Arama

Tarihin tozlu sayfalarında kalmış Ramazan hatıraları

Bazı hatıralar insanı derinden etkiler. Hele de bunlar tarihin önemli şahsiyetleri tarafından yaşanmış ve anlatılmışsa. Peki, Osmanlı'da Ramazan ayındaki ilginç açık artırma neydi? Necip Fazıl ağlatan karpuzun hikmeti neydi? Tanpınar'ın dilinden eski Ramazanlar nasıldı? İşte sizler için Ramazan ayında tarihe mal olmuş anıları derledik.

  • 5
  • 12
GÜNEŞİ BİLE HAREKETSİZ BIRAKAN SICAK
GÜNEŞİ BİLE HAREKETSİZ BIRAKAN SICAK

Sultan İkinci Bayezid, Ramazan ayının sıcak bir yaz gününde, İstanbul'daki mesirelerinden birine gezintiye çıktı. İkindi namazı kılındıktan sonra iftar vaktini beklemek üzere, sultanın huzuruna oturuldu. Akşamı da kıldıktan sonra sultanla birlikte iftar yemeği yenilecekti. Güneş batmaya doğru yaklaşıyordu. Gerçekten uzun ve sıcak bir gündü. Devrin büyük âlimlerinden Molla Ali Çelebi, bekledikçe uzayan zaman karşısında güneşin hareketinin yavaşlığını kastederek "Sıcağın şiddetinden güneş bile hareket edemiyor." dedi.

  • 6
  • 12
MİSAFİR YEMEĞİ; ALTINLI NOHUT
MİSAFİR YEMEĞİ; ALTINLI NOHUT

Cömertliği ve hayırseverliği ile bilinen Osmanlı sadrazamlarından Mahmud Paşa, Ramazan ayı geldiğinde hayır hasenatına ayrı bir önem verirdi. Paşanın sofrasında oruç açanlar, diş kirasına ilaveten her akşam mutlaka ikram edilen nohutlu pilavın gelmesini dört gözle beklerdi. Çünkü Paşa, kazanlarda pilav pişirilirken pilavın içine nohut biçimi verilmiş altınlar attırır ve misafirlerine bu altınları ihsan ederdi.

  • 7
  • 12
TÜRKLERİN MİSAFİRPERVERLİĞİ BÖYLE OLUR
TÜRKLERİN MİSAFİRPERVERLİĞİ BÖYLE OLUR

Meşhur İngiliz yazar Julia Pardoe, 1836 yılında geldiği İstanbul'da 9 ay boyunca kaldı. Daha sonraki senelerde ise İstanbul hakkında kitaplar kaleme aldı. Kaldığı zaman diliminde Süleymaniye'de davet edildiği iftar yemeğini ise hiç unutamayarak hatıralarında genişçe yer verdi. Türk misafirperverliğini ise şöyle anlatır:

"İster fakir, ister zengin olsun, yemek vakti gelen misafirlerini her zaman iyi karşılar ve sofralarına oturturlar. Yüksek sözle söylenen 'Buyuruuuun!' asla zorla ve soğuk bir tonla sarf edilmez. Kendilerini sadece Allah'ın bir kulu sayarlar. Bunun içinde dünya mallarına iğreti gözüyle bakarlar. Kendilerinde fazla olan şeyleri de olmayanlara verirler ve bunu bir borç saymazlar."

  • 8
  • 12
ÇİFTE BAYRAM
ÇİFTE BAYRAM

I. Dünya Savaşı'nda Çanakkale'deki Mehmetçik, savaşa ve yazın kavurucu sıcağına rağmen bir ay oruç tuttu. 12 Ağustos 1915 Arefe günü, savaş içinde bayram yaparak hayat bulmaya hazırlanıyorlardı. Aynı gün 57. Alay Kumandanı Kurmay Yarbay Hüseyin Avni Bey, civar tepelerde koyun sürüsünü andıran beyazlıkları görünce, emir subayına bunların ne olduğunu sordu.

Aldığı cevap, "Kumandanım; malum yarın bayram, askerimiz bir ay oruç tuttu. Şimdi de bayram yapmaya hazırlanıyor, çamaşırlarını yıkayıp serdiler! Onlar Allah'ın huzuruna temiz elbiselerle çıkmak istiyorlar!" oldu.

Fakat bir sıkıntı vardı. Ertesi gün bayram namazı kılınırken, bütün alay birkaç dakika içinde yok edilebilirdi. Onun için Hüseyin Avni Bey; alay imamından bayram namazı kılınamayacağını askere duyurmasını istedi. Neticede bayram namazının kılınmayacağını sabahleyin tebliğ etmek üzere anlaşıp ayrıldılar.

Hüseyin Avni Bey, sabah alaca karanlıkta çadırından çıkınca ilkbahar ve sonbahara mahsus olan sis, sıcak yaz ortasında bütün yarımadayı kapladığını gördü. Bu havada düşmanın taarruz edemeyeceğinden emin olunca, huşu içinde bayram namazı kılındı ve herkes birbirinin bayramını tebrik etti. Bayrama özel bütün imkânlar seferber edildi. Mehmetçiğe Kakmadağı'ndan sıcak bulgur çorbası getirtildi. Daha birkaç kaşık içilmeden sis de dağıldı. Önce top ve makinalı tüfekler patladı. Akşamüzeri olduğunda 57. Alay, o gün de destan yazdı. Her zamanki gibi başlarında kumandanları Hüseyin Avni Bey olduğu halde, tamamı şehitler bahçesinde ikinci bayramlarını kutluyorlardı!

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN