Arama

Francis Marion Crawford kimdir? Crawford İstanbul'a olan hayranlığını nasıl dile getirdi?

Yerleşim tarihi 3000 yılı bulan İstanbul, her dönemde, bilinmeyeni keşfetme ve ufkunu yeni yerlerle genişletme amacındaki seyyahların ilgi odağı oldu. İstanbul'u merak edip ona hayran olan seyyahlardan biri de Francis Marion Crawford'du. Amerikalı seyyahın İstanbul'a olan sevgisi gelip geçici değildi. Diğer seyyahların aksine, pek çok kez ziyaret ettiği şehri benimseyerek, köşesiyle bucağıyla, sokaktaki insanlarıyla bambaşka bir İstanbul'u anlattı. Peki, Crawford İstanbul'a olan hayranlığını nasıl dile getirdi?

Edward L. Weeks'in, Crawford'un '1890'larda İstanbul' eserinde yer alan çizimi

İtalya'dan gelince insan yiyecek ve içecek satan bütün bu seyyar satıcıların aşırı temizliğine ve sattıkları şeylerin gerçekten iştah kabartan görüntüsüne hayran kalıyor.

Bunların yanı sıra çarşıda çeşitli aşevleri ve lokantalar da var. Özellikle şişman ve pembe yanaklı bir Türk var ki dünyanın en güzel kebabını yapıyor.

Edward L. Weeks'in, Crawford'un '1890'larda İstanbul' eserinde yer alan çizimi

Yeri ana caddelerden birine yakın meydanların birinde. Pencerenin eşiğini oluşturan temiz mermer tezgâhta sıra sıra tahta şişler hazır bekler. Büyük tabaklarda tepeleme pilav, gürül gürül yanan ocağın yanında demlenir ve birkaç temiz ve becerikli oğlan mutfağın arkasındaki küçük masada yahut dışardaki sessiz meydancıkta oturan müşterilere hizmet eder.

Edward L. Weeks'in, Crawford'un '1890'larda İstanbul' eserinde yer alan çizimi

Çok sevilen bu yemeğin hazırlanışı Avrupalı kulaklara galip gelebilir. Pide yani mayası ekmek kare parçalara kesilerek çorba tabağına konur; üstüne de iki parmak kalınlığında yoğurt; onun da üstüne ateşte pişmiş sıcak et parçaları.

Ve hepsi tuz, biber, kakule ve sumakla çeşnilendirilir. Çok lezzetlidir ve üstelik Rusya'da her şeyle birlikte ekşi krema yemeye alışmış seyyahların bildiği gibi hazmı da çok kolaydır.

  • 10
  • 11

Edward L. Weeks'in, Crawford'un '1890'larda İstanbul' eserinde yer alan çizimi

At pazarıyla bağlantılı olarak İstanbul'un ana caddelerinden Divanyolu'na bitişik, başlı başına bir semt olan Saraçhane'yi hatırladım.

Eyer ve koşum takımları yapımı ve genel olarak deri işleme sanatı, eskiden tek nakliye aracı at, deve ve diğer yük hayvanlarından ibret olan bir ülkede çok revaçtaydı.

  • 11
  • 11

Edward L. Weeks'in, Crawford'un '1890'larda İstanbul' eserinde yer alan çizimi

Zenginler kullandıkları hayvanların donanımına büyük özen gösterirlerdi ve bunları üretenlerin özel loncası vardı. Son yıllarda bu sanat Türkiye'deki bütün diğerleri gibi büyük ölçüde değerini yitirdi ama bazı belirli şeyler hala başka yerlere kıyasla daha iyi yapılıyor.

Saraçhane'de sanırım 150 kadar dükkan var. Zanaatkârların sokak seviyesinden biraz yüksekte tahtadan yapılmış platformlarda oturduğu bu salaşların önünde, bitmiş malların satılmak üzere gündüzleri asıldığı dar verandalar bulunur.

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN