Andersen Masalları'nın meşhur yazarının gözünden İstanbul
Ünlü masal yazarı Hans Christian Andersen'in İstanbul'da yaşadıkları, oryantalist düşlerinin ötesine geçmişti. Bir rüya diyarı gibi dediği Topkapı Sarayı'nın bahçesini, sırma işlemeli mendilleri, "gözlerimi kamaştırdı" diye yazdığı Sultan Ahmet Camii'ni, etrafı küçük sümbüllerle çevrelenmiş dev bir sümbüle benzettiği Ayasofya'yı seyahatnamesine yazdı. Sizler için, Andersen'in gözünden İstanbul'u derledik.
Giriş Tarihi: 22.08.2019
13:44
Güncelleme Tarihi: 22.08.2019
14:03
"GEZİYE ÇIKMAK YAŞAMAKTIR"
Bir mektubunda "Geziye çıkmak, yaşamaktır" diyen şair, masalcı, Hans Christian Andersen, seyahat tutkusunun planlarına İstanbul'u dâhil etmiş bir romantiktir. Andersen Masalları'yla tanınsa da zaman zaman okuduğu seyahatnamelerle tutkusunu taze tutan bir maceraperesttir o. Önceleri kendi ülkesinde küçük çaplı geziler yapar. Sonra Fransa, İtalya, İsviçre ve Almanya'ya kadar uzanır.
YAZARIN ESİN KAYNAĞI NEYDİ?
Çocukken kendisine anlatılan masallar en büyük esin kaynağı olsa da, onun yazdığı masal ve hikâyelerde gerçekçilik ağır basmaktadır. Günlük yaşama dair yaptığı gözlemler, yaşanmış olaylara yaptığı göndermeler, gerek mekân gerekse karakter seçimi ile gerçekçiliği hiç elden bırakmamış ve bunu kuğuya dönüşen prens ve prensesler, canlanan oyuncaklar gibi fantastik ögelerle mükemmel bir şekilde harmanlamıştır.
MALİ KAYNAK SIKINTISI ÇEKTİ
Bir süre sonra seyahat etmek, onun için bir yaşam zorunluluğu haline gelir. Meslektaşları gençliklerinde dış ülkelere yaptıkları yolculukların anılarıyla yaşarken, o daima çıkacağı seyahatlere mali kaynak sağlama derdindedir.
Kendisine bağlayan şair aylığı ve kitaplarında elde ettiği gelirini hemen seyahate çıkmak için kullanır. 1840 yılının bahar aylarında Viyana'dan kalkan bir gemiyle Karadeniz üzerinden İstanbul'a gelmek ister; ancak Kral VI. Frederik'in ölümü yüzünden bu geziyi erteleyip güzergâhını da iptal eder.
BİR ŞAİRİN ÇARŞISI'NI KALEME ALDI
Sonbaharda Kopenhag, Almanya ve Kuzey İtalya üzerinden Napoli'ye varır. Oradan da sırasıyla Malta, Sira, Pire, ve Atina'ya geçer.
Ekonomik sıkıntı yüzünden İstanbul'a geçmekte tereddüt eder. Fakat seyahatinin dönüş güzergâhını Karadeniz ve Tuna üzerinden geçirmeye karar verince bu engeli de aşmış olur. Seyahatnamesine "Bir Şairin Çarşısı" ismini koyan gezgin masalcı, kitabının ikinci cildindeki "Orient-Doğu" bölümünde kısa bir süreliğine kaldığı İstanbul'u anlatır.
ANDERSEN'İN GÖZÜNDEN İSTANBUL
"Dört Mayıs, peygamberin doğum günü; kutlamaların en güzel bölümü bir gece öncesinden başladı. O gece mehtap vardı, gün batımından sonra sokağa çıkmak isteyen herkesin, elinde bir fener taşımadığı takdirde Osmanlı polis yasaları uyarınca tutuklanacağını bildiğimden ve ne yasaları, ne de mehtabı değiştirecek halim olmadığından pek de hoşuma gitmeyen bu durumu kabullenmiş bulundum. Peygamberin onuruna yapılacak donanma alayını görmek üzere Aderhas isimli genç bir Rusla birlikte, yanımıza refakatçi almadan, elimizde irice bir kağıt fenerle yollara düştük.