Arama

Boğaz'ın nadide incisi: Şemsi Paşa Camii

Boğaz'ın incisi Şemsi Paşa Camii, Mimar Sinan'ın en güzel yapısıdır. Dört asırdır, deniz kıyısından gelenleri selamlar. Fakat bu şaheser, son günlerde tepki çeken bir çalışma ile gündeme geldi. İBB, Şemsi Paşa Cami'nin önüne çelik konsol yerleştirdi. Bu, yapının denizle olan bağlantısının kopmasına ve yalı cami özelliğinin yok olmasına neden olacak. Gelin halk arasında Kuşkonmaz Camii olarak da bilinen Şemsi Paşa Cami'nin tarihine daha yakından bakalım.

Sesli dinlemek için tıklayınız.

Evliya Çelebi "Seyyahatnâme"sinde bu şahane yapıdan şöyle bahseder: "Küçük bir camidir. Ama o kadar şirin bina olunmuştur ki, geriden gören, bir kasrı müzeyyen zanneder."

➡ Evliya Çelebi ile aynı asırda yaşamış olan tarihçi Eremya Çelebi, "Caminin büyük kubbesinin üstünde ve el büyüklüğünde olan yaldızlı alem, güneşin karşısında pırıl pırıl yanar" diye bahseder.

➡ "XVIII. Asırda İstanbul" adlı eserin sahibi İnciciyan Efendi, alışılmışın dışında olarak camiye güneş şeklinde bir alem konulmasını sahibinin adıyla izah eder. Nitekim şems, güneş anlamına gelir.

Yabancı seyyahlar İstanbul'u nasıl anlattılar?

  • 10
  • 14

➡ Avlunun ortasında yer alan cami, kare planlı ve tek kubbelidir. Kesme taştan yapılan kubbesi sekiz yüzlü bir kasnağa oturmaktadır.

➡ Kuzey ve batı cephelerinin önünde on adet ince sütunla desteklenen düz çatılı bir son cemaat revakı dolanır. Kubbedeki celî sülüs yazılar İsmail Hakkı Altunbezer tarafından yazılmıştır.

➡ Demir şebekeli pencereleri olan avlu duvarı ile çevrili olan külliyeye biri doğu, diğeri kuzey tarafından iki kemerli kapıdan giriş yapılabilirdi. Kırmızı ve beyaz taşlardan örülmüş kapı kemerinin üzerinde yer alan dört mısralık sülüs yazılı kitâbedeki manzume şair Ulvî'ye aittir.

Şemsi Paşa eyledi bu cami'i bünyâd çün
Umarız kim ola merhumun yeri dârüs-selâm
Ulviya hatıf görünce dedi kim tarihini
Secdegâh olsun Habib'in ümmetine bu makam

  • 11
  • 14

➡ Tek şerefesi vardır ve korkulukları ahşaptandır. Mimar Sinan, denize kayma riskine karşılık caminin mihrabına iki küçük sütun koydurduğunu, tehlike anlarında hareket ederek uyarı verdiği söylenir.

➡ Caminin avlusunda L şeklinde bir medrese vardır. On iki adet kare planlı hücrelerden oluşur. Dershane ve medrese hücreleri çift sıra pencere ile ışık alır. Daha sonraları tekke olarak vazife gören bu yer Balkan savaşları sırasında 1914'te göçmenler barındırdı. Burası günümüzde halk kütüphane olarak kullanılır ve 27 bin eseri barındırır.

  • 12
  • 14

➡ Caminin avlusunun iki kapısından biri denize diğeri cadde tarafına açılır. Denizin hemen kıyısında yer alan cami, Boğaz'ın Marmara'ya açıldığı konumdadır.

➡ Külliyedeki türbe, diğer yapılardan farklı olarak, caminin içine açılır. Ahmed Paşa, külliyenin bitmesini göremeden vefat ettiği için buraya defnedildi. Türbenin sülüs yazılı kitâbesinde şu dizeler yer alır:

Ya İlâhî son nefesinde Şemsi-i biçarenin
Cürmine kılma nazar bir a'mal yüzünden dahi

Türbenin kapısında da şu kitâbe göze çarpmaktadır:


Türbesini kenar deryâda
Şemsi ânın için eyledi bünyâd

Geçerken bu kenar deryâdan.
Âşinâlar dua ile ide yâd
Yâ İlâhi bihakkın Nur-u Nebi
Nardan eyle ol kulun azâd.

➡ Caminin doğu kısmındaki küçük hazîrede çoğunluğu 18. yüzyıla ait mezarlar bulunur ki, her biri tarihi belge niteliğindedir.

  • 13
  • 14

Yapının avlusundaki Galata Köprüsü'nün ve Haliç'in tam karşısında yer alan Şemsi Ahmed Camii, 4 asırdır boğazın misafirlerini selamlar.

➡ 1894'te İstanbul'da yaşanan büyük depremde cami büyük oranda harap oldu. Bu büyük doğal afetin ertesi yılı onarılsa da cumhuriyet döneminde harabe haldeydi. İbrahim Ethem Bey'in Camilerimiz adlı eserinde belirttiğine göre minaresi tahrip olmuş, binanın kurşunları çalınmış ve yapı sarmaşıkların sardığı bir yer halini almıştı. 1930'larda onarıma alınan cami, restorasyon sırasında normalde arkadaki kapı direkt denize iniyorken caminin önüne beton ilave edilerek yürüyüş yolu açıldı.

İbrahim Hakkı Konyalı caminin restorasyon sürecini şöyle anlatır: "Bu pırlanta manzume 1938 yılına kadar ihmal edilmiş, unutulmuş, minaresi yıkılmış, kubbeleri çatlamış, üstündeki kurşunları soyulmuş, medrese odaları ve dersanesi ahır, ağıl, camii, abdesthâne haline getirilmişti...... Kadro harici bırakılarak arsası satışa çıkarılacaktı. Evet! Mimar Sinan'ın deliksiz bir inci gibi bu pek kıymetli eseri haraç mezat satılacak ve yıktırılacaktı. Ben 7 Nisan 1938 tarihli Tan gazetesinde bu korkunç cinayeti bildirmiş, Sinan severlerden ve bütün Türklerden ilgi isteyen bir yazı neşretmiştim. 'Bizim Mimar Sinan severliğimiz münafık imanı gibi hançerelerimizden kalbimize inmez' demiştim."

➡ Dört asırlık cami denize doğru kıvrılmaya başlayınca 2008'de tekrar onarıma alındı ve tehlike ortadan kaldırıldı.

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN