Boğaz'ın nadide incisi: Şemsi Paşa Camii
Boğaz'ın incisi Şemsi Paşa Camii, Mimar Sinan'ın en güzel yapısıdır. Dört asırdır, deniz kıyısından gelenleri selamlar. Fakat bu şaheser, son günlerde tepki çeken bir çalışma ile gündeme geldi. İBB, Şemsi Paşa Cami'nin önüne çelik konsol yerleştirdi. Bu, yapının denizle olan bağlantısının kopmasına ve yalı cami özelliğinin yok olmasına neden olacak. Gelin halk arasında Kuşkonmaz Camii olarak da bilinen Şemsi Paşa Cami'nin tarihine daha yakından bakalım.
Giriş Tarihi: 18.01.2021
16:01
Güncelleme Tarihi: 18.01.2021
19:58
Sesli dinlemek için tıklayınız.
📌 Şemsi Paşa'nın bu isteği üzerine Mimar Sinan, yaptığı ölçümlerle kuzey-güney rüzgarlarının kesiştiği, boğaz akıntısının çok güçlü olduğu bir noktaya yapıyı inşa etti. Böylece dalgaların ve rüzgarın oluşturduğu titreşim kuşların cami üzerine konmasını engelledi.
➡ Aktarılanlara göre Mimar Sinan, caminin yapımı sırasında inşaatın temelinde kullanılacak kayaları oydurdu. Böylece, dalgaların bu alanlara girmesi sağlanarak kuvvetli akustik sesten kuşların rahatsız olması sağlandı.
➡ Bu tarihi eser, halk arasında 'Kuşkonmaz Camii' olarak da bilinir. Dalgalarının cami duvarlarına vurmasıyla beraber, yapının minarelerine kadar bir titreşim meydana gelir. Bu da kuşların yapıya konmasını engellemektedir.
Mimar Sinan'ın yaptığı en küçük külliyedir Şemsi Paşa Cami.
➡ Caminin yapılış amacı hakkında farklı rivayetlere vardır. Bunlardan birine göre Şemsi Paşa'nın oldukça titiz olması bir diğeri de "Üzerinde kuşların uçmayacağı bir yer var mıdır?" sorusunun etkili olduğu söylenir.
➡ Bir diğer rivayete göre ise Sokullu Mehmet Paşa ile konuşmaları etkili oldu. İki devlet adamı sohbet halindeyken konuşma Sokullu'nun kendi adına yaptırdığı camiye geldi. Bu isimler, aynı zamanda rakipti.
Şemsi Paşa, Sokullu Cami'nin bir eksiği olduğunu söyledi. Minarelere konan kuşlar, caminin kirlenmesine neden oluyordu. Bundan dolayı da "Senin külliyene kuşlar pislemiş " diyerek Paşa'ya takıldı. Sokullu ise "Gökyüzüne açık olan her mekân kuşlardan nasibini alır" diye yanıtladı.
Bunun üzerine Şemsi Ahmed Paşa, zarif mimarisiyle kendisine hayran bırakacak, her daim temiz olacak bundan nedenle de üzerine kuşların konamayacağı bir külliye yaptırmaya karar verdi. İstediği bu özellikleri inşa etmeye mahir olan tek kişi ise Mimar Sinan'dı.
Evliya Çelebi "Seyyahatnâme"sinde bu şahane yapıdan şöyle bahseder: "Küçük bir camidir. Ama o kadar şirin bina olunmuştur ki, geriden gören, bir kasrı müzeyyen zanneder."
➡ Evliya Çelebi ile aynı asırda yaşamış olan tarihçi Eremya Çelebi , "Caminin büyük kubbesinin üstünde ve el büyüklüğünde olan yaldızlı alem, güneşin karşısında pırıl pırıl yanar" diye bahseder.
➡ "XVIII. Asırda İstanbul" adlı eserin sahibi İnciciyan Efendi, alışılmışın dışında olarak camiye güneş şeklinde bir alem konulmasını sahibinin adıyla izah eder. Nitekim şems, güneş anlamına gelir.
Yabancı seyyahlar İstanbul'u nasıl anlattılar?
➡ Avlunun ortasında yer alan cami, kare planlı ve tek kubbelidir . Kesme taştan yapılan kubbesi sekiz yüzlü bir kasnağa oturmaktadır.
➡ Kuzey ve batı cephelerinin önünde on adet ince sütunla desteklenen düz çatılı bir son cemaat revakı dolanır. Kubbedeki celî sülüs yazılar İsmail Hakkı Altunbezer tarafından yazılmıştır.
➡ Demir şebekeli pencereleri olan avlu duvarı ile çevrili olan külliyeye biri doğu, diğeri kuzey tarafından iki kemerli kapıdan giriş yapılabilirdi. Kırmızı ve beyaz taşlardan örülmüş kapı kemerinin üzerinde yer alan dört mısralık sülüs yazılı kitâbedeki manzume şair Ulvî'ye aittir.
Şemsi Paşa eyledi bu cami'i bünyâd çün Umarız kim ola merhumun yeri dârüs-selâm Ulviya hatıf görünce dedi kim tarihini Secdegâh olsun Habib'in ümmetine bu makam
➡ Tek şerefesi vardır ve korkulukları ahşaptandır. Mimar Sinan, denize kayma riskine karşılık caminin mihrabına iki küçük sütun koydurduğunu, tehlike anlarında hareket ederek uyarı verdiği söylenir.
➡ Caminin avlusunda L şeklinde bir medrese vardır. On iki adet kare planlı hücrelerden oluşur. Dershane ve medrese hücreleri çift sıra pencere ile ışık alır. Daha sonraları tekke olarak vazife gören bu yer Balkan savaşları sırasında 1914'te göçmenler barındırdı. Burası günümüzde halk kütüphane olarak kullanılır ve 27 bin eseri barındırır.