Batıya Osmanlının kalbini gösteren ressam
Osmanlı İmparatorluğu'nda köklü değişikliklerin yaşandığı 19. yüzyılda, kültür ve sanat oldukça önemli yer tutar. Resim sanatı, en büyük itibarı görür ve Avrupa'dan getirilen ressamlar sarayda istihdam edilir. Bu yüzyılın sonlarına doğru sarayda görevlendirilen ressamlardan biri de İtalyan asıllı Fausto Zonaro'dur. 1891'de İstanbul'a gelen Zonaro, 1896'da Sultan Abdülhamid tarafından Yıldız Sarayı'nın başressamlığına getirilir ve bu görevi on dört yıl sürdürür. Zonaro'yu vefat yıldönümünde bilinmeyenleri ile anıyoruz...
Masi'ye dönen aile genişlemiştir ve Zonaro on yaşında ilkokulu bitirdiğinde duvarcı ustası olan babası onu kendisine yardım etmesi için yanına almıştır. On dört yaşına geldiğinde yetenekli bir duvarcı olan Zonaro, kilit taşını yerleştirme gibi güç bir işi rahatlıkla yapar hale gelmiş, istiridye kabuğu formunda birçok süslemeli mermer taklidi kaidelerin yapımında aranan bir dekoratör olmuştur.
Zonaro'nun sanatsal yaşamını etkileyen faktörlerden belki de ilk ikisi, çocukluk yıllarında zorlukla edinebildiği Jacopo Barozzi (II Vignola) ve Andrea Palladio hakkında yazılmış iki kitaptan ibarettir.Fausto Zonaro, 1870 yılında desen öğrenmek için Masi'nin 12 km uzağında bulunan Lendinara 'daki bir teknik okula gitmiştir. Bu okulda üç yıl boyunca resim öğrenimi görmüş ve Profesör Federico Cordenons 'un öğrencisi olmuştur.
Okulu başarıyla bitiren Zonaro, hocasının yardımıyla Lendinara Belediye Binası 'nda bir resim sergisi açmış ve sergiyi gezen sanatsever Veronalı bir kadın Zonaro'yu Verona'ya götürerek, şair dostu Aleardo Aleardi 'nin yardımıyla dönemin önde gelen güzel sanatlar akademilerinden biri olan Accademia Cignaroli 'ye girmesini sağlamıştır.
ELİSA PANTE VE ONUN İSTEĞİ ÜZERİNE İSTANBUL
1891 yılında İstanbul'a gelen sanatçının cebinde birkaç yüz frangı vardır ve yaptığı gemi yolculuğunun masraflarını gemi kaptanının portresini yaparak ödeyebilmiştir.
1880 'li yıllarda tablolarını İtalya 'da sergileyen Zonaro , bu dönemde Paris 'e gitmiş ve Boulevard de Clichy 'de bir atölye tutmuştur. Paris yıllarında bazı empresyonist ressamlarla da tanışan sanatçı, 1889 Salonu'na katılmıştır.
"Elisa, sevgili eşim, İstanbul'da yaşam a gücümü senin sayende kazandım. Başlangıç yıllarını düşünüyorum da, suluboya tablolar yaparak geçimimizi sağladık. Çerçeve tamirleri yaptık, fotoğraf tab ettik… Fakat bize en yakın ilgiyi gösteren Yüksek Kaldırım'daki Zellich Kitabevi'nin sahibi Bay Zellich'i ve oğullarını asla unutmayacağım. Tablolarımı geniş vitrinine yerleştirmiş ve tanesine 1 lira değer biçmiştik. Tablolarım iyi satıldığından dolayı Bay Zellich benim adıma siparişler almaya başlamış ve ilk satılan dört tablonun parasını hemen vermişti. İstanbul'da ilk kazandığım para bu olmuştu."