Fatih Sultan Mehmet’in emaneti
Bosna Hersek'in Mostar şehrini tam ortadan bölen Neretva Nehri'nin üzerindeki yaşlı bir yapıdır Mostar Köprüsü. Sadece tarihi önemi veya mimari bir harika olması değildir onu özel yapan. Yüz yıllardır sayısız insanın bir kıyıdan diğerine geçişine izin verirken, fiziksel ve manevi bir köprü görevi de görmüştür.
Giriş Tarihi: 02.06.2018
14:37
Güncelleme Tarihi: 02.06.2018
14:43
Bu köprü, yalnızca bir nehri geçmeyi temsil etmekle kalmayıp aynı zamanda kültürel ve etnik çeşitliliği, Boşnak Müslümanları, Hırvat Katolikleri, Ortodoks Sırpları, Yahudileri ve Mostar'da yaşamış bütün bu toplulukları temsil ediyordu.
1991 yılında gerçekleştirilen nüfus sayımına göre, Mostar, Bosna Hersek'in en önemli ırksal çeşitliliğine sahip şehriydi. Ayrıca, bu eski Osmanlı şehrinin güzelliğine ve cazibesine kapılarak gelen ziyaretçilerin akınına da uğruyordu.
1566 yılında, Mimar Sinan'ın öğrencilerinden olan Mimar Hayreddin tarafından inşa edilen köprü o kadar beğeni toplamıştı ki, çevresindeki bölge de aynı isimle anılmaya başlandı. O zamanlar Osmanlı İmparatorluğu'nun toprakları arasında olan Hersek Bölgesi 'nin ana kenti de bu tarihten sonra Mostar Bölgesi oldu.
Oldukça ustaca bir teknik kullanılarak inşa edilen köprü, her açıdan Mimar Sinan'ın eğitiminden geçen bir elin eseri olduğunu belli ediyordu. İslam mimarisinin en dikkat çekici yapılarından biri olan ve Boşnakça "Stari Most" olarak isimlendirilen Mostar Köprüsü, nehrin iki farklı yakasında yaşayan Hırvat ve Müslüman kesimleri birbirine bağlayarak yüz yıllarca Balkanlar'ın en önemli figürleri arasında yerini sağlamlaştırdı.
SAVAŞIN YIKICI DARBELERİ
Yüzyıllardan beri seyyahların ve araştırmacıların ilgisini çeken köprüye 1658 yılında uğrayan Fransız seyyahı A. Poullet bu köprünün inşasının mukayese kabul etmez bir cüret eseri olduğunu, Venedik 'te bir mimari harikası sayılan Rialto Köprüsü 'nden daha geniş yapıldığını söylemektedir. Osmanlı'nın balkanlardan çekilmesiyle ilk önce Avusrutya-Macaristan ve daha sonra Yugoslavya devletleri bu bölgede hâkim oldu. Avrupa'nın göbeği diyebileceğimiz bu bölge 1992-1995 arasında dünyanın gözü önünde bir iç savaşa sahne oldu. Savaşan tarafların birbirlerini bitirme olarak adlandırdığı bu olayda şüphesiz ki Batı'nın uyguladığı ayrımcılık vardı ve Boşnak tarafı bu ayrımcılığın negatif tarafını gördü.