Arama

Hafta sonunda nereye gidelim, ne izleyelim, ne okuyalım?

"Nereye gidelim, ne izleyelim, ne okuyalım?" başlığıyla hafta sonunda değerlendirebileceğiniz birbirinden kıymetli tavsiyeleri sizlerle buluşturuyoruz. İslam sanatının en zengin koleksiyonuna sahip olan Türk ve İslam Eserleri Müzesi'ne doğru bir yolculuğa çıkabilir, Fatma Bayram ile 'Esma-i Hüsna'nın kişiliğimiz ve ahlakımız üzerindeki etkisi'ni konuştuğumuz röportajımızı okuyabilirsiniz. Gelin, tavsiye listesine daha yakından bakalım.

  • 5
  • 12
Neyin farkında olalım: İslam mimarisinin Avrupa’daki izleri
Neyin farkında olalım: İslam mimarisinin Avrupa’daki izleri

📌Asırlara meydan okuyan eserleri, mütevazılığı ve göz alıcı motifleriyle dünya tarihine yön veren bir medeniyet… İslam medeniyeti…

📌 İslam, kendinden önce birkaç uygarlığın yaşadığı topraklarda doğmuş ve yayılmıştı. Eski Mısır, Yunan, Sasani gibi…

📌 Her medeniyette olduğu gibi Müslümanlar da bunların müspet yönlerinden etkilendi. Çünkü bir uygarlığın kendi başına doğup gelişmesi mümkün değildir. İslam alimleri, o dönemde yetişen önemli isimleri tanımış, eserlerini okumuş ve abidelerini görmüştü. Bu onların tekniğini geliştirmelerini, yeni stillerin yükselmesini sağladı. Böylelikle bir ruh ve incelik kazandı, mimari.

📌 Kubbeleri, avluları ve atmosferi ile muhteşem bir kudret hissi veriyordu. Peki, İslam topraklarında yaşanan yenilikler Avrupa'ya nasıl taşındı? Bu mimari dönüşümü kavrayabilmemiz için Doğu ile Batı arasındaki irtibatın nasıl kurulduğunu anlamamız gerekiyor.👇

📌 En önemli faktör Kahire, Şam, Kudüs, Kurtuba gibi kadim şehirlerdi. Bu topraklardan geçen Haçlılar, seyyahlar, tüccarlar, Doğu'nun estetik anlayışına hayran kalmış, mimari gelişmeleri İspanya, Sicilya ve Venedik üzerinden Batı'ya ulaştırmıştı.

📌 Normanların Müslümanlarla iletişimi, özellikle de günümüz İspanyasında bir İslam devleti olan Endülüs'ün hâkim olması Karanlık Çağ yaşayan Avrupa'nın bilim ve sanatla buluşmasını sağladı. Yaklaşık 700 yıl varlığını sürdüren bu devlette dünya medeniyetinin mihenk taşlarını oluşturacak eserlere imza atıldı. Böylelikle Avrupa'da yeni bir stil ortaya çıktı. "Romanesk" ve "Gotik"…

Doğu'dan Batı'ya uzanan bu yolculuk, aslında İslam medeniyetinin etkisiyle Avrupa mimarisinin nasıl şekil aldığının hikâyesi… Avrupa'nın simgeleşen eserlerine daha farklı bakma zamanı geldi…

📌 UNESCO Dünya Mirası Listesi'nde yer alan Durham Katedrali'nde görülen gül pencere ve tonozlara dikkatinizi çekeceğiz. Görkemli gül pencereler, katedrallerin klasikleşmiş ve en ihtişamlı unsurlarından biriydi.

📌Daire şeklindeki bu pencereler, Ürdün'de 740-750 yılları arasında inşa edilen Hırbetü'l Mefcer Sarayı'nın dış duvarındaki sekizgen pencerelerden etkilenerek ortaya çıktı.

📌 İlk önce Durham Katedrali gibi Romensk, daha sonra da Avrupa'daki diğer Gotik kiliselerde uygulanmaya başlandı. Canterbury Katedrali'nde olduğu gibi. Burası Normandiya'dan getirilen özel taşlarla inşa edilmiş, İngiltere'de Gotik denilen tarzın en güzel örneği.

📌 Bir diğer önemli örneği ise Fransa'nın tarihi sembolü Notre-Dame Katedrali. Burada göze çarpan İslam mimarisine ait diğer unsurlar ise sivri kemer, kaburgalı tonoz ve kemerli payandalardı. Bunlar ilk olarak İslam mimarisinde kullanılmıştı.

📌 Müslümanlar kaburgalı tonozları, Hristiyanlardan en az yüz elli yıl önce biliyordu. Asıl ilham kaynakları ise Kurtuba Camii'ydi. En eski kaburgalı tonoza Abbasiler tarafından Irak'ta yaptırılan Uhaydar Sarayı'nda rastlanır. Müslümanlar daha önce kullanılan tonozları yeniden tasarlayarak daha büyük ve işlevli hale getirdiler.

  • 8
  • 12
Hangi tarihi icadı öğrenelim: Cezeri’nin filli su saati
Hangi tarihi icadı öğrenelim: Cezeri’nin filli su saati

🔹 El Cezerî, insanlığın çeşitliliğine ve o dönemde İspanya'dan Orta Asya'ya kadar yayılan İslam'ın evrenselliğine duyduğu hayranlığı göstermek için oldukça ayrıntılı olan "Filli Su Saati"ni tasarlamıştı.

🔹 İslam dünyasının zenginliğini eserine yansıtmak isteyen El Cezeri, Arşimet su prensibine; Hint saati ve Hint fili, Mısır Zümrüdüankası, Arap figürleri, İran halısı ve Çin ejderlerini takviye etmişti. Saatin temel özelliği dibi delik bir kâsenin düşey batması yerine, ağzı etrafında çevrilerek bir saatlik çevrimini tamamlanmasıdır. Bu özellik zaman ölçüm sisteminin kalbini oluşturur.

➡ Delikli kâse, filin karnına yerleştirilen bir su tankının içinde yüzer.
➡ Suyla dolan kap yavaşça batarak yana yatar, bu esnada da kendisine bağlı üç ipi çeker.
➡ Bu üç ip, teker teker bırakılan otuz tane topu, ejderlerin hareketini ve kendi etrafında dönen kâtip figürünü kontrol eden mekanizmaları harekete geçirir.
El Cezerî'nin dehası, çevrim süresinin kâsenin dibindeki delikle hassas ayarlanabilmesinde yatar. Kâsenin dolması, batması ve yeni bir çevrimin başlaması tam yarım saat sürer.

Cezeri'nin olağanüstü makineleri ve Kitab-ül Hiyel

➡ Kase, dibe battığında kuş sesine benzeyen, flüt gibi bir ses çıkarmaktır. Zümrüdüanka kendi etrafında döner. Bu esnada serbest kalan bir top, Selahattin Eyyubi figürünün arkasındaki kadranı çevirir.

➡ Sağa ya da sola doğru dönen Selahattin Eyyubi figürü, bu hareketiyle hangi şahinin hangi topu bırakacağına "karar verir".

➡ Şahinin bıraktığı, ağzına düşen topun ağırlığıyla aşağı inen ejder, topu fil bakıcısının arkasındaki vazonun içine bırakır. Bu, fil bakıcısının kolunu hareket ettirir ve topun vazoya girmesiyle bir zil sesi duyulur.

➡Selahattin Eyyubi'nin yukarısındaki kadranda yarım saatte bir yarıya kadar dolan daireler saati gösterir. Bu hareketler serisi, yarım saatte bir tekrarlanarak devam eder.

🔹 Saatin, sabah ve akşam günde iki kere kurulması gerekecekti. Bunun için, otuz metal topun ilk yerlerine geri getirilmesi; ayrıca, gece ve gündüz uzunluğunun günbegün değişmesi sebebiyle bir 'saat' denilen süre farklılığı gösterdiğinden, su seviyesinin korunması gerekiyordu.

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN