Arama

Siyer ile ilgili bilinmesi gereken 25 kavram

Siyer, Peygamber Efendimizin, doğumundan vefatına kadar hayatını, şahsiyetini, tebliğ faaliyetlerini, siyasi ve askeri mücadelelerini konu alan ilim dalıdır. Bu alanda yazılan eserlere siyer-i nebi de denir. Siyer, İslam tarihinin bir parçasıdır. Yüce kitabımız Kur'an-ı Kerim'in hükümleri, O'nun yaşayışı, sözleri ve uygulaması ile açıklık kazandı. Bundan dolayı Peygamber Efendimizin hayatını öğrenmek bir bakıma dinimizi öğrenmektir. İşte siyer ile ilgili bilinmesi gereken 25 kavram...

Asabiyet: Erkek tarafından bağlı olan akrabalık bağıdır. Asabiyet düşüncesini ortadan kaldırmak için Peygamber Efendimizin de dahil olduğu Hilfu'l Füdul'u kurulmuştu. Asabiyet, kısaca kabile üyeleri arasında kayıtsız şartsız dayanışma yasasını ifade etmekte ve Arapların hayatına yön veren, ahlakî zihniyet ve değerlerine hakim olan Cahiliye ruhunu yansıtmaktaydı. Kişi ve kabile şerefi, dönemin ahlak zihniyetini belirleyen etkenlerden biriydi. Bu dönemde iyilik için iyilik değil, onur kazanmak için iyilik anlayışı hâkimdi. Bu yüzden kibir, gurur, soyluluk ve üstünlük yarışı, onlara zaman zaman kabirlere gidip mezar taşlarıyla övünmek gibi saçmalıklar bile yaptırırdı. Asabiyet, Cahiliye ahlakının, en geniş sınırı kabileyi aşmayan bu egoist karakterini ifade eder.

Ashab-ı Suffe: Medine'de Mescidü'n Nebi bitişiğinde bulunan ve adına suffe denilen üstü kapalı, gölgelik yerde kalıp vakitlerini daha çok ibadetle, Kur'an ve hadis öğrenimiyle geçiren sahabelere denir. Suffe, Ashâb-ı Suffe'nin vakitlerini, Resûlullah'ı dinleyip ondan İslam'ın esaslarını öğrenerek geçirmeleri nedeniyle, kısa zamanda bir eğitim kurumu haline geldi. Sahabeler bu mekânda gecesini ve gündüzünü geçiren kimselerdi. Ashâb-ı Suffe'nin eğitim ve öğretim işleriyle bizzat ilgilenen Resûl-i Ekrem, Suffe'de dersler veriyordu. İslam hukuku alanında ortaya çıkan ehl-i hadîs ve ehl-i re'y ekollerinin ilk temsilcileri kabul edilen Abdullah b. Ömer ile Abdullah b. Mes'ûd gibi birçok sahabi de Suffe'de yetişti. Suffe'de yetişen bu sahabelerden bazısına, Efendimiz Aleyhisselam, özel olarak belli adetlerde okumak üzere esma-i hüsnâ verdiği de kaynaklarda belirtilir.

Ashab-ı Suffe mensubu sahabeler

Bi'set: Hz. Peygamber'e peygamberlik görevinin verildiği tarihi ifade eder. Hz. Peygamberin yıllardır süregelen bir âdeti vardı. Senenin Ramazan ayını Nur Dağı'nın tepesindeki mağarada tefekkür, ibadet ve dua ile geçirirdi. Sessiz ve sakin olan Nur Dağı, tefekkürle baş başa kalması için en müsait yerdi. Cemiyetin bozuk havasından sıkılan mübarek ruhu burada huzur buluyordu.

Hz. Âişe (ra)'nin rivayetine göre Rasûlullah (sav) bu dönemde bir ara "sâdık (doğru) rüyalar" görmeye başlamış, altı ay devam eden bu süreçte gördüğü rüyalar aynen çıkmıştır. Kaynaklarda ayrıca Hz. Peygamber'in bu dönemde kendisini "Esselâmü aleyke yâ Rasûlallâh (Sana selâm olsun ey Allah'ın elçisi)" şeklinde selamlayan sesler duyduğu, etrafına dönüp bakınca kimseyi göremediği için merak içerisinde kaldığı, bu seslerin ağaçlar ve kayalıklardan geldiğine dair rivayetler de yer almaktadır. Peygamber Efendimiz, Hira mağarasında rastgele değil, Hazret-i İbrâhim'in Hanîf dini üzere ibadetlerini yapıyordu.

Peygamber Efendimiz, 40 yaşına yaklaştığında Nur Dağı'ndaki Hira Mağarası'nda inzivaya çekilmeyi ve burada vakit geçirmeyi adet edindi ve bu durum birkaç yıl devam etti. 40 yaşındayken, Kadir Gecesi, kendisine ilk vahiy geldi.

610 yılında kırk yaşındayken Hz. Hatice'nin hazırladığı azığıyla Hirâ Dağı'na tefekkür ve ibadet için gitmişti. Bu ilk vahyi Hz. Peygamber şöyle anlatmıştı: "O gece Cebrâil bana gelerek "Oku!" (İkra') dedi. Ben okuma bilmediğimi söyledim. Bunun üzerine melek beni aldı; dayanabileceğim son noktaya kadar sıktı. Ardından beni bırakıp tekrar "Oku!" dedi. Cevaben yine "Ben okuma bilmem" deyince tekrar son noktaya kadar sıktı ve "Oku!" dedi. Ben "Ne okuyayım?" diye cevap verince melek beni üçüncü defa takatim kesilinceye kadar sıktı ve bıraktıktan sonra şu ayetleri okudu: "Yaratan Rabb'inin adıyla oku! O, insanı bir kan pıhtısından yarattı. Oku! Rabb'in sonsuz kerem sahibidir. O Rabb ki kalemle yazmayı öğretendir. İnsana bilmediği şeyleri öğretendir." (el-Alak 96/1-5)

Hz. Peygamber, kendisine nazil olan ayetleri tekrar etti. İnen ayetler Hz. Peygamberin hem diline hem de kalbine yerleşti. İlk vahyi alan Peygamber Efendimiz, bi'seti kırk yaşlarında bulunduğu sırada gerçekleşmiş ve yirmi üç yıl devam etti.

İslam'ın doğuşuna tanıklık eden Hira Mağarası

Buas savaşları: Evs ve Hazvec kabileleri arasında yapılan savaşlardır. Medineli Evs ve Hazrec kabileleri arasında 120 yıl devam eden savaşların sonuncusunun vuku bulduğu Buâs mevkii, Medine'ye 2 fersah uzaklıkta ve Benî Kurayza toprakları üzerinde bulunuyordu. Hicretten beş veya altı yıl önce cereyan eden ve "Yevmü Buâs" diye bilinen bu savaş, Evs kabilesinden bir kişinin Hazrec'e sığınan bir yabancıyı öldürmesi üzerine başlamıştı. Her iki kabilenin ileri gelenlerinden pek çok kimsenin hayatını kaybettiği savaş Hazrec lideri Amr'ın bir okla öldürülmesi ve Evsliler'in zaferiyle sonuçlandı. Buâs Savaşı'nın hâtırasına birçok şiir söylenmiştir.

Civar: Cahiliye ve İslami dönemde yaygın olan bir himaye müessesesi. Civâr sözlükte "komşuluk" anlamındadır. "Komşu" demek olan câr kelimesi hem haksızlığa uğrayan kimseyi koruyanı, hem de ona sığınan şahsı ifade eder. Enfal suresinde, müşrikler "Ben sizin yardımcınızım" diyerek Bedir Gazvesi'ne teşvik eden şeytanın yardım vaadi câr kelimesiyle anlatılmıştır.

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN