Anadolu’nun Oxford’u Amasya
Anadolu'nun önemli kültür merkezi ya da Anadolu'nun Oxford'u; şehzadeler şehri ve birçok farklı medeniyete ev sahipliği yapmış, asırlarca Osmanlı Devleti'ne padişahlar yetiştirmiş bir şehir Amasya… Bu güzide şehrin tarihini, Süheyl Ünver'in de kaleme aldığı 'Amasya Defteri'ndeki notlar ile kısaca derledik.
Giriş Tarihi: 07.07.2018
12:44
Güncelleme Tarihi: 07.07.2018
12:58
AMASYA KALESİ
Eskiçağlarda kale-şehir olarak geliştiği anlaşılan Amasya'nın yüksek bir mevkide bulunan kalesini kimin inşa ettirdiği tam olarak bilinmemektedir. Selçuklular zamanında faal bir rol oynayan ve Samsun-Tokat yolunu kontrol eden kale Osmanlılar döneminde de önemini korudu. XVI. yüzyıl başlarında kalede bir dizdar, bir kethüdâ ve elli yedi nefer muhafız bulunuyordu. Kalenin iç kısmında kerpiçten evler vardı ve kale hizmetlileri burada oturuyordu. Her gün kaleden sabah ve akşam şehre doğru borazan ve davullar çalınıyordu. Amasya Kalesi'nden bahseden Evliya Çelebi, Celâlî eşkıyasının saldırısına karşı şehir zenginlerinin kıymetli eşyalarını burada sakladıklarını belirtir. Ancak 18. yüzyıldan itibaren kale önemini kaybederek harap olmaya başladı.
AMASYA DÂRÜŞŞİFASI
Tıp medresesi ve şifahane. Yâkutiye mahallesinde, Yeşilırmak'a paralel olarak uzanan cadde kenarında medrese plan şemasında inşa edilmiştir. Dârüşşifanın portali üzerinde portal nişini üç yönde tek satır halinde dolanan Arapça kitâbesinden, yapıyı 708 (1308-1309) tarihinde, İlhanlı Hükümdarı Sultan Olcaytu Mehmed Han'ın karısı İlduş Hatun'un kölesi olan Anber b. Abdullah ile Anadolu Emîri Ahmed Bey'in inşa ettirdiği öğrenilmektedir. Mimarî özellikleri bakımından yapı caddeye açılan batı cephesiyle âbidevî etkisini günümüze kadar sürdürmüştür. (TDV, İslamansiklopedisi, Amasya Dârüşşifası - Gönül Cantay)
Dârüşşifanın avlu cephesi çeşitlilik gösteren sütunlar ve başlıkları üzerinde yükselen sivri kemerli revaklar, muntazam kesme taştan eyvan kemerleri ve taş yüzeylerle dikey hatların hâkim olduğu izlenimini vermektedir. Yapıda dış cephe tezyinatı olarak başlıca süsleme unsuru, taş işçiliğin ifadelendirdiği portal ve iki yanında yer alan iki dikdörtgen penceredir. Dârüşşifanın portal ve avlu cephesini oluşturan unsurlarda bütünüyle muntazam kesme taş kullanılmıştır. Sütunlar ve sütun başlıkları taştandır. Dış duvarlar ve tonoz örtülerde muntazam olmayan taş örgü görülürken, açılmayı önleyici tonoz kemerlerinde tuğla örgü mevcuttur.
Dârüşşifa genel anlamda bir hastahane fonksiyonuna sahipti. Yapının bîmarhane olarak tanınması, burada sadece akıl hastalarının bulunduğu düşüncesinden kaynaklanmıştır. Dârüşşifa başlangıçta olduğu gibi sonraları da uzun süre bir tıbbî müessese halinde çalışmıştır. Cerrâhiyye-i İlhâniyye'nin müellifi Sabuncuoğlu Şerefeddin b. Ali'nin burada hekimlik ve cerrahlık yaptığı, aynı müellifin Mücerrebnâme adlı eserinden öğrenilmektedir.
Bugün restore edilmiş ve çevresinde yeşil alan düzenlemesi yapılmış durumda olan bina halkın ziyaretine açık tutulmaktadır.
GEZİLECEK YERLER
Amasya Arkeoloji ve Mumya Müzesi; Amasya Saat Kulesi; II. Bayezid Külliyesi; Hatuniye külliyesi; Çilehane (Dervişlerin kırk gün kırk gece dünyevi meselelerden uzak inzivaya çekildikleri bilinen binadır ve aynı zamanda camiidir); Fethiye Camii, Bayezid Paşa Camii, Merzifon Kara Mustafa Paşa Camii, Saraçhane Camii, Şirvanlı, Yögüç, Gümüşlü Camii, Hızır Paşa; Merzifon ve Gümüşhacıköy Bedestenleri; Aynalı Mağara, Yedikır Baraj Gölü (Yedikuğular Kuş Cenneti); Kapı Ağa Medresesi, Çelebi Mehmet, Gök ve Haliliye Medreseleri; Darüşşifa Bimarhanesi…