Cemil Meriç'in İslam irfanını yansıtan mirası Külliye’de
Bir çağın vicdanı olan Cemil Meriç, düşünce dünyasıyla sadece dönemini değil ondan yıllar sonra gelen nesilleri de etkiledi. Hayatını, 'Türk irfanına adamış, münzevi ve mütecessis bir fikir işçisi' olarak tanımlayan Meriç, görme yetisini kaybettikten sonra karanlık dünyasını kitaplarla aydınlattı. Kütüphanesinde 11 bin 500 kitabı bulunuyordu. Cemil Meriç'in kızı Prof. Dr. Ümit Meriç, babasının kütüphanesindeki her biri eşsiz 300 Osmanlıca eseri, Cumhurbaşkanlığı Külliyesine bağışladı.
Giriş Tarihi: 02.09.2019
12:31
Güncelleme Tarihi: 02.09.2019
14:18
CEMİL MERİÇ NASIL KİTAP OKURDU?
"Kitap bir limandı benim için. Kitaplarda yaşadım. Ve kitaptaki insanları sokaktakilerden daha çok sevdim" diyen Cemil Meriç'in okuma aşkını Salah Birsel şöyle anlatır. "Gece gündüz okurdu. Bu yüzden gözlerinin gücünü her geçen gün biraz daha yitirirdi. Ne var ki o buna hiç aldırmazdı. Odasından masanın üstüne sandalyesini koyar, kendisi de sandalyeye çıkar ve kitabını ampule 30 cm uzaklıkta okurdu . Bunu, elektrik ampulünü aşağı kadar iletecek kordona verecek parası olmadığı için yapardı.
Parasız oluşunun sebebi, eline geçen parayı kitaplara yatırmasıydı. Cemil Meriç, klasikleri okur. Kendisine bir şey sorduğunuz vakit de, size verdiği karşılığın filanca yazarın, filanca kitabının, filanca sayfasının, filanca satırında olduğunu belirtir. Söylediğinde de hiç yanılma olmaz."
''Kitaba harcadığımız parayı, atlar için harcadığımızla kıyaslarsak, yerin dibine girmemiz gerekmez mi? Kitap sevene kitap delisi diyoruz. Kimseye at delisi dediğimiz yok. Kitap yüzünden sefalete düşen görülmemiş. At uğrunda iflas eden edene.''
35-36 yaşlarında gözleri kaybeden Cemil Meriç, kör olduktan sonra 12 cilt kitap; fikir kitabı kaleme aldı. Bu bakımdan bir insanlık şaheseridir Cemil Meriç'in hayatı. Bu minvalde Necip Fazıl, Cemil Meriç için şöyle demiştir: "Dış gözlerini Cenabı Hakk'ın, iç dünyayı daha iyi görsün diye aldığı insan."
FARKLI KUTUPLARI NASIL BİR ARAYA GETİRDİ?
"Bir çağın vicdanı olmak isterdim, bir çağın, daha doğrusu bir ülkenin, idrakimize vurulan zincirleri kırmak, yalanları yok etmek, Türk insanını Türk insanından ayıran bütün duvarları yıkmak isterdim. Muhteşem bir maziyi, daha muhteşem bir istikbale bağlayacak köprü olmak isterdim, kelimeden, sevgiden bir köprü. Sanat düşüncenin, düşünce mukaddeslerin emrinde olmalı. Hakikat, mukaddeslerin mukaddesi… Hakikat ve sevgi(…) Ben bu mazlum medeniyetin sesi olmak istiyorum. Korumak istediğim şaheser: İnsanın kendisi" Cemil Meriç'in bu düşüncesi farklı kutupları nasıl bir araya getirdiğini özetler nitelikte.
Toplumsal ve siyasi sorunlarımıza çözümler öneren Cemil Meriç, idraklere giydirilen deli gömlekleri dediği "izm"lerden uzak duruyordu. Başlı başına bir okul olan Meriç, farklı uçlardaki gençleri; sağı ve solu bir araya getirebilen nadir isimlerden biriydi. Murat Belge'den Cevat Özkaya'ya, Mehmet Şevket Eygi'den Mustafa Özel'e, bir nesil ondan Doğu'yu, Batı'yı, aydını, medeniyeti ve kavramlar üzerine doğru düşünmeyi öğrendi. Öğrencilerinin pek çoğu gönüllü olarak asistanlığını üstlenip Cemil Meriç'in entelektüel yolculuğunun devam etmesine katkı sağlarken onun zengin düşünce dünyasına da yakından tanıklık etme şansını yakaladılar.
"Bu memlekette sağcı solcu, ilerici gerici yoktur, bu memlekette namuslu ve namussuzlar vardır. Siz namuslulardan olun..."