Arama

Bir şehrin giysisi: İstanbulin

Tanzimat dönemini ve sonrasını anlatan romanlarda görmeniz muhtemel olan bir kavramdan bahsedeceğiz. İstanbulinden... Genelde iki devir arasında kıyas yapmak için ve bu dönemleri temsil eden karakterleri nitelemek için bazı kıyafetler giydirilir. İstanbulin de bu giysilerden biri. Bir üniforma olarak tasarlanan ceket, ilkin Sultan Abdülmecid devrinde karşımıza çıkar. Hem dünya basınında hem de yerli edebiyatta kendine yer bulan istanbulinin ilginç serüvenine yakından bakalım.

Sesli dinlemek için tıklayınız.

◾ İstanbulinin kullanımı elbette Sultan Abdülaziz döneminde bitmez. On dokuz ve yirminci yüzyıllarda bir payitaht giysisi olarak uluslararası basında adından sıklıkla bahsedilir bu ceketten.

Doğu Anadolu Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti'nin çıkardığı Fransızca gazete Le Pays, Sultan Abdülhamid'in Osmanlı-Karadağ müzakerelerinde sırtındaki askeri manto ve içindeki siyah istanbulinle sade ve zarif bir şekilde devlet erkânını selamladığını yazar.

Almanya ve Osmanlı'nın yakın siyasi ilişkisinden rahatsız olan Fransa, istanbulini iğneleme aracı olarak kullanır.

◾ Napolyoncu olan La Liberté gazetesi, I. Dünya Savaşı'nın henüz devam ettiği 1915 yılında neşrettiği makalede geçen "Duyduğumuza göre şu ara Almanya'da Türk olan her şey modaymış. Türk yemekleri yeniyor, Türk kahvesi içiliyor, okullarda Türkçe öğretiliyormuş. İmparator da kesin altın işlemeli bir istanbulin siparişi vermiştir" satırlarda o dönem Osmanlı ile olumlu ilişkileri olan Almanya'yı eleştirmiştir.

(X) Eski İstanbul'da gündelik hayat

◾ Edebiyattaki en iyi değerlendirmelerinden biri, bu ceket üzerinden devir kıyası yapan Yakup Kadri Karaosmanoğlu'nun Kiralık Konak kitabında geçer.

Sosyolojik, siyasi ve kültürel anlamda sembolize edilen istanbulinin giyildiği dönem zarif, kibar bir dönem olarak anılır. Redingot tipi ceketle istanbulini kıyaslayan bu satırlar, yakın dönem Osmanlı sosyal hayatına da ışık tutar.

"İstanbul'da iki devir oldu: Biri istanbulin; diğeri redingot devri... Osmanlılar hiçbir zaman bu İstanbulin devrindeki kadar zarif, temiz ve kibar olmadılar. Tanzimat-ı Hayriye'nin en büyük eseri, İstanbulinli İstanbul Efendisidir. Bu kıyafet dünyaya yeni bir insan tipi çıkardı ve Türkler bu kıyafet içinde ilk defa olarak vahşi Asya ile haşin Avrupa'nın arasında gayet hususi yeni bir millet gibi göründü." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Kiralık Konak)

(X) Osmanlı döneminden eski İstanbul fotoğrafları

"Yaşayış ve giyiniş itibariyle Şimal kavimlerinden daha sade ve daha düşünceli olan bu millet, duyuş ve düşünüş itibariyle Akdeniz kıyılarındaki medeniyetlerin bir hulasası şeklinde tecelli ediyordu. Zira bu beyaz pantolonlu, beyaz 10 yelekli ve lustrin kaloşlu Türkler, ince bir halattan ibaret endamlarıyla biraz evvelki boğum boğum adamlara hiç benzemiyorlardı. Sultan Mecid devri ricalinin, Halet Efendi muasırlarının çocukları olduğuna kim ihtimal verebilir? Hepsi de umumi işlerden çekinir, hiddetlerinde ve hazlarında ölçülü, namuslu aile babaları ve kibar konak sahipleri idiler." (Yakup Kadri Karaosmanoğlu, Kiralık Konak)

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN