Yeryüzündeki ilk mabet olan Kabe'nin bilinmeyen fotoğrafları
Kabe'nin Hz. Adem'den beri var olduğunu ancak aradan geçen zamanın ve tabiat hadiselerinin ona dair izleri ortadan kaldırdığını, Hz. İbrahim'in bu mabede ait temelleri yeniden bularak duvarlarını yükseltmek suretiyle bugünkü haline kavuşturduğunu biliyor muydunuz? Peki, Kabe bundan 100 yıl önce nasıl görünüyordu? Müslümanların kıblesi olan Kabe'nin bilinmeyen fotoğraflarını sizler için derledik.
Giriş Tarihi: 09.05.2019
14:30
Güncelleme Tarihi: 10.07.2019
13:30
Kâbe'nin "mübarek kılınan bir yer olması"na gelince, Allah Teâlâ bu şehri maddi-manevi nice bereketlerle donatmıştır. Zira buradaki ibadetler diğer mabetlerden daha faziletli, sevabı ise kat be kat daha fazladır. Burada ifa edilen haccın ve umrenin karşılığı ise günahların affı ve cennetle müjdelenmektir.
Maddi anlamdaki bereketinden söz edecek olursak şunları söyleyebiliriz. Mekke şehri çöl ikliminin hüküm sürdüğü, zirâate elverişsiz bir coğrafyada bulunmasına rağmen oraya çevre yörelerden ve dünyanın dört bir yanından sebze ve meyve ile birlikte bütün ürünlerin âdeta aktığı bir beldedir.
Allah, Beyt-i Haram (olan) Kabe'yi insanlar için bir ayaklanma (kıyam evi) kıldı; Haram Ay'ı, kurbanı ve boyunlardaki gerdanlıkları da. Bu, Allah'ın göklerde ve yerde ne varsa tümünü bildiğini ve Allah'ın gerçekten herşeyi bilen olduğunu bilmeniz içindir.
(Maide Suresi, 97. Ayet)
Şehirde yaşayan yaklaşık bir milyon nüfusun, hac mevsiminde 3-5 milyona ulaştığı dönemde bile hiçbir zaman yiyecek ve içecek sıkıntısı yaşanmamaktadır. Gelen herkesin müşahede ve kabul ettiği bu hakikatin, Hz. İbrahim'in duasıyla yakından alakası olduğu da bilinen bir gerçektir. Zira o yüce Peygamber, Allah Teâlâ'nın emri üzere eşini ve süt emme çağındaki yavrusunu getirip bu topraklara yerleştirmiş ve zaman zaman geldiği ziyaretlerden birinde ellerini açıp Rabbine şöyle yalvarmıştı:
"Ey Rabbimiz! Ben ailemden bir kısmını, Senin mukaddes evinin, (Kâbe) yanında zirâate elverişsiz çorak bir vadiye yerleştirdim. İstiyorum ki, namazlarını kılanlardan olsunlar. Ey Rabbim! Sen de bu beldeye insanların gönüllerini meylettir. Ve onları, sana şükredecekleri türlü türlü nimetlerle rızıklandır…"
(İbrahim Suresi, 37)
Hz. İbrahim'in (as) bu duası da makbul olmuş ve başta petrol olmak üzere yeraltı kaynaklarındaki zenginliklere sahip olan bu topraklarda yaşayanlara ve bu mukaddes mekanların ziyaretçilerine, dünyanın her bir köşesinden hemen her türlü gıda ve tüketim maddeleri Allah tarafından ikram ve ihsan edilmektedir. Etrafına bakan herkes, hemen her hususta bir "bolluk ve bereket"in varlığını rahatlıkla müşahede edebilir, diyebiliriz.