Şehitlikle ilgili ayet ve hadisler
Şehit, şahit olan ve hazır bulunan demektir. Ölüp yok olan, kaybolup giden değil, ölümsüzleşendir. Şehit, Allah için ölümsüzleşmenin diğer adıdır. Bunun içindir ki şehit, diridir. Ölmez ve ona ölü de denmez. İşte Allah katındaki en yüksek mertebelerden biri olan şehitlikle ilgili ayet ve hadisler...
Giriş Tarihi: 28.02.2020
14:27
Güncelleme Tarihi: 15.02.2021
14:40
Câbir radıyallahu anh şöyle dedi: Bir adam: –Yâ Resûlallah! Eğer Allah yolunda öldürülürsem ben nerede olacağım, dedi. Resûl-i Ekrem: –"Cennette" diye cevap verdi. Bunun üzerine adam elinde bulunan hurmaları attı, sonra düşmanla savaştı ve neticede şehit düştü.
(Müslim, İmâre 143 . Ayrıca bk. Buhârî, Meğâzî 17; Nesâî, Cihâd 31)
"O mü'minler, savaşta bunca yara aldıktan sonra bile, Allah ve Rasûlü'nün tekrar savaşa dönme çağrısına uymuşlardı. İşte böyle güzel davranışta bulunanlarla, Allah'a ve Rasûlü'ne karşı gelmekten sakınanları âhirette büyük mükâfatlar beklemektedir."
(Al-i İmran 3/172)
Resûlullah (s.a.s.) şöyle buyurur: "Cennete giren hiçbir kimse, yeryüzündeki her şey kendisinin olsa dahî dünyaya geri dönmeyi arzu etmez. Sadece şehit, gördüğü ileri derecedeki itibar ve ikram sebebiyle tekrar dünyaya dönmeyi ve on defa şehit olmayı ister."
(Buhârî, Cihâd 21; Müslim, İmâre 109)
"Ey iman edenler! Sizi pek acı bir azaptan kurtaracak çok kârlı bir ticaretin yolunu size bildireyim mi? Allah'a ve Rasûlü'ne gerektiği gibi inanır, mallarınızla ve canlarınızla Allah yolunda cihad edersiniz. Eğer bilirseniz, sizin için hayırlı olan budur. Böyle yaparsanız Allah sizin günahlarınızı bağışlar, sizi içinden ırmaklar akan cennetlere; sonsuz nimet ve ebedî mutluluk diyarı olan Adn cennetlerindeki çok güzel köşklere yerleştirir. En büyük başarı ve kurtuluş işte budur! Hoşunuza gidecek bir başka lutuf daha var: Allah'ın yardımı ve pek yakında gerçekleşecek bir fetih! Mü'minleri müjdele!"
(Saff 61/10-13)
Efendimiz buyuruyor: "Allah yolunda hudutta bir gün nöbet beklemek, hudut dışındaki yerlerde bin yıl nöbet tutmaktan daha hayırlıdır."
(Dârimî, Cihâd 32)