10 soruda Cemil Meriç hakkında bilinmesi gerekenler
Bir çağın vicdanı olan Cemil Meriç, düşünce dünyasıyla sadece dönemini değil ondan yıllar sonra gelen nesilleri de etkiledi. Hayatını irfana adamış, münzevi ve mütecessis bir fikir işçisi olan Meriç hakkında merak edilen on soruyu sizler için cevaplandırdık.
Giriş Tarihi: 02.09.2019
10:23
Güncelleme Tarihi: 01.05.2020
00:03
Cemil Meriç görme yetisini nasıl kaybetti?
Yıl 1953 olduğunda Cemil Meriç'in görme yetisi artık hissedilir derecede azalmıştır: 12,5 miyop, kuvvetli hipermetrop. Aile dostları Ahmet Çipe'yi ziyaret ettikleri bir günün sonunda, merdivenlerden düşer Cemil Meriç. Bu düşme sonucunda kahredici şu soruyla karşılaşır eşi Fevziye Hanım: "Fevziye, hiçbir şey görmüyorum. Elektirikler mi kesik?" Cemil Meriç maalesef artık kördür.
Cemil Meriç henüz 4 yaşındayken 4 derece miyoptu. Sonraki dönemlerde gözlerindeki sorun ilerler ve ortaokula geldiğinde gözlerinin derecesi 10'a çıkar. Yıl 1953'e geldiğinde Meriç'in görme yetisi iyiden iyiye azalır: 12,5 miyop, kuvvetli hipermetrop. Bir gün aile dostları Ahmet Çipe'yi ziyaret ettikleri sonrasında merdivenlerden düşer Cemil Meriç. Bu düşme sonucunda kahredici şu soruyla karşılaşır eşi Fevziye Hanım: "Fevziye, hiçbir şey görmüyorum. Elektrikler mi kesik?"
Dante cehennemi anlayamamış dostum. Cehennem hatıraların küllenmesi, ümitlerin susması. Cehennem haykıramamak, ağlayamamak. Cehennem çöl değil, kuyu; sularında yıldızlar parıldamayan kör bir kuyu cehennem. Çölde yıldızlar konuşur, rüzgâr konuşur. Görmek yaşamaktır. Vuslattır görmek. Her bakış dış dünyaya atılan bir kementtir. Bir kucaklayıştır, bir busedir her bakış. Gözbebeklerimizden fışkıran seyyale, mekân canavarını bir anda ehlileştirir. Görmek sahip olmaktır. Gören, hangi hakla yalnızlıktan şikâyet edebilir? Mevsimler bütün işveleriyle emrindedir, renkler bütün cilveleriyle hizmetindedir. Çiçekler onun için açılır, şafak onun için pırıldar. Gütenberg matbaayı onun için icat etmiştir. Hugo o okusun diye yazmıştır şiirlerini. Şehrin bütün kadınları onun için giyinip süslenir. Çocukların tebessümü onun içindir.
Cemil Meriç nasıl okurdu?
Kitap bir limandı benim için. Kitaplarda yaşadım. Ve kitaptaki insanları sokaktakilerden daha çok sevdim diyen Cemil Meriç'in okuma aşkını Salah Birsel şöyle anlatır. "Gece gündüz okurdu. Bu yüzden gözlerinin gücünü her geçen gün biraz daha yitirirdi. Ne var ki o buna hiç aldırmazdı. Odasından masanın üstüne sandalyesini koyar, kendisi de sandalyeye çıkar ve kitabını ampule 30 cm uzaklıkta okurdu. Bunu, elektrik ampulünü aşağı kadar iletecek kordona verecek parası olmadığı için yapardı. Parasız oluşunun sebebi, eline geçen parayı kitaplara yatırmasıydı. Cemil Meriç klasikleri okur. Kendisine bir şey sorduğunuz vakit de, size verdiği karşılığın filânca yazarın, filânca kitabının, filânca sayfasının, filânca satırında olduğunu belirtir. Söylediğinde de hiç yanılma olmaz."
Meriç’in fikir hayatını geçirdiği dönemler neler?
Cemil Meriç, karmaşık, dalgalı düşünsel serüvenini dönemlere ayırarak Ergun Göze'ye verdiği bir mülakatta, fikri hayatının geçirdiği dönemleri şöyle özetler:
1917-1925: Koyu Müslümanlık Devri (Hacı-hoca olmak isterdim),
1925-1936: Şoven Milliyetçilik,
1936-1938: Sosyalistlik Devri,
1938-1960: "Araf Devri" diyebileceğim kuluçka devri,
1960-1964: Hint Devri'm,
1964: Sadece Osmanlıyım
Cemil Meriç’in bütün fikirlerini aktardığı bir eser var mı?
Bu ülkenin aynası olan Meriç, Bu ülke kitabında bütün fikirlerini aktardığını söyleyebiliriz. Usta yazar, kitabını şöyle anlatır: "Bu Ülke, yarım asırlık bir tetebbuun, bir sanatçı mizacından süzülen usaresi. Bir mesaj, daha doğrusu bir çığlık… Kesif, dertli, derbeder… Bu sayfalarda hayatımın bütünü, yani bütün sevgilerim, bütün kinlerim, bütün tecrübelerim var. Bana öyle geliyor ki, hayat denen mülakata bu kitabı yazmak için geldim: Etimin eti, kemiğimin kemiği"
Cemil Meriç’e göre İslam nedir?
Meriç İslam'ı şöyle anlatır: "İslamiyet bir kanun ve nizam hâkimiyeti (nomokrasi)dir. Batı'nın gerçekleştirmeye çalıştığı eşitliği çoktan fethetmiştir. Fikir hürriyetini, insanı insana saldırtan bir tecavüz silahı olarak değil, bir ikaz, bir irşat vasıtası olarak kabul etmiştir. Demokrasinin ta kendisidir İslamiyet . Ama Batı'nınkinden çok başka bir ruh ikliminde gelişen, çok başka umdelere dayanan bir demokrasi. Bu ülkenin bütün ırklarını tek ırk, tek kalp, tek insan haline getiren İslamiyet olmuş. Biyolojik değil, moral bir vahdet. Yani vahdetlerin en büyüğü, en mukaddesi. Aynı şeylere inanmak. Aynı şeyleri sevmek, aynı şeyler için ölmek ve yaşamak. Lazı, Kürdü, Arnavudu düğüne koşar gibi ölüme koşturan bir inanç bu. Altı yüzyıl aynı potada erimek ve kâinata meydan okumak, zaferden zafere koşmak, beraber ağlayıp, beraber gülmek. Sonra çözülüş, çürüyüş ve kokuş. Ve bir mezarlık haline gelen memleket. İnsan, inançlarını kaybedince çomarlaşıyor. Dinsizlik irticaların en affedilmezi. En yiğit orduyu en miskin sürü haline getiren veba.