Arama

Ruhun melekesi: Sabır

Sabır, başa gelen imtihan ve musibetlere karşı metanetli, dirençli olmaktır. Sadece dünya hayatındaki olumsuzluklara dayanmak değil, aklın ve dinin gösterdiği yolda sebat etmektir. Ruhun melekesi olan sabır, bir ibadettir. Peki, dini bir kavram olarak sabır nasıl anlaşılmalıdır? Tahammül etmek ve sabretmek hangi noktada ayrılır beraber okuyalım…

🔸Sabır, sürecin aksine anlık bir reflekstir. Derin bir akıl, kavrayış ve hadiselerin üzerimizden geçememesidir.

🔸 Bir mümin, normal şartlarda hayır ve şerri Cenab-ı Hak'tan bilir. Yüce Allah, hayır ve şer ile kullarını sınar. Sabır da bir müminin en güzel karşılığıdır.

🔸Demirli, sabrın pasif bir kavram olmadığını ve bu duygunun merkezi bir yere yerleştirilmesi gerektiğini anlattı:

"Sabrı merkezi bir yere yerleştirmemiz lazım, ana noktaya yerleştirmemiz lazım, her insanın her hayvanın her canlının, temel özelliklerinden birisi olan beklemeyi sabır haline getirirsek o zaman sabır pasif bir kavrama döner. "

🔸Cenab-ı Hakk (cc) bütün yaratılmışlarla beraberdir. Sabır ise Allah ile ikinci bir beraberlik biçimidir. İnsanların habersizlikten uyandığı bir beraberlik biçimidir.

🔸İnsanoğlu dünya hayatı boyunca hastalık, fakirlik, ve çeşitli zorluklarla karşı karşıya kalır. İnsanın kaderinde başına gelen imtihanları önlemesi mümkün değildir. Bu tür zamanlarda gösterdiğimiz metanet ve sabır, Allah'a karşı şükür ve hamd duygumuzu güçlendirir.

🔸Sabrın kendisi de karşılığı da ilahi bir hediyedir. Rasulullah (sav) bu konuda şöyle buyurmuştur:

"Hiç kimseye sabırdan daha hayırlı ve geniş bir nimet verilmedi." (Buhârî, "Zekât", 50; "Riḳāḳ", 20; Müslim, "Zekât", 124)

🔸Kur'an-ı Kerim'de kimlerin sabırlı olduğunun belli edilmesi ve bir diğer anlamda muhlislerin ortaya çıkarılması için kulların Allah-u Teâla tarafından sınanacağı bildirilmiştir:

"Sizi deneyeceğiz ki, içinizden cihad edenleri, zorluklara göğüs gerenleri ortaya çıkaralım ve size ait haberleri de (söz ve iddiaları) deneyerek açıklığa kavuşturalım" (Muhammed suresi, 31. ayet)

Muhammed Suresi, 31. ayet tefsiri:
Haberlerin açıklığa kavuşturulmasından maksat, gerçek olup olmadıklarını ortaya çıkarmaktır. Cihad en önemli imtihan aracıdır. Bu imtihanı geçirmeden kendileri hakkında çeşitli haberler yayılan, kanaatler edinilen kimselerin gerçekten böyle olup olmadıkları cihad sayesinde anlaşılmakta, ortaya çıkmaktadır.

  • 10
  • 14

🔸İmtihanlara karşı sabırlı olan kimselere bahşedilecek mükâfatlar da birden çok ayette vurgulanmıştır:

"Andolsun ki sizi biraz korku ve açlıkla; mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle sınayacağız. Sabredenleri müjdele!" (Bakara 2/155)

Bakara Suresi, 155. ayet tefsiri

Müslümanlar Mekke'den Medine'ye göç ederek müşriklerin saldırılarından kısmen kurtulmuşlardı. Bununla birlikte hicretin ilk yıllarında hâlâ kaygı ve korkuları vardı; yeni vatanları olan Medine de putperestlerin tehdidi altındaydı. Nitekim kısa zaman sonra çatışmalar başladı. Bu arada Müslümanlar ağır maddî sıkıntı çekiyorlardı; hicret edenler mallarını geride bırakmışlardı; çatışmalarda da mal ve can kaybına uğruyorlardı. İmkânlarını kardeşçe paylaşmalarına rağmen –Peygamber ailesi de dahil olmak üzere– çok zaman günlerce karınlarını doyuramıyorlardı. Âyette özellikle Medine döneminin ilk yıllarındaki bu sıkıntılara işaret edilmekle beraber, genel anlamda Allah'ın insanları bu tür sıkıntılarla imtihan etmesi her zaman mümkün olduğundan, âyetin anlamı ve amacı da mutlak ve geneldir. Buna göre Allah Müslümanları o zaman denemiştir, dilediği her zaman da dener. Allah'a dayanıp sıkıntıları altında ezilmeyenler hem dinî hem de dünyevî bakımdan hep kazanmışlardır; bu Allah'ın yasasıdır.

🔸"Bugün de ben onlara sabretmelerinin karşılığını veriyorum. Onlar hakikaten muratlarına ermişlerdir." (Müminun 23/111)

Müminun Suresi, 111. ayet tefsiri

Burada âhirette inkârcıların yargılanmalarından bir sahne anlatılmaktadır: Allah inkârcılara, âyetleri kendilerine okunduğunda onları yalanlayıp reddettiklerini hatırlatır. Kuşkusuz inkârcıların bütün kötülükleri öncelikle âyetleri inkâr etmeleriyle başladığı için bu suçun altının özellikle çizildiği anlaşılmaktadır. İnkârcıların verdiği cevap gerçeğin tam ifadesidir: "Kötü yanımızın etkisinde kaldık; biz bir sapkınlar topluluğu olduk." Demek ki inkâr ve isyanları samimi araştırmalarına, akıl ve düşüncelerinin vardığı fikirlere değil, nefsânî arzularını, çıkar kaygılarını, beşerî zaaflarını aşamamalarına dayanıyordu. Bu yüzden "Bizi buradan çıkar!" feryatları da karşılıksız kalacaktır. Çünkü bu yakarışları dünyada yapmaları gerekirdi. Ama dünyada iken samimi müslümanlar âhiret kurtuluşu için niyaz ederken, bu zor hesap için hazırlanırken o inkârcılar bu günahsız müminleri küçümseyip alaya alıyorlardı. Ama şimdi mutlu âkıbeti o müminler elde etmişlerdir.

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN