Gizemi çözülemeyen 20 arkeolojik keşif
Dünyada bazı arkeolojik keşifler var ki, teknoloji ne kadar ilerlerse ilerlesin, bu buluntuların gizemi akıllarda daima soru işareti bırakacak gibi görünüyor. Geçmişten günümüze sırrı çözülemeyen o 20 arkeolojik keşfi sizler için derledik.
Giriş Tarihi: 15.12.2018
17:42
Güncelleme Tarihi: 15.12.2018
17:46
Ahit Sandığı, içinde "Hz. Musa'ya Allah tarafından verilen 10 emir" in bulunduğu, altın kaplı bir sandık.
Antik dönemlerde, bu sandığın Kudüs'te bulunan Birinci Tapınak'ta saklandığı biliniyor; ancak tapınağın M.Ö. 587 yılında Babil ordusunca yıkılıp yağmalanması sonrasında bu sandığa neler olduğu hakkında kimse tam olarak bir şey söyleyemiyor.
Tevrat'ta bahsedilen bu olay ve kutsal kalıntının izine henüz kimse rastlamış değil. Bazı antik kaynaklar, şehrin yağmalanmasından sonra bu sandığın Babil'e götürüldüğünü, bazıları ise sandığın Kudüs'te bir yere gömüldüğünü söylüyor.
Yeni tercüme edilen eski bir İbranice metin ise bu sandığın Mesih'in geleceği güne kadar ortaya çıkarılamayacağı yönünde bilgiler veriyor.
1994 yılında Göbekli Tepe'de yapılan müthiş keşif, medeniyetin evrimi hakkında o zaman kadar bildiklerimizi zorlayarak yeni sorular sorulması gerektiğini ortaya koydu.
Üzerinde hayvan figürlerinin oyulduğu taş sütunlarıyla Göbeklitepe, yapılma tarihinin M.Ö. 10'uncu milenyuma dayanması sebebiyle dünyanın en eski ibadethanesi olarak kabul görüyor.
Eldeki bulgular, Göbekli Tepe'nin yarı-göçebe avcılar tarafından inşa edildiğini ve bu topluluğun tarımla henüz tanışmadığını gösteriyor. Göbekli Tepe'nin keşfi sonrası arkeologlar, önce yerleşik hayata geçilip sonra tapınakların inşa edilmeye başlandığını ya da bunun tersinin geçerli olup olmadığını tartışmaya başladılar.
Peru'da bulunan bu çizgiler yerden bakıldığında pek de etkileyici bir görüntü sergilemese de onlara yukarıdan bakıldığında durum bir hayli değişiyor.
Arkeologlar, bu görkemli çizgilerin, geometrik şekillerden tutun da hayvan, bitki ve hayali figürlere kadar çeşitli şeyleri betimleme amacıyla çizildiğini ve bunların yaklaşık olarak 2 bin yıl önce yapıldığını düşünüyor.
Ancak ne amaçla yapıldıkları hala birçok tartışmaya sebep olan gizemli bir konu olsa da birçok arkeolog, bu çizgilerin Nazca tanrılarının aralarındaki bir çeşit iletişim metoduna işaret ettiğine veya doğa ayinlerinin bir parçası olarak çizildiğine inanıyor.
Sinekkuşu, kertenkele, balina gibi hayvanlardan yola çıkarak desenlerin dinî sembolizm kaynaklı olduğunu düşünenlerin yanında bazı uzmanlar, geometrik çizgilerin akarsuların akış yönlerini ya da sulama şemalarını gösterdiğini varsayıyor.
Mısır'ın büyük piramitleri hakkında arkeologların bilgisi önemli ölçüde olsa da hala gün yüzüne çıkarılmadığı düşünülen özellikleri bu yapıları gizemli ve etkileyici kılıyor.
Yaklaşık 5 bin yıl önce inşa edilen bu üçlü piramit antik Mısırlıların Firavunlarına hürmetlerini gösterme biçimi olarak değerlendiriliyor.
Arkeologlar, günümüzde hala neden ve nasıl yapıldığı tartışılan piramitlerin içinde yeni tüneller keşfetmeye devam ettiklerini de vurguluyor.
Piramitlerin her biri 20 ton olan taşlardan inşa edildi. Bu taşları temin edilebilecek en yakın mesafe ise yüzlerce kilometre uzaklıkta. Piramitlerin yapımında kullanılan bu taşların nasıl getirildiği konusunda kesin olmayan farklı varsayımlar bulunuyor.
İlk olarak milattan önce 360 yılında Yunan yazar Plato tarafından bahsedilen bu mitolojik adanın, sular altına gömülmeden önce hatırı sayılır bir deniz gücüne sahip olduğu iddia ediliyor.
Platon, Atlantis'in M.Ö 9500 yılında Atina'yı fethetmeye çalışıp başaramadığını ve bir gecede tüm uygarlığın suların altına gömüldüğünü ifade ediyor.
Arkeologlar halen bu gizemli adanın tarihsel varlığını tartışıyor ve vaktiyle var olması ihtimaline karşın dünyanın birçok batık kalıntılarında çalışmalar yürütüyor. Varlığına dair kesin bir kanıta henüz rastlanmamış olsa da Atlantis akıllarda bir gizem olarak yer edinmeye devam ediyor.
Amerikalı araştırmacı Robert Sarmast ve jeofizikçi Dr. John K. Hall'ın üç boyutlu harita ve derinlik ölçüleriyle yaptıkları araştırmaya göre Atlantis, Suriye ile Kıbrıs arasındaydı ve batan Atlantis'in en tepe noktası ise şu anki Kıbrıs.