Cemil Meriç'in İslam irfanını yansıtan mirası Külliye’de
Bir çağın vicdanı olan Cemil Meriç, düşünce dünyasıyla sadece dönemini değil ondan yıllar sonra gelen nesilleri de etkiledi. Hayatını, 'Türk irfanına adamış, münzevi ve mütecessis bir fikir işçisi' olarak tanımlayan Meriç, görme yetisini kaybettikten sonra karanlık dünyasını kitaplarla aydınlattı. Kütüphanesinde 11 bin 500 kitabı bulunuyordu. Cemil Meriç'in kızı Prof. Dr. Ümit Meriç, babasının kütüphanesindeki her biri eşsiz 300 Osmanlıca eseri, Cumhurbaşkanlığı Külliyesine bağışladı.
Giriş Tarihi: 02.09.2019
12:31
Güncelleme Tarihi: 02.09.2019
14:18
"Bir adamı tanımak için düşüncelerini, acılarını, heyecanlarını bilmemiz lâzım, hiç değilse. Hayatın maddi olaylarıyla ancak kronoloji yapılabilir. Kronoloji: Aptalların tarihi" der Cemil Meriç. Balkan Savaşları sırasında Hatay'a göçen bir aileye mensup olan Meriç, burada dünyaya geldi. Lise son sınıfa kadar burada okuyan usta yazar, liseyi İstanbul'da tamamladı.
1936'da Hatay'da Yenigün gazetesinde yayımlanan "Geç Kalmış Bir Muhasebe " ve ardından Hataylı Türklerin Fransız mandasına direnmesini savunan iki yazısı nedeniyle Fransız istihbaratı tarafından mimlendi. Antakya Sultaniyesi'nin son sınıfında, üstelik başarı derecesi yüksek bir öğrenci olmasına karşın bakalorya yani lise bitiminden sonra uygulanan olgunluk sınavına giremeyeceği ima edilince, dönem ortasında okulu terk etti.
Tekrar Antakya'ya dönen Cemil Meriç bir süre öğretmenlik yaptı. Okuduğu okullarda iyi Fransızca öğrendi ve böylece ilerleyen yıllarda çok iyi tercümeler yaptı. Özellikle de lise öğreniminde ünlü Fransız romanlarını çok okudu. Yabancı Diller Okulu'na burslu talebe olabilmek için müracaat etti ve giriş sınavını kazanıp iki yıl okudu. 1942 yılında coğrafya öğretmeni Fevziye Menteşeoğlu ile evlendi. Yabancı Diller Yüksek Okulu'nu da aynı yıl bitirdi. Bir süre Elazığ' da öğretmenlik yapsa da ailevi sebepler nedeniyle görevinden ayrılarak İstanbul'a gelerek burada İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi'nde Fransızca okutmanlığı yaptı.
CEMİL MERİÇ’İN İLK KİTABI
Cemil Meriç'in kitapla tanışması 4 yaşında olmuştu. Evde gaz lambası ışığında, ailesine kitap okuyan bir babası vardı. İlk aldığı kitap 6 yaşındayken, 18 yaşındaki Zehra ablasıyla gittiği bir kitapçıda ısrarla ağlayarak satın aldırdığı Mehmet Emin'in Türk Sazı kitabıydı.
"Kitap bir limandı benim için. Kitaplarda yaşadım ve kitaplardaki insanları sokaktakilerden daha çok sevdim."
CEMİL MERİÇ GÖRME YETİSİNİ NASIL KAYBETTİ?
Cemil Meriç, henüz 4 yaşındayken 4 derece miyoptu. Sonraki dönemlerde gözlerindeki sorun ilerleyip ortaokula geldiğinde gözlerinin derecesi 10'a çıktı. Yıl 1953'e geldiğinde Meriç'in görme yetisi iyiden iyiye azaldı: 12,5 miyop, kuvvetli hipermetrop. Bir gün aile dostları Ahmet Çipe'yi ziyaret ettikten sonra merdivenlerden düştü Cemil Meriç. Bu düşme sonucunda kahredici şu soruyla karşılaştı eşi Fevziye Hanım:
"Fevziye, hiçbir şey görmüyorum. Elektrikler mi kesik?"
Cemil Meriç, yıllar sonra görmeye olan özlemini şöyle anlatır: "Dante cehennemi anlayamamış dostum. Cehennem hatıraların küllenmesi, ümitlerin susması. Cehennem haykıramamak, ağlayamamak. Cehennem çöl değil, kuyu; sularında yıldızlar parıldamayan kör bir kuyu cehennem. Çölde yıldızlar konuşur, rüzgâr konuşur. Görmek yaşamaktır. Vuslattır görmek. Her bakış dış dünyaya atılan bir kementtir. Bir kucaklayıştır, bir busedir her bakış. Gözbebeklerimizden fışkıran seyyale, mekân canavarını bir anda ehlileştirir. Görmek sahip olmaktır.
Gören, hangi hakla yalnızlıktan şikâyet edebilir? Mevsimler bütün işveleriyle emrindedir, renkler bütün cilveleriyle hizmetindedir. Çiçekler onun için açılır, şafak onun için pırıldar. Gütenberg matbaayı onun için icat etmiştir. Hugo o okusun diye yazmıştır şiirlerini. Şehrin bütün kadınları onun için giyinip süslenir. Çocukların tebessümü onun içindir."
"Kitap, zekayı kibarlaştırır."