Boğaz'ın nadide incisi: Şemsi Paşa Camii
Boğaz'ın incisi Şemsi Paşa Camii, Mimar Sinan'ın en güzel yapısıdır. Dört asırdır, deniz kıyısından gelenleri selamlar. Fakat bu şaheser, son günlerde tepki çeken bir çalışma ile gündeme geldi. İBB, Şemsi Paşa Cami'nin önüne çelik konsol yerleştirdi. Bu, yapının denizle olan bağlantısının kopmasına ve yalı cami özelliğinin yok olmasına neden olacak. Gelin halk arasında Kuşkonmaz Camii olarak da bilinen Şemsi Paşa Cami'nin tarihine daha yakından bakalım.
Giriş Tarihi: 18.01.2021
16:01
Güncelleme Tarihi: 18.01.2021
19:58
Sesli dinlemek için tıklayınız.
➡ Tek şerefesi vardır ve korkulukları ahşaptandır. Mimar Sinan, denize kayma riskine karşılık caminin mihrabına iki küçük sütun koydurduğunu, tehlike anlarında hareket ederek uyarı verdiği söylenir.
➡ Caminin avlusunda L şeklinde bir medrese vardır. On iki adet kare planlı hücrelerden oluşur. Dershane ve medrese hücreleri çift sıra pencere ile ışık alır. Daha sonraları tekke olarak vazife gören bu yer Balkan savaşları sırasında 1914'te göçmenler barındırdı. Burası günümüzde halk kütüphane olarak kullanılır ve 27 bin eseri barındırır.
➡ Caminin avlusunun iki kapısından biri denize diğeri cadde tarafına açılır. Denizin hemen kıyısında yer alan cami, Boğaz'ın Marmara'ya açıldığı konumdadır.
➡ Külliyedeki türbe, diğer yapılardan farklı olarak, caminin içine açılır. Ahmed Paşa, külliyenin bitmesini göremeden vefat ettiği için buraya defnedildi. Türbenin sülüs yazılı kitâbesinde şu dizeler yer alır:
Ya İlâhî son nefesinde Şemsi-i biçarenin Cürmine kılma nazar bir a'mal yüzünden dahi
Türbenin kapısında da şu kitâbe göze çarpmaktadır:
Türbesini kenar deryâda Şemsi ânın için eyledi bünyâd
Geçerken bu kenar deryâdan. Âşinâlar dua ile ide yâd Yâ İlâhi bihakkın Nur-u Nebi Nardan eyle ol kulun azâd.
➡ Caminin doğu kısmındaki küçük hazîrede çoğunluğu 18. yüzyıla ait mezarlar bulunur ki, her biri tarihi belge niteliğindedir.
Yapının avlusundaki Galata Köprüsü'nün ve Haliç'in tam karşısında yer alan Şemsi Ahmed Camii, 4 asırdır boğazın misafirlerini selamlar.
➡ 1894'te İstanbul'da yaşanan büyük depremde cami büyük oranda harap oldu. Bu büyük doğal afetin ertesi yılı onarılsa da cumhuriyet döneminde harabe haldeydi. İbrahim Ethem Bey'in Camilerimiz adlı eserinde belirttiğine göre minaresi tahrip olmuş, binanın kurşunları çalınmış ve yapı sarmaşıkların sardığı bir yer halini almıştı. 1930'larda onarıma alınan cami, restorasyon sırasında normalde arkadaki kapı direkt denize iniyorken caminin önüne beton ilave edilerek yürüyüş yolu açıldı.
İbrahim Hakkı Konyalı caminin restorasyon sürecini şöyle anlatır: "Bu pırlanta manzume 1938 yılına kadar ihmal edilmiş, unutulmuş, minaresi yıkılmış, kubbeleri çatlamış, üstündeki kurşunları soyulmuş, medrese odaları ve dersanesi ahır, ağıl, camii, abdesthâne haline getirilmişti...... Kadro harici bırakılarak arsası satışa çıkarılacaktı. Evet! Mimar Sinan'ın deliksiz bir inci gibi bu pek kıymetli eseri haraç mezat satılacak ve yıktırılacaktı. Ben 7 Nisan 1938 tarihli Tan gazetesinde bu korkunç cinayeti bildirmiş, Sinan severlerden ve bütün Türklerden ilgi isteyen bir yazı neşretmiştim. 'Bizim Mimar Sinan severliğimiz münafık imanı gibi hançerelerimizden kalbimize inmez' demiştim."
➡ Dört asırlık cami denize doğru kıvrılmaya başlayınca 2008'de tekrar onarıma alındı ve tehlike ortadan kaldırıldı.
➡ Külliyeyi yaptıran Şemsi Ahmed Paşa'nın annesi Şahnisa Sultan, II. Beyazıd'ın oğlu Şehzade Abdullah'ın kızıydı. Enderun'da yetişen Paşa, iyi bir doğancı ve mahir bir avcıydı. Enderun'da iken Kanunî Sultan Süleyman'ın yakın çevresine girdi. Saray ağalıklarında görev yaptı.
➡ Paşa, Şam, Sivas, Anadolu ve Rumeli valilikleri yaptı. Emekli olduktan sonra II. Selim ve III. Murad'ın musahibliğinde bulundu. Bolu'da İmaret Camii ve Külliyesi, Gerede'de bir han Şam'da ise Ahmediye Medresesi'ni inşa ettirmişti.
➡ Yaptırdığı hayır eserlerinin yanında Paşa, edebiyat ile de ilgilenirdi. Türkçe divanı da bulunan Şemsi Ahmed'in "Cevâhirü'l-Kelimât" adlı Arapça- Türkçe lügat, "Tuhfe" isimli Farsça-Türkçe manzum lügat, "Şehnâme-i Sultan Murad" isimli manzum tarih, "İ'tikâd-nâme-i Şemsi Paşa" ve "Vikâye Tercümesi" adlı eserleri bulunur. "Şehnâme-i Sultan Murad" adlı Osmanlı tarihini anlattığı eserinde 2.398 beyit yer alır ve eserinde Hulefâ-i Raşidin'den başlayıp, çeşitli İslâm devletlerinden bahsettikten sonra devlet-i aliyyenin kuruluşundan itibaren tarihinden bahseder.
Tarihçi Mustafa Âlî, Şemsi Paşa'yı Süleyman'ın eğlenceli av arkadaşı, II. Selim'in sofradaki yoldaşı ve III. Murad'ın devlet işleri ile ilgili akıl danışabileceği güvenilir arkadaşı olarak gösterir.