinde, O'nun (CC) iradesinde, O'nun (CC) merhametinde hiç sınır yok. Bizi de onların arasında katmaya hiçbir engel yok. Cümlemizi ya onlardan ya da hesabı çok kolay gelenlerden eylesin. Âmin, Ya Rabbel âlemin.
İşte "ve ülaike hümül müflihun" aynı zamanda dünya hayatında da böyle felah hali, insandaki huzur halidir diyor eserlerimizde, tefsirlerimizde gönlü hoş olmak demektir. Sıkıntıyla beraber gönlünde bir mutluluk olmak demektir. Dünya hayatında Rabbimiz Teâla, bunu da mümin kullarına veriyor. Müminin imanı, günümüzün hastalığı olan strese engeldir diyor, din psikologları. Evet, ta kendisi. Çünkü iman, onu barındırmaz bir müminin ruhunda. Mevlam var, der. Bütün sıkıntılarına ve kederlerine bakarak işte bu da bir felah halidir ve Este izu Billah:
"Men amile salihan min zekerin ev unsa"
VIDEO