Cervantes İnebahtı'da kolunu nasıl kaybetti?
Cervantes'in yel değirmenleriyle savaşan şövalyesi Don Kişot romanı, bütün dünyada olduğu gibi Türkiye'de de de pek çok kişi tarafından okundu. O kadar ki etkilerini günlük hayatımızda kullandığımız deyimlerde bile kendini gösterdi. Peki, Cervantes'in Osmanlılara kılıç sallamak için İnebahtı Savaşı'na katıldığını biliyor muydunuz?
Giriş Tarihi: 07.05.2019
09:15
Güncelleme Tarihi: 08.10.2021
11:17
OSMANLILARA KILIÇ ÇEKMEK İÇİN SAVAŞA KATILDI
Bu sırada Osmanlı İmparatorluğu'nun Kıbrıs seferi dolayısıyla bütün İtalya ayaktaydı. Osmanlıların Kıbrıs'ı fethi 1453'ten beri bir Haçlı Seferi oluşturmak için çabalayan ancak muvaffak olamayan Papalığa istediği fırsatı vermişti. Papa V. Pius ile İspanya ve Venedik'in başını çektiği bu Haçlı birliğine Ceneviz, Sicilya, Napoli ve Avrupa'daki diğer Hristiyan devletler de asker ve gemi gönderdiler. Hazırlıklarını tamamlayan donanma Kıbrıs'ı geri almak için harekete geçti. Bu donanmaya İtalya'da bulunan Cervantes de katılmıştı. Don Kişot'un yazarı, Haçlı donanmasındaki bir İspanyol gemisi olan Marquesa'yla kendisini bekleyen kaderinden habersiz olarak Türklere karşı savaşmaya gitmekteydi.
CERVANTES KOLUNU NASIL KAYBETTİ?
Cervantes, 7 Ekim 1571'de Yunanistan'ın Patrai Körfezi'nde Türklerin İnebahtı, Avrupalıların Lepanto dedikleri yerde Osmanlı donanması ile karşılaştı. Cervantes bu savaşta Türklere karşı büyük bir heyecanla savaştı. Fakat göğsüne yediği iki kurşun koluna gelen bir gülle ile yaralanmış ve yarası yüzünden sol elini kaybetmişti. Bu yüzden de "el Manco de Lepanto" yani "İnebahtı'nın tek kollusu, İnebahtı'nın sakatı" diye anıldı.
BEŞ YIL ESİR HAYATI YAŞADI
Cervantesin talihsizliği kolunu kaybetmekle bitmedi. Durumuna bakmadan İnebahtı'dan sonra da İspanyol donanmasında askerliğe devam etti. 1575'te bir İspanyol gemisiyle birlikte Akdeniz'de yol alırken Afrika'daki Türk korsanlar tarafından esir alındı ve Cezayir'de köle olarak satıldı. Ailesi fakir olduğu için fidye parasını ödeyemedi. Miguel de Cervantes de defalarca kaçıp kurtulmaya çalıştı ancak her defasında başarısız oldu, zindanda prangaya vurularak tutuldu. İstanbul'a köle olarak gönderilmek üzereyken ailesi kilisenin yardımıyla topladığı fidyesini gönderdi ve böylece Cervantes özgürlüğüne kavuştu. Beş yıl Cezayir'de esir kalan Cervantes bu sırada Türk ve İslam kültürlerini yakından tanımış, Türkçeyi de öğrenmişti. Esaret hayatı ve buradaki öğrendiklerinin tesirleri daha sonra yazacağı eserlerine yansıdı.
Esaretten kurtulup ülkesine döndükten sonra 1585'te evlendi. İş bulamadığı için yazarlığa başladı ve ilk kitabını 1585'te yayınladı. Ancak geçim sıkıntısı çekiyordu. Evini ve eşini bırakıp İspanya'nın Endülüs bölgesinde gezici vergi memurluğu yapmaya başladı. 1587'de buğday toplama görevi karşılığında halktan aldığı parayı bir bankere kaptırınca, hesap defterleri açık verdi ve hapse atıldı. Yaklaşık iki yıl hapse düştü. Evinin önünde ölen bir İspanyol asilzadesinin ölümünden sorumlu tutulmuştu. Bir süre sonra aklanarak hapisten çıktı. 1605'te yeni bir devlet memuriyetine başladı Ve kendisini tarihe geçirecek olan Don Kişot'u yayınladı.
Miguel de Cervantes daha da önce başka kitaplar yazmasına rağmen başarılı olamamıştı. Don Kişot, yazarı yalnız İspanya'da değil bütün Avrupa'da zirveye taşıdı. Migueş de Cervantes, 1605'te yayınladığı Don Kişot ile modern romanın ilk örneğini verdi. Don Kişot, bütün dünyada en çok okunan ve birçok dile çevrisi yapılan bir kitap oldu.